Âşık Gönüllerin Teselli Yurdu Olan MEDİNE’DEN HÂTIRALAR

İbrahim Hakkı UZUN Derviş Ahmed Peşkârîzâde, hicrî 1206 (milâdî 1791-2) senesinde, Medîne-i Münevvere kadısı Mehmed Atâullah Efendinin maiyetinde bir sene bu mübarek şehirde mücâvir yani Rasûlullâh’a komşu olarak yaşamış bir zattır. Bu süre zarfında; Medîne-i Münevvere ehlinin gelenek ve âdetlerini, Mescid-i Nebevî’de hizmetlerin hangi usûl ve erkân dairesinde yerine getirildiğini anlattığı, yer yer kendi tecrübelerini de aktardığı; «Tayyibetü’l-Ezkâr» isminde bir […]

Continue reading »

Medeniyet Tarihi PEYGAMBERLER GEÇİDİ

H. Kübra ERGİN hkubraergin@hotmail.com Medeniyetin üzerinde yükseldiği temel değer nedir? Bir fert veya cemiyetin medenî olup olmaması hangi ölçüyle değerlendirilir? Hepimiz medenî bir insana yakışan tutum ve davranışlar hakkında genel bir kanaate sahibiz. Ancak bunları maddeler hâlinde sıralamak gerekirse nereden başlamak icap eder? Bilhassa tek zâviyeden bakışla eksik bir değerlendirme yapmak istemiyor; hem bütün ve çok yönlü olarak izah etmek, […]

Continue reading »

43. Sayı Takdim

Kıymetli Okuyucularımız, Gökteki ayın devamlı bir sefer hâlinde akıp gidişi gibi, takvimlerdeki ay da gün gün yaprak yaprak dökülüp gidiyor, hazan yaprakları gibi… Sadece hakkı verilen aylardan geriye elde avuçta bir şeyler kalıyor. Sadece hakkı verilen demlerden gönülde ve ruhta hasletler kalıyor. Ramazân-ı şerif hilâlinin her yıl semamıza doğması, bir başka ifadeyle, her sene «Rahmet, Mağfiret ve Kurtuluş Eşiği»ne kabul […]

Continue reading »

Ölmeden Evvel GERÇEK DOSTU BULMAK

İbrahim Hakkı UZUN ibrahimhakki@gmail.com Gaflet terzisi, ömrün kıymetli kumaşını aralıksız bir sûrette ayların makası ile parça parça kesip bitirirken; insana gereken, ihsan edilmiş olan sayılı nefeslerini tüketmeden evvel kendisine «sâdık bir dost» bulabilmesidir. Belki de bu dostu bulabilmek umuduyla insan, küçük yaştan itibaren hep kendine bir dost edinme arayışı içinde olmuştur. Bu sebeple yaşı ve aklı kemale erme yolunda ilerledikçe, […]

Continue reading »

Manipülâsyonlar Karşısında Bir Mü’min Vasfı SIDK VE SADAKAT

H. Kübra ERGİN hkubraergin@hotmail.com Kur’ân-ı Kerim kavramlarından Türkçemize geçmiş bazı kelimeler vardır ki, Arapçadaki asıl mânâsına nazaran biraz anlam daralmasına uğramıştır. Meselâ «sadakat» kelimesi, Arapçada daha geniş mânâları ihata etmesine karşılık; dilimizde «bağlılığını muhafaza etmek» mânâsını ifade eder olmuştur. Sadakat kelimesinin kökü olan sıdk; Arapçada esasen «doğruluk, dürüstlük» mânâsına gelir. Dürüst insanlar; aynı zamanda verdiği sözde duran kişiler olduğu için […]

Continue reading »

Ashâb’ın Birincisi İKİNİN İKİNCİSİ

Asım UÇAROK Çehâr-Yâr-ı Güzîn, yani Fahr-i Kâinat Efendimiz’in dört güzel dostu… Vermez çehâr-yâr-ı güzînin misâlini Beyhûdedir ki devr ede devrân, Efendimiz Onlardı dört esâsı şerîat binâsının Sıddîk ile Alî, Ömer, Osmân Efendimiz (Faruk Kadri TİMURTAŞ) Varlığın Nûru’nun dört cihetine konmuş daha doğrusu o âteş-i aşkın çevresinde pervane olmuş dört dönen dört mir’ât-ı safâ, dört mücellâ ayna… Onlardan akseden yine O’nun […]

Continue reading »

Yalan Makinesine İhtiyaç Duymayan Bir Toplum… YALANIN TATLISI OLUR MU?

Aynur TUTKUN aytutkun@gmail.com Tarihin ilk zamanlarından bu yana erdemli insanlar ve adaleti üstün tutan toplumlar adaletin tecellîsi için yalancıyı ortaya çıkarmak maksadıyla çeşitli usûller kullanmışlardır. Meselâ, Hindistan’da yalan söyleyen kişiyi belirlemenin gözde usûllerinden biri «eşek kuyruğu» yöntemiymiş. Şüpheliler karanlık bir kulübeye gönderilir ve kendilerinden içeride bulunan eşeğin kuyruğunu tutmaları istenirmiş. Hayvanın kuyruğunun isle kaplandığını ise söylemezlermiş. İçeriden çıktığında elinde is […]

Continue reading »

42. Sayı Takdim

Kıymetli Okuyucularımız, Bin yıl evvel atalarımız Anadolu kapılarındaydılar. Îlâ-yı kelimetullah için… Nizâm-ı âlem için… Anadolu’ya, İstanbul’a, Rumeli’ye, Balkanlar’a adaleti, doğruyu, güzeli götürmek için… Ağustos, tarih boyunca bu gayenin kapısı oldu. Ya bugün… Hangi kapıdayız? Bu suale, daha doğrusu bu muhasebeye ayırdık dosya konumuzu. Siz Hangi Kapıdasınız? Kimin kapısında, neyin eşiğinde? Hangi ideallerin elçisi, hangi beklentilerin dilencisi? Genel Yayın Yönetmenimiz M. […]

Continue reading »

FETHETMEK VE ZAPTETMEK*

Sadettin KAPLAN sadettinkaplan@gmail.com Yakar Ağustos güneşi… Rengi, kuşluk vaktinde ana sütü gibi ağ’olur… Mızrakların ucuna meneviştir, yalın kılıçlara zağ olur… Bir kez tutuşmaya görsün süngümüzün ucunda; yakar karanlıkları, zulmete çerâğ olur… *** Derin bir uykudadır Süphan Dağı… Ilık bir meltem, ılgıt ılgıt dağıtır karanlığı. Apak duvağının üstüne Süphan’ın, günün ilk çıngısı düşer. Sonra… Sonra, güneşin ilk dilimi aydınlanır Süphan’ın burcunda […]

Continue reading »

Yolların Şairi FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL

Mehmet Ali VAR Yol ve yolculuk, insanlık tarihi kadar eskidir. Yolculuk Hazret-i Âdem’den beri insanlığın hayatında var olagelmiştir. Tarih; göçlerin, seferlerin, ayrılık ve kavuşmaların hikâyeleri ile doludur. Yol ve yolculuk teması, Türk edebiyatında birçok yazar ve şair tarafından kullanılmıştır. Yol kavramını şiirde en çok kullanan şairlerden birisi de Faruk Nafiz ÇAMLIBEL’dir. Ünlü şairin «Han Duvarları» kitabını ele aldığımız zaman bunun […]

Continue reading »
1 104 105 106 107 108 117