Bir Ömür… O’NU YAŞAMAK…*

Sadettin KAPLAN
sadettinkaplan@gmail.com

O, on dört asır önce dünyamızdan ayrılıp, çok sevdiği ve sevildiği sîneye, Yüce Mevlâ’ya döndü. «Ümmetim!» dediği bizler yaşıyoruz bu fânîlikte. Zamanı gelince bizler de gideceğiz…

O’nun sûreti değil de, sîreti ile daha çok ilgilenmeliyiz. Yüce Rabbimiz; «Habibim!» dediği birini elbette yaratılmışların en güzeli ve en seçkini olarak halk etmiştir. Mübarek sûreti niceydi, ne yer, ne içerdi, boyu ne kadardı, acaba esmer miydi gibi düşünceler yerine; Allâh’ın kitabı olarak bize bıraktığı Kur’ân’a, «Hadîs-i Şerif» dediğimiz ibret dolu mübarek sözlerine ve mümtaz ahlâkına kafa yorup, hayatımızı O’nun hayatına benzetmemiz ve her işimizde O’nu örnek almamız gerekmez mi?..

O’nu bilmek, O’nu anlamak, O’nu anlatmak, O’nu yaşamak gerek… İnananların görevi budur. Allah Rasûlü’nün sadece gezdiği yerlerin adlarını, kendisine izâfe edilen ve telâffuzu dilimizi kanatan unvanlarını motamot ezberlemek O’nun ümmeti olarak gururlanmamıza yetmez. Kalben ve rûhen O’nu anlamak ve rüyalarımıza kadar O’nu yaşamakla O’nun şefaatlerine mazhar olunabilir ancak…

Ey inanan! Gönül kapın çalınıyor. Seslensene idrakine bir kere:

“Kimdir O?..”

Ezelden ebede uzayıp giden zamandır O…

Hem geçmiş hem gelecek hem yaşanan andır O!

Her çağdan çağrılan, her mekânda mihmandır O…

Döndükçe küre-i arz, devreden mekândır O…

Dert ne ki, çile ne ki; her derde dermandır O…

Kurtuluş çağrısına ilâhî fermandır O…

Mümkün olmayan işte, yetişen imkândır O…

Yüce Rabbin emrini canlı bir ilândır O…

Mahşerin alev okyanusunda sığınacak limandır O…

Bizi felâha çağıran beş vakitte ezandır O…

Ölçü-tartı hata yapar, hatasız tek mizandır O…

Allâh’a ulaşmak için tek ümit, tek gümandır O…

Yüce Rabbin affı için kullandığı beyandır O…

Öneren O’dur ilmi, koşulacak irfandır O…

Topraktır seccademiz, mescide mekândır O…

Kur’ân’ı getirdi bize ve aynıyla; «Kur’ân»dır O!..

Yaşamak…

Kelimenin ifade ettiği anlamda, verilen bir süre içinde hayat bulmaktır… Bu ödünç sürenin kısa veya uzun olmasından çok, anlamlı ve dopdolu olması önemlidir.

Yaşamak, sadece bir ömür içinde kendi hayatını sürdürmek değildir. Kendi hayatı sırasında ve sonrasında çevresine, insanlığa ve geleceğe güzel hizmetler, güzel eserlerle güzel bir ad bırakmaktır…

Şu imtihan dünyasında, şu ödünç süreyi kullanırken; Yaratan’ı, var oluş gayesini bilerek, Allah rızâsını gözetip, ebedî hayattaki mutluluğu kazanmak gaye edinilmelidir…

Bu dünyada da, ebedî hayatta da mutlu olmanın sırrı; Allah Rasûlü’nü sevmekten, O’nu düşünmekten, O’nun gibi düşünmekten, O’nu anlamaktan ve O’nun yüce ahlâkının feyziyle ahlâkını güzelleştirip, O’nu her hâl ve tavrıyla özümleyerek O’nu yaşamaktan ibarettir…

Çalışmak, sürekli öğrenmek, öğrendiklerini öğretmek, sağlığımızın, çocuklarımızın, üzerinde yaşadığımız toprakların, dünyanın ve atmosferin, kısaca her şeyin bizlere birer Allah emaneti olduğunu bilerek bunları korumak, bunları bizden sonrakilere temiz ve daha gelişmiş olarak bırakmak için gösterilen gayretle geçen bir ömür, O’nu yaşamaktır. O’nu yaşamak ise, aynıyla Kur’ân’ı yaşamaktır…

O hâlde, yapacağımız en önemli şey, bir yığın teferruatın içinde boğulmaktansa; O’nun yüce ahlâkını, hayat tarzını, sevip sevmediklerini bilip, bunları hayatımıza uygulamaktır…

Elbette imkânlar ölçüsünde O’nunla ilgili her şeyi öğrenmek çok güzel bir meşguliyettir. Ancak, daha güzeli O’na âşık olmaktır…

O «Hâtem-i Enbiyâ»dır. Yani son peygamberdir. Sonu yakın olan şu fânî dünyadan, bizleri sonsuz âlemdeki sonsuz mutluluğa götürecek tek kılavuzdur O… O sevgililer sevgilisi, sevdaların özüdür.

Yüce Mevlâ’yadır niyazımız, nazımız O’nadır…

«Şefaat yâ Rasûlâllah!» âvâzımız O’nadır…

«Hâsıl-ı Kelâm» O’dur, en güzel kelâm O’nadır…

Habîb-i Kibriyâ’dır O, salât ve selâm O’nadır…

* O’NU YAŞAMAK, Sadettin KAPLAN, Alioğlu Yayınevi-İST. Sayfa; 42-45