Ashâb’ın Birincisi İKİNİN İKİNCİSİ

Asım UÇAROK Çehâr-Yâr-ı Güzîn, yani Fahr-i Kâinat Efendimiz’in dört güzel dostu… Vermez çehâr-yâr-ı güzînin misâlini Beyhûdedir ki devr ede devrân, Efendimiz Onlardı dört esâsı şerîat binâsının Sıddîk ile Alî, Ömer, Osmân Efendimiz (Faruk Kadri TİMURTAŞ) Varlığın Nûru’nun dört cihetine konmuş daha doğrusu o âteş-i aşkın çevresinde pervane olmuş dört dönen dört mir’ât-ı safâ, dört mücellâ ayna… Onlardan akseden yine O’nun […]

Continue reading »

Yalan Makinesine İhtiyaç Duymayan Bir Toplum… YALANIN TATLISI OLUR MU?

Aynur TUTKUN aytutkun@gmail.com Tarihin ilk zamanlarından bu yana erdemli insanlar ve adaleti üstün tutan toplumlar adaletin tecellîsi için yalancıyı ortaya çıkarmak maksadıyla çeşitli usûller kullanmışlardır. Meselâ, Hindistan’da yalan söyleyen kişiyi belirlemenin gözde usûllerinden biri «eşek kuyruğu» yöntemiymiş. Şüpheliler karanlık bir kulübeye gönderilir ve kendilerinden içeride bulunan eşeğin kuyruğunu tutmaları istenirmiş. Hayvanın kuyruğunun isle kaplandığını ise söylemezlermiş. İçeriden çıktığında elinde is […]

Continue reading »

42. Sayı Takdim

Kıymetli Okuyucularımız, Bin yıl evvel atalarımız Anadolu kapılarındaydılar. Îlâ-yı kelimetullah için… Nizâm-ı âlem için… Anadolu’ya, İstanbul’a, Rumeli’ye, Balkanlar’a adaleti, doğruyu, güzeli götürmek için… Ağustos, tarih boyunca bu gayenin kapısı oldu. Ya bugün… Hangi kapıdayız? Bu suale, daha doğrusu bu muhasebeye ayırdık dosya konumuzu. Siz Hangi Kapıdasınız? Kimin kapısında, neyin eşiğinde? Hangi ideallerin elçisi, hangi beklentilerin dilencisi? Genel Yayın Yönetmenimiz M. […]

Continue reading »

FETHETMEK VE ZAPTETMEK*

Sadettin KAPLAN sadettinkaplan@gmail.com Yakar Ağustos güneşi… Rengi, kuşluk vaktinde ana sütü gibi ağ’olur… Mızrakların ucuna meneviştir, yalın kılıçlara zağ olur… Bir kez tutuşmaya görsün süngümüzün ucunda; yakar karanlıkları, zulmete çerâğ olur… *** Derin bir uykudadır Süphan Dağı… Ilık bir meltem, ılgıt ılgıt dağıtır karanlığı. Apak duvağının üstüne Süphan’ın, günün ilk çıngısı düşer. Sonra… Sonra, güneşin ilk dilimi aydınlanır Süphan’ın burcunda […]

Continue reading »

Yolların Şairi FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL

Mehmet Ali VAR Yol ve yolculuk, insanlık tarihi kadar eskidir. Yolculuk Hazret-i Âdem’den beri insanlığın hayatında var olagelmiştir. Tarih; göçlerin, seferlerin, ayrılık ve kavuşmaların hikâyeleri ile doludur. Yol ve yolculuk teması, Türk edebiyatında birçok yazar ve şair tarafından kullanılmıştır. Yol kavramını şiirde en çok kullanan şairlerden birisi de Faruk Nafiz ÇAMLIBEL’dir. Ünlü şairin «Han Duvarları» kitabını ele aldığımız zaman bunun […]

Continue reading »

İki Kavram İki Dünya FETİH VE İSTÎLÂ

Dr. Harun ÖĞMÜŞ harunogmus@yuzaki.com Fetih, «açmak» mânâsında Arapça asıllı bir kelimedir. «Kapıyı ve pencereyi açmak» örneğinde olduğu gibi müşahhas varlıklar hakkında kullanıldığı gibi; mecâzen, duyularla idrak edilemeyen mücerret konularda da kullanılır.1 Mecâzî anlamı da kendi içinde ikiye ayırmak mümkündür: Biri, «ülkeler ele geçirmek, servet ve sâmân elde etmek» gibi maddî bir boyuta; diğeri ise, «daha önce meçhul olan ilimler keşfetmek» […]

Continue reading »

Dengeler TAHTEREVALLİ OYNASA DA!

Hikmet AÇIKSÖZLÜ İki kolu da çolak olduğu hâlde Koca Yusuf gibi bir pehlivanı yenen Mü’min pehlivanın bu başarısını ilk öğrendiğimde inanamayacak derecede şaşırdım. Sonradan anladım ki Mü’min pehlivanın galibiyetinin sırrı, onun ömrü boyunca üzerinde durup her zaman dile getirdiği büyük bir hakikatti: Denge gerçeği. Denge, bütün bir kâinatı ve insanı ölçülemeyecek kadar hassas ayarlarla kuşatmış bulunan bir nizamın en mükemmel […]

Continue reading »

Unvanlarıyla SULTAN ALPARSLAN

Asım UÇAROK Büyük Selçuklu Sultanı, Malazgirt Zaferi’nin başkumandanı, Anadolu’nun kapılarını Müslüman-Türk halkına sonuna kadar açan büyük hakan Alparslan’ı genellikle Türk ve dünya tarihinin önemli dönüm noktası Malazgirt Zaferi’yle tanıyoruz. Sultan Alparslan, şahsiyeti ve muvaffakiyetleriyle bazı unvanlara sahip olmuştur. Bu künye ve unvanlar onu daha iyi tanımamıza yardımcı olacaktır. BURHÂNU EMÎRİ’L-MÜ’MİNÎN Alparslan, tıpkı kendisinden birkaç asır sonra gelecek Osman Bey mefkûresinde […]

Continue reading »

41. Sayı Takdim

Kıymetli Okuyucularımız, “Mâbedinde bir mü’min, sudaki balık gibidir.” Kâinatın Fahri’nden sözün özü, ölümsüz bir tespit… Mevlânâ Hazretleri de; inanan insanın kendi özünde, kendi irfan dünyasında bulduğu huzur ve sükûneti, içinde bulunduğu mâneviyat deniziyle kānî olmanın sırrını şöyle fısıldıyor: Bıksa herkes, bir balık bıkmaz sudan Gün uzar şâyet nasipsiz kalsa can… (Nazmen Trc: Seyrî) Evet, hayatımızı bir umman gibi bütünüyle saran […]

Continue reading »

Hayatı Yaşanmaz Hâle Getirmeyelim İNANMAK İHTİYACI

Sadettin KAPLAN sadettinkaplan@gmail.com İnanmak ve ihtiyaç… Bu iki kelime, normal bir cümle içinde pek de bir araya gelmezler. İnanmak; hiçbir tereddüt göstermeksizin, bir fiil ya da sözü kabullenip özümsemektir. İhtiyaç; vücudun ya da rûhun bir mecburiyetle, bir «şey»e erişmek, ona sahip olmak, onu edinmek, onunla birleşmek arzusu ve sâikıdır… İnanmak kavramını teolojik (ilâhiyat) açıdan ele alacak olursak; bu kavramın her […]

Continue reading »
1 105 106 107 108 109 117