Hakk’ın Güneşi

Hadi ÖNAL

Yâ Rab! Ne güne kaldık, biz ki Hakk’ın kılıcı,
Düştüğümüz hâle bak; ne felâket, ne acı!
Hâlâ hânelerinde mazlum âhı yükselen:
İngiliz, Fransız, Rus, Helen, İspanyol, Cermen…
Arsız yüzler, taş vicdan; sıralanmışlar boy boy
Bir de toplam kalite(!) güncelleşmiş bir kovboy
Bize «İnsan Hakları» adına ders veriyor;
İsyanımı mazur gör, bu beni öldürüyor.
Bunlar ki: Zulmü ile tarihin yüz karası,
Çıkarına bin surat, toplumlar maskarası!
Yıllarca Afrika’nın iliğini emenler;
İnsan alıp hem satan, şeytan ruhlu «angeller»*
Engizisyon, giyotin; gaz odası, yanık et.
Neron’dan Hitler’e dek; işkence, zulüm, vahşet
Mazlumun canına kast, sonra malını talan;
Şimdi farklı mı sanki kendinden ilham alan?!
Batı ki: Gündeminde bugün ne oyun gizli?
Şu inleyen Türkistan; şu ölen Filistinli.
Azerbaycan haklı da; Türk-Müslüman ülkesi,
Cezayir’de; «Aman ha! Olamaz demokrasi»
Irak’ta şahin olan, aklı kısa Saddam’a;
Çeçenya’da, Bosna’da: kulak sağır, göz âmâ!
Silah sat, zengin yaşa; sönsün evler bacası…
Şu yetimmiş, şu sakat, şunun ölmüş kocası…
Sözde hâmîsi kesil, ardından et ihânet!
Ne gam, yeter ki dönsün petrol çarkında servet.

İşte; bu kipkirli yüz, bu utanmaz, arsız, şer,
Hesap soruyor benden, Allâh’ım: «Sen sabır ver!»
Ben; «Kenar-ı Dicle’de bir kurt kapsa koyunu;
Gelir adl-i İlâhî, Ömer’den sorar onu»
Diyen, Hakk’ı Hak bilen bir yolun yolcusuyum.
Bulamazlar bir leke, nurludur benim soyum.
Ben ki Hacı Bektaş’ım, Mevlânâ’yım, Yunus’um,
Mazlumun kılıcıyım, bağrı yanığa suyum.
Ama sen; ehl-i küfür, ayna al derdine yan,
Bulacaksın belânı, bulur elbet arayan!
Seni o döktüğün kan Hak adına boğacak!
Hakk’a; «Hakk’ın Güneşi» pek yakındır doğacak!

* angel: (İngilizce) melek