FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA İÇİN TARİHLER

CEMÂLÎ (Mustafa ASLAN) Şiiri tüm canlara sanki nefes gibidir. Bundan başka hükümler bence abes gibidir. Bir mısraı tarihtir Dağlarca’ya «lâle»siz: «Yalnızlığım rûhumda uzak bir ses gibidir.» 2287 فاضل حسنى طاغلرجه -279 كدر(224) + ندا (55) = 279 2008 Kaybolup gitti gözden «dağlarca» duran serap, Yaşını soranlara doksan dört idi cevap… Adlarıyla soyadı tarih olur kendine; Ne «keder» var ne «nidâ» […]

Continue reading »

YUSUFÇUK GAZELİ -Üstad Yahya Kemal’e-

CELİL (Halil GÖKKAYA) Yâre hasret geçti ömrüm, şimdi cânandan geçer, Her geçen gün takvimimden eksilir, candan geçer… Belli iksir, belli lezzet, belli derdin çâresi, Aşka yer vermezse paslanmış yürek, kandan geçer… Rabbimizden gayri her şey, aldatırmış kulları, Saltanattan yıldı gönlüm, gündelik şandan geçer… Bir yusufçuk geçmez olmuş, kavrulan som bahçeden, Yâkub’un feryâdı hâlâ her seher tandan geçer… İmtihan dünyâsı dünyâ, […]

Continue reading »

NELER ÇOĞALDI…

BENEKÇE SEYRÎ (M. Ali EŞMELİ) Çoğaldı tilki kadar gözdelerde akrep de, Çoğaldı nefsi küheylân da, rûhu merkep de, Pazârı çarşıyı geç, mescidin içinde dahî Haram revaçta, helâl ağlıyor delik cepde…

Continue reading »

SAÇLARINA AKLAR DÜŞMÜŞ

Bestami YAZGAN Girince yedi yaşıma, Sordum seni öğretmenim. Bir ışık çıktı karşıma, Gördüm seni öğretmenim. Ne tatlıydı o ilk bakış, Duru sular gibi akış… Yüreğime nakış nakış Ördüm seni öğretmenim. Yanağımda şebnem gibi, Gülüyorsun annem gibi. Her acıma merhem gibi Sürdüm seni öğretmenim. Yavrum çalış, dedikçe sen; Karşı çıktım, bilmem neden? Çocukluk ya istemeden Kırdım seni öğretmenim. Yıllar yılı çıktım […]

Continue reading »

MEMLEKETİMDEN HABER VAR!

Ahmet ARSLAN Milletimizi birbirine düşürmek için gerçekleştirilen hain saldırıları şiddetle kınıyorum. Şehidlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına ve aziz milletimize baş sağlığı diliyorum. Memleketimden haber var! Türlü dolap hile döner… Düşmanlar sînemi yarar, Akar kanım, sele döner… Sır vermiyor yüce dağlar, Dört bir yanı hüzün bağlar. Canım yanar, anam ağlar, Koç yiğitler güle döner… Vatan korur nice canlar, Yere düşer şehid tenler. […]

Continue reading »

MİNBER-İ MEYDAN

SEYRÎ (M. Ali EŞMELİ) Meşhur Medîne meltemi, mestan Muhammed’e, Müthiş muhabbetiyle müselman Muhammed’e… Mecnun misâli menzil-i maksûda müşteri, Miskin, melik, melâike, mihman Muhammed’e. Mihrâb-ı mescidinde münevver meşâleler, Mîminde mum, mücevher-i mercan Muhammed’e. Mührüyle, muhteşem medenîleşti memleket, Memnûniyetle Mekke mutantan Muhammed’e. Mülkün Medîne merkezi mîrâca merdiven, Meskenlerin mukaddesi mintan Muhammed’e. Mâtemde mihrimiz, medeniyyette mâhımız, Mahmud makâmı, minber-i meydan Muhammed’e. Muhtâcıyız; mübin, […]

Continue reading »

MEDÎNE’YE…

TÂLÎ (Mustafa Asım KÜÇÜKAŞCI) Yesrib’di ismi, sıtması meşhurdu önceden, Gönderdi Can Tabîbi’ni, Mevlâ, Medîne’ye… Kardeş çekişmesindeki mağdurdu önceden, Gönderdi Gül Habîbi’ni Mevlâ Medîne’ye… Birden değişti tâlihi, nur yağdı her yere, Artık bir ismi Taybe’dir, unvan münevvere… Cân Ahmed’in mekânıdır, elbet, mutahhara… Yağmakta nûr yağmuru hâlâ Medîne’ye… Her zerresiyle aşk ile Kur’ân’ı dinledi, Ev ev, sokak sokak yüce vahyin müşâhidi. Sıddîk […]

Continue reading »

EY GÖNÜL!

Zahit GENÇ Âşık olan düşer dile. Bilmez misin sen ey gönül! Bülbül niçin âşık güle, Bilmez misin sen ey gönül! Gaflet sarsa iki koldan, Nefse uyup çıkma yoldan, Hayır gelmez âsî kuldan, Bilmez misin sen ey gönül! Ne güzeldir Hakk’a hizmet! Bize düşen biraz gayret, Çalışmadan olmaz himmet, Bilmez misin sen ey gönül! Kalbi temiz, yüzleri ak, Mü’minleri seviyor Hak, […]

Continue reading »

GÜLLE GELEN-DALLA GİDEN

Yusuf DURSUN Bâzen şaha kalkmış doru bir tayla gelir Bâzen tepesinden çıkan ok-yayla gelir Solmuşsa gülistandaki son güllerimiz Bâzen de menekşeyle manolyayla gelir Bâzen susuz ırmaklara bir salla gider Bâzen deli deryalara sandalla gider Dünyâda çeker bir zaman âheste kürek Son çağrıya yalnız kuru bir dalla gider Vezni: mef’ûlü/mefâîlü/mefâîlü/feûlün

Continue reading »

Şeyhülislâm Çelebizâde Âsım Efendi

Şeyhülislâm Çelebizâde Âsım Efendi ‘nin Medîne-i Münevvere’ye molla tayin olunup mahall-i maksûda giderken sarvan yani kafileyi çekip götüren deve sürücüsüne hitaben söylediği; GAZEL Ey sârbân zimâmı çek semt-i kûy-ı yâre… Vîrâne dilde zîrâ yer kalmadı karâre!.. “Ey kafilemizi götüren sarvan, bineklerimizin yularını çek de Sevgili’nin yurduna doğru yola koyulalım artık! Çünkü harap olan gönülde karar/beklemeye tahammül kalmadı.” Bîm-i zalâm-ı şebden […]

Continue reading »
1 417 418 419 420 421 483