Mahmur Mahmur

NİHÂÎ (Bekir Sıtkı ERDOĞAN) Sen cân içinde can, ben mutlu bir kafes, Sensin coşup taşan, senden şakır bu ses… Senden bu dalgalar, senden bu yalpalar, Mestim dilim çalar, pes der mi böyle pes? Sır verse bir yudum; kalmaz denizde kum, İz dalgadan ketum, tuz damladan nekes! Mısra ne tatlı şer, içten yanar tüter, Bir koklamak yeter, çektik nefes nefes… Kaç […]

Continue reading »

Son Seferden -Rahmetli Ekrem Hakkı AYVERDİ’nin ardından-

MÜRİD (Mustafa TAHRALI) Düşen göz yaşlarıdır her firâkın peşinden Kimi süzülür yorgun, uykusuz çehrelerden; Kimi kaynaşır durur sıcak sıcak derinde… Bir tarifsiz sızıdır kalan bu son seferden. Gitti, gördüm diriydi… hayat dolu bahtiyar! Hayat bahşetti ölüm, ebediyete kadar. Şimdi Hazret-i Ken’an hazîresinde yatar, Ebedî hayat düştü hissesine kaderden. Nice bin garip kulun derdine olmuş merhem, O kerîmin evinde kimler doymuştu […]

Continue reading »

Seher Vakti

MECNUN (İbrahim Hakkı UZUN) Mâtemli gönüller seherin feyzine muhtaç, Gönlüm, O’na yaklaşmak için sen de kanat aç! Sessizce gönülden yakarıp eyle tazarrû, Gör bak, tadacak böylece kalbin de huzûru. Lâkin bu özel vakte hazırlanmalı insan, Zîrâ yüce Allâh’a misâfir olacak can! Âdâba riâyet edesin, böyle bir anda, «İhlâs» ile «ihsan» gerekir böyle zamanda. Her ânı değerlendirerek ol, «ne güzel kul» […]

Continue reading »

Gönül Ulağı -Üstad Yusuf BİLGE Bey’e-

GÜNBEYLİ (Mahmut TOPBAŞLI) Ben gönül ulağı, âlem gezgini, Aldığım kelâmı yârâna verdim. «Al götür!» dediğin kadim sezgini, Bizi yüreğinden sorana verdim. Ardıma bakmadan düştüm yollara, Rüzgârla yarıştım, kondum dallara, Âleme gönülden bakan kullara, Rüyamızı hayra yorana verdim. Duymadı nâmertler, bilmedi nâdân, Ne şagiller gördü, ne tafra satan, Herkes taş atarken bize gül atan, Dostu şefkatiyle vurana verdim. Aştım engelleri vardım […]

Continue reading »

Kıt’aların Diliyle Mevlânâ’dan Rubâîler

Muhammed YETİM Ey gece, pek neşvelisin, hep bu şekil şâd olasın! Müddet-i ömrün ebedî bitmesin, âbâd olasın! Dosta bakarken, bir alev yandı ki yâdımda; a gam, Varsa cesâret, giresin yâdıma berbâd olasın! Vezni: müfteilün / müfteilün / müfteilün / müfteilün Güneş doğmuş, ne akşamdan haberdârım, ne gündüzden, Bakarken yâre bitmez gün, azalmaz nûru hiç gözden. Sen ey akşam, ne gāfilsin […]

Continue reading »

Yâ Rabbi! Yâ Rabbi!

Mustafa Necati BURSALI Ben bir merd-i Hudâ olsam, N’olur yâ Rab, n’olur yâ Rab. Mâsivâdan cüdâ olsam, N’olur yâ Rab, n’olur yâ Rab! Sen’in mülkün sema, zemin, Hâceti var her Âdem’in, Korkulardan kılsan emin, N’olur yâ Rab, n’olur yâ Rab! Yansa canlardan bir çıra, Olsa ümmet sıra sıra, Yine nur akıtsa Hirâ, N’olur yâ Rab, n’olur yâ Rab! Hicran oku […]

Continue reading »

Tuna’yla Hasbıhâl

Memduh CUMHUR Bugün yavaş yavaş ak, coşup da dönme sele, Benim kanımla sulanmış vatan türâbına bak! Budin’de diktiğimiz gül dolaşsın elden ele, Azîz Gül Baba’nın hâke intisâbına bak! Ecel gelip beni kandırdı çok şükür suyuna, Gözüm açık gidiyor son seferde yaslı Tuna… Alıp götürdüğün enginde cennet olsa bile, Budin’den ayrılışın sonsuz ıstırabına bak! Bu beldelerde derindir silinmez izlerimiz, Şafakta nazlı […]

Continue reading »

Suya Gazel

Lâtif MAHMAT İki madde birleşir var olursun, Bazen müşfik bazen gaddar olursun. Kirpiğin ucunda elem simgesi, Çimenin ucunda kibar olursun. Ne cilvedir taş katılığınca ceset, Ruh lâtifliğince buhar olursun. Sokaktan sürünüp bir murdar çamur, Kayadan sızarak pınar olursun. Bir kova, bir fincan mahpushanendir, Bin bir yaratığa diyar olursun. Sana biri «îmansız» derse şayet, De: «Neyle yıkanıp dindar olursun?» Lâtif’in diline […]

Continue reading »

Bâd-ı Sabâ’ya Kıt’alar V

KÂFÎ (Ekrem KAFTAN) Şimdi yollar bahtiyar Boğaziçi mes’uddur, Yârimin dinlediği belki ney belki uddur. Bâd-ı sabâ esiyor sînende ey İstanbul, Nefesi sana şifa, Kâfî için mev’uddur… * * * Yüce dağlar başında nefesinle olsaydım, Sînende bir gül gibi açılsam ve solsaydım, Tutup beni elimden götürseydin cennete; Yalnız senin aşkınla Hak katında olsaydım! * * * Senden gelen her nefes nice […]

Continue reading »

Hakk’ın Güneşi

Hadi ÖNAL Yâ Rab! Ne güne kaldık, biz ki Hakk’ın kılıcı, Düştüğümüz hâle bak; ne felâket, ne acı! Hâlâ hânelerinde mazlum âhı yükselen: İngiliz, Fransız, Rus, Helen, İspanyol, Cermen… Arsız yüzler, taş vicdan; sıralanmışlar boy boy Bir de toplam kalite(!) güncelleşmiş bir kovboy Bize «İnsan Hakları» adına ders veriyor; İsyanımı mazur gör, bu beni öldürüyor. Bunlar ki: Zulmü ile tarihin […]

Continue reading »
1 867 868 869 870 871 954