Sazımız Terkimizde Özümüz Türkümüzde

SAADETTİN KAPLAN Sevdasını gönül sazının en ince «can teli»ne, azık ve umudunu yamalı çıkınına ve ölümü alnına dökülen perçemindeki «an teli»ne düğümleyerek yola çıkar Anadolu yiğidi… Gözyaşlarımız aksa da içimize, toprağa karışır terimiz; toprağı öykünür tenimiz. Diz vurur toprağa, şeydâ bülbül gibi figān ederiz. Apansız hazana erer taptaze gülşenimiz… Bu bizim eski huyumuz, kan basıncımız, kılcallarımızda bıngıldayan özsuyumuz… Hasret kanatlı […]

Continue reading »

Mevlana ve Nükte

PROF. DR. NİHAT ÖZTOPRAK Mevlânâ’ya göre şaka ve latîfe bir şey öğrenmek içindir. Bu yüzden onlar da ciddîye alınmalıdır. Görünüşlerine aldanmamalıdır. Ona göre önemli olan algılayıştır. Maskara kimse, ciddî şeyleri bile alaya alır, onun için herşey maskaralıktır. Akıllı insanlar böyle düşünmez, onlar için şaka ve nükte bile ciddîdir. “Benim beytim beyit değil bir ülkedir. Benim alayım (şaka) da alay değil […]

Continue reading »

Fetih ve İşgalin Farkı

Mustafa Asım KÜÇÜKAŞCI Tarih öğretmeni Muhsin Bey, Osmanlı fetihlerini işgalden ayıran hususiyetleri sayıyordu. Fakat Zeki adındaki bir öğrenci anlattıklarına sık sık itiraz ederek sözünü kesiyordu: ¬“–Ama hocam, bu söyledikleriniz çok sübjektif şeyler. Fetih, işgal, istilâ… Neticede hepsi aynı şey. Belli bir ekonomik ve askerî güce sahip devlet veya milletin yeni topraklara açılması… Bu arada kendi ideolojisini de oraya taşıyor, tabiî […]

Continue reading »

TÜRKLERDE PEYGAMBER SEVGİSİ

PROF. DR. AHMET SEVGİ Türkler, İslâm dinini zorla değil; severek, isteyerek, gönül huzuruyla kabul etmişlerdir. Dolayısıyla bizde Allah ve Peygamber sevgisi her şeyin üstünde gelir. Edebî eserlerimiz bunun şahididir. Klâsik edebiyatımızı inceleyenler hemen her eserin başında «tevhid» ve «na’t»ın yer aldığını göreceklerdir. Biz bu yazımızda değişik eserlerden vereceğimiz örneklerle ecdadımızdaki Peygamber sevgisini -denizde damla misâli- dile getirmeye çalışacağız. İsterseniz, Yahya […]

Continue reading »

SU KASİDESİ’NDE GÜRÜL GÜRÜL AKAN PEYGAMBER SEVGİSİ

SEYR M.ALİ EŞMELİ Bir gün Hazret-i Ömer, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e: “–Yâ Rasûlâllah, Sen’i canım hâriç, her şeyden daha çok seviyorum…” dedi. Hazret-i Peygamber Efendimiz de: “–Bir kimse, beni, anasından, babasından, canından ve bütün insanlardan daha fazla sevmedikçe, kâmil mânâda îman etmiş sayılmaz!” buyurdular. Bunun üzerine Hazret-i Ömer: “–Seni canımdan da çok seviyorum, yâ Rasûlâllah!” diyerek muhabbet tazeledi. O […]

Continue reading »

MAHLAS NÜKTELERİ 4

PROF. DR. NİHAT ÖZTOPRAK XVII. yüzyılın sivri dilli, nüktedan şairi Nef’î (öl. 1635) ilk önceleri «zarar veren, zararlı» anlamına gelen «Darrî (Zarrî)» kelimesini mahlâs olarak seçmişti. Mahlâsına uygun olarak yalın kılınç etrafını kırıp geçirmekte iken, devrin âlim şairlerinden Gelibolulu Âlî (öl. 1600), zararlı değil yararlı olması temennisiyle ona «faydalı, yararlı» anlamlarına gelen «Nef’î» kelimesini mahlâs olarak teklif etti. Âlî, bu […]

Continue reading »

BİR BAHÇE HİKAYESİ

Mustafa Asım KÜÇÜKAŞCI İşinin ehli, mahir bir bahçıvan vardı. Saray gibi evinin etrafındaki bahçenin; her tarafı maharetini, zevkini, cemâlini gösteren çiçeklerle bezenmişti. Bu çiçeklerin çoğu saksılarda, özel bölmelerde yetiştirilmişti. Fakat bahçesinin en merkezî yerine henüz bir şey ekmemiş, dikmemişti. En sona bırakmıştı orayı. Bir gün «vakit geldi» diyerek îtina ile bu bölgeye toprak döktü, hayalindeki çiçeklerin, bitkilerin yetişmesi için her […]

Continue reading »

DÜŞMANI SEVİNDİREN DOST

PROF. DR. AHMET SEVGİ insanlar toplu hâlde yaşarlar. Bu onlar için bir mecburiyettir. Çünkü birbirlerine muhtaçtırlar. Şair İzzet’in dediği gibi Lokman da olsanız gün gelir bir tabibin himmetine muhtaç olursunuz: Bu hikemhâne-i fânîde olur âhir-i kâr Bir tabîbin yed-i tedbîrine Lokman muhtaç. Ama buna rağmen cemiyet hayatında dostluk ve arkadaşlığın yanında düşmanlık ve ihânet de vardır. Biz bu yazımızda dostluk […]

Continue reading »

AZ SÖZ ERİN YÜKÜDÜR

AYLA AĞABEGÜM Az söz erin yüküdür, Çok söz hayvan yüküdür. Bilene bu söz yeter, Sende güher var ise. (Yunus Emre) derken bize şiir anlayışını da belirtmiş oluyor. Şiir var olduğundan bugüne kadar, şairler ve mütefekkirler tarafından tanımlanmış, tanımlanmaya da devam edecektir. Şiiri seven okuyucular ise, bu tariflerden ruhlarına uygun olanı benimseyeceklerdir. Talebelik yıllarından bugüne kadar Ahmet Haşim’in, Yahya Kemal’in, Necip […]

Continue reading »

Yaşatan, Yaşanmış Bir Destan: Çanakkale’nin Taze Gerçekleri

M.Ali EŞMELİ Bazı gerçekler vardır ki, üzerinden asırlar da geçse, tazeliğini her zaman korur. Eğer biraz unutulmaya yüz tutsa, yine tarih onları, gerekirse en acı hâdiselerle tekrar tekrar hatırlatır. Çünkü o gerçekler, var oluşumuzun temel harcını teşkil etmektedir. Onlara bîgâne kalındığında millet binası, en ufak depremde yerle bir olmaktan kurtulamaz. Bu sebeple gerek bize ait, gerekse diğer milletlere ait her […]

Continue reading »
1 48 49 50 51 52 58