Gel Fakat; DEĞİŞMEYE GEL!

Ali Rıza BUL İnsanoğluna bu dünyada, dağların bile taşıyamayacağı kadar büyük bir emanet yüklendi. İnsan, kendisine verilen yüksek kabiliyetler nispetinde büyük olan bu emaneti taşımaya, bu vazifeyi îfâya memur oldu. Nedir bu emanet, nedir bu vazife? Bu vazife; «Oku!» emrine itaat ederek ilâhî kitabı ve ilâhî sanatı okumak, öğrenmek, öğrendiklerini hayata geçirmektir. Mahlûkatın korktuğu, hiçbirinin kabul edemediği bu vazifeyi insan […]

Continue reading »

AYIN TARİHİ Çadırımızı Kurduğumuz Yer, SIRTLANLARIN GEÇİŞ YERİ!

Handenur YÜKSEL Sultan II. Abdülhamid 21 Eylül 1842’de doğdu. Zeki, fakat kanaatlerini dışa vurmayan bir karakteri vardı; dindar, vatansever ve hayırseverdi. İzzet, vakar, haysiyet ve namus sahibi bir hükümdardı. 23 Temmuz 1908’de II. Meşrutiyeti ilân eden sultan, 26 Nisan 1909’da 33 yıllık hükümdarlığının sonunda, içinde batılı devletlerin parmağı olan bir ihtilâlle tahttan indirilerek Selânik’teki Alâtini Köşkü’ne hapsedildi. Balkanlar’ın işgali üzerine, […]

Continue reading »

İŞARETLER Mazi ve İstikbâl Arasında ZAMAN ANLAYIŞIMIZ

H. Kübra ERGİN hkubraergin@hotmail.com Zihinlerimize telkin edilen ve farkında olmadan kendi kültürümüze bakışımızı etkileyen, klişe hâline gelmiş bir takım kabuller vardır. Bu kabullerden biri: “Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.” sloganıyla ifade edilen, zamanın sürekli yenilikler getirdiği, değişimin kaçınılmaz olduğu inancıdır. Bu inanç, kendi kültür temelimizle aramıza girerek, ona olan inancımızı buğulandırmakta gibidir. Kendi medeniyetlerini «insanlığın ulaştığı zirve» olarak kabul eden […]

Continue reading »

NAKIŞ NAKIŞ İSTANBUL Eyüp Sultan Türbesi’ndeki GÜMÜŞ ŞEBEKE

Can ALPGÜVENÇ alpguvenc@gmail.com Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, hicret yolculuğunu tamamladığı sırada bir mesele ortaya çıktı. Kime misafir olacaktı? Aslında Medineli Müslümanların hepsi O’nu misafir etmeye hazırdı. Ne var ki O, devesi Kusvâ’nın yularına yapışıp kendisini davet edenlere şöyle buyurdu: “Hayvanı serbest bırakın, yolundan çekilin, o yedilmektedir.” Kusvâ kimin kapısının önünde çökerse, onun misafiri olacağını duyurdu. Sevgili Rasûl’ün devesi […]

Continue reading »

Facialarıyla, EMEVÎLER DÖNEMİ II (661-750)

Ahmet MERAL YEZİD BİN MUÂVİYE Muâviye’nin vefatından sonra (680) yerine daha önceden veliaht olarak ilân ettiği oğlu Yezid geçti. Bu durum Suriye hariç İslâm âleminin her tarafında hoşnutsuzlukla karşılandı. Bu hoşnutsuzluk özellikle Hazret-i Hüseyin ve Abdullah bin Zübeyr -radıyallâhu anhüm- çevresinde ortaya çıkan bir muhalefet hareketine dönüştü. Yezid’in halîfeliği İslâmî açıdan tam bir yozlaşma dönemi olmuştur. Yönetim anlayışlarındaki baskıcı eğilimler […]

Continue reading »

«Malta Yok» Deyimi, BİZDE NEDEN YOK?

Doç. Dr. Ahmet KAVAS akavas@istanbul.edu.tr İnsanlar gibi kullandıkları kelimeleri de farklı coğrafyaları dolaşır. Hattâ bazı kelimeler ilk sahiplerinden ayrı kalsalar bile kendilerini daha sonra sahiplenenler sayesinde varlıklarını sürdürürler. Dillere yeni kelimelerin kazandırılması önemli toplumlararası etkileşimlerden biridir. Bu mânâda dünyada çok sayıda dilden etkilenen ve onları etkileyen lisanlardan birisinin de Türkçe olduğu bilinmektedir. Türkçenin en fazla etkilendiği ve çok sayıda kelime […]

Continue reading »

Mesnevi’nin ilk 18 beytini nazmen tercüme NEY’İN FERYÂDI

SEYRÎ (M. Ali EŞMELİ) Bir işit; neydir bu, bir şey söylüyor, Ayrılıktan şöyle feryât eyliyor: Sazlığımdan kestiler, ondan beri, İnletir çığlıklarım, herkesleri!.. Söylerim hasret nedir, lâkin gerek, Ayrılıktan göz göz olmuş bir yürek… Düşse aslından uzak her kim ki vah, Bekler ağlar der ki; vuslat vakti âh! Böyle her mecliste feryât eyledim, Huylu-huysuz seçmedim, oldum nedim. Oldu hep kendince dost, […]

Continue reading »

KAR HAYALLERİ

TÂLÎ (Mustafa Asım KÜÇÜKAŞCI) Sarıyor ay dede dünyâyı gümüş rengiyle, Açılan gök kapısından yere yıldız yağıyor. Şu ağaçlar salınıp rüzgârın âhengiyle, Bereket yüklü buluttan ne umutlar sağıyor. *** Gökler örter, eğilip atlas ipek yorganını Üşüyen yavrusunun üstüne, bir anne gibi… Giydirir evlere dantelli beyaz mintanını, Bir melek avcuna konmuş şu zarif tâne gibi. *** Isınırken havalar, kar eriyor içten içe; […]

Continue reading »

MASAL ÇAĞI

Yusuf DURSUN Ne güzeldi hayatı, Masal gibi yaşamak; Çocuksu bir gecede, Göğe yıldız döşemek; Aydedeye giderken, Bulutlarda üşümek; Çocukluk coşkusunu, Yarınlara taşımak; Ne güzeldi hayatı, Masal gibi yaşamak. Nerede masal çağım, Salıncağım nerede? Kâğıttan gemilerim Yüzüyor mu derede? Biniyor mu çocuklar, Atlara bir kerede? Ve hâlâ bekliyor mu, Anneler pencerede? Nerede masal çağım, Salıncağım nerede? Masal çağı başımda, Yere düşmeyen […]

Continue reading »

GEÇER

SEFERÎ (M. Nejat SEFERCİOĞLU) Her gönlü o gül kendine bağlar da geçer!.. Sevdâsı harap sîneyi dağlar da geçer!.. Âşık yanılıp semtine uğrarsa eğer; Aslâ yüzü gülmez yine ağlar da geçer!.. Görmez yıkılan bunca gönül hânesini, Coşkun suya benzer yine çağlar da geçer!.. Her şey sararır sam yeli vurmuş gibi gör, Bülbül dolu cennet gibi bağlar da geçer!.. Kalmaz Seferî kimseye […]

Continue reading »
1 898 899 900 901 902 1.002