Açıklama
En küçüğünden en büyüğüne kadar yaratılmış her şey, birer ibret levhası, ilâhî sanat hârikası…
Hâl böyleyken; Eserden Müessir’e, sanattan Sanatkâr’a, sebeplerden Müsebbib’e varamamak, aklın cinneti
değildir de nedir? Zerreden kürreye, mikro âlemden makro âleme; aklı ve idrâki en güzel şekilde irşâd eden
sayısız yüce hakikatler ve ilâhî manzaralar karşısında alık, duygusuz ve nâdan bir şekilde kalmak, aklın
cinneti ve iflâsı değildir de nedir? İlâhî vahiy ve yüce duygulardan uzaklaşarak robotlaşan beyinler, insanlık
hüviyet ve haysiyetine iptal damgası vurmuş olmuyorlar mı? Enfüste ve âfâkta, hem özlerde hem ufuklarda,
bütün cihanlarda kesintisiz temâşâ edilen şu hârikulâde, mükemmel nizâmı; sebepsiz, gayesiz, gayretsiz ve
rastgele sayan kişi, aklına mağrur olup gönlünü vîrâneye çevirmiş bir zavallı değil midir?