Sefer, Zafer, Eser…

SEYRÎ (M. Ali EŞMELİ) Seferin var yiğidim, var mı zafer ümmîdi? Eserin, Hakk’a dedirtir mi yiğitler yiğidi?.. Yazdı târih; seferin varsa senindir yollar, Aşılır surları şehrin, aşılır Çin Seddi… Yazdı devrân, zaferin varsa senindir vatanın, Vatan aşkıyla olursun bu cihânın merdi… Yazdı yer-gök, eserin varsa senindir gelecek, Kim esersizse, ölümden yana bitmez derdi… Yolculuklar gece gündüz sürüyor, yollar çift, Ne […]

Continue reading »

Yazık Değil mi?

SEYRÎ (M. Ali EŞMELİ) İsrafın pençesinde bu mudur çağın ilmi? Çöplüklere dökülen ömre yazık değil mi? Vay ki neler çarçur edildi gitti, Sancılı cüzdâna yazık değil mi? İsrafın ağzında hazîne bitti, Damlasız ummâna yazık değil mi? Her şeyi çılgınca tüketti israf, Azdı tükettikçe çoğaldı masraf, N’etmeli, markette tutuştu raf raf Cepteki dükkâna yazık değil mi? Arttı bugün lükse koşan ayaklar, […]

Continue reading »

Feth-i Mübin Rûhu

SEYRÎ (M. Ali EŞMELİ) En zirve fetihten yana rehber idi Fâtih, İstanbul’un ufkunda seferber idi Fâtih, Bir feth-i mübîn oldu onun gayreti, aşkı, Tâ, belki ezelden beridir der idi Fâtih: «El-hak, alırım feth ile İstanbul’u yâ ben, Yâhut beni İstanbul alır, ten kafesimden.» Bin asrı aşıp, hem yaşının yirmi birinde, Dev surları alt eyledi îmân ile zinde.. Yol kesse deniz, […]

Continue reading »

EY FAHRİ ALEM MERHABA

SEYRÎ (M. Ali EŞMELİ) Ey ezelden câna cânan merhabâ, Tâ ebed, ey derde derman merhabâ! Ey Rauf kul, ey Rahim kul, merhabâ Ey Şefik kul, ey Kerim kul merhabâ! Ey nübüvvet tâcı hâtem, merhabâ, Özde ey Allâh’a mahrem, merhabâ! Mühr-i İslâm ey Süreyyâ, merhabâ, Halka ey şefkatte deryâ, merhabâ! Kalbi, ey Kur’an’da Yâsin, merhabâ, Gönlü, ey gülden de Muhsin, merhabâ! […]

Continue reading »

Çanakkale’deki Kaleler

SEYRÎ (M. Ali EŞMELİ) Tuş mu olmuştu barış, kanlı ve zâlim ayaza? Sayısız haçlı dayanmıştı tamâmen Boğaz’a. Gördü, tâ şah damarından nice vampir içecek, Fışkırıp sıçradı kan, onca yürekten aya dek… İngilizler ki ne azgın koca bir ordu ile, Hem de yüklendi Fransız, sayısız yurdu ile… Kuduran türlü donanmayla uçak, top, güm güm, Kalkıp işgâle Boğaz’dan, dediler; Türk’e ölüm! Unutup […]

Continue reading »

Ölüm Bir Hayat; Vuslat İse Hayat…

SEYRÎ (M. Ali EŞMELİ) Şu ölümden gece gündüz niye herkes ürker? Oysa dünyâda ölüm, belki de en tatlı kader… Can yakan ayrı nefesler bitiyor, gün bitiyor, Ey gönül, böylece gurbetteki sürgün bitiyor. Mârifet; ten kafesinden uçuvermek, yalınız, Eskiyen elbiseden kurtulacak ruhlarımız. Bize fânîde ölüm, vuslata rehber hediye, Can verenden yana hiç sorma niçin öldü diye. Yaşamak sırrı ölümdür, ölümün sırrı […]

Continue reading »

Arafat’ta Tefekkür…

SEYRÎ (M. Ali EŞMELİ) 03.01.2006, Pazartesi, 10:35, Bağlarbaşı/Üsküdar Yüce bir sevdâ ile dönüp de ırmaklara, Aktık tâ uzaklardan mübârek topraklara… Yerden semâya taştık tavafta döne döne, Bu mîrac hazırlığı, döndü canda düğüne; Aşk ile Arafat’ta toplandık ey gönüller, Ölmeden evvel ölüp dirilmek burda hüner… Konuşmamız ibâdet, susmamız tefekkür mü? Gıdâmız her an tevbe, tesbîhimiz şükür mü? Pul sererken bu yola, […]

Continue reading »

-Âşık ve Yanık Ziyaretçilerinin Diliyle- Hazret-i Peygamber’e Arzıhâl

ŞAİR : SEYRÎ (M.Ali EŞMELİ) -6 ay 23 yıl süren Nebevî takvîme 23 kıt’a 1 beyit- Ravza-i Mutahhara… Tariflere sığmaz bir aşk mahşeri. Bin bir yüreğin tek bir gönül etrafında pervane kesildiği cennet. Orada öyle bir iklim-i muhabbet var ki, insan yedi kat göklerden öte bir âlemde yaşıyor gibi. Orada öyle bir zemzem-i sevda var ki, bir yudumu ebedî mestâne […]

Continue reading »

AHMAK KAFA ÇEŞİTLERİ…

SEYRÎ (M. Ali EŞMELİ) Yedi kat göklere kör, yerlere tutsak kafalı, Ne adamlar türüyor; pâyesi, alçak kafalı.. Üflemiş gafleti şeytan ki balon başlarına, Şu dikenlikte bu yüzden kimi patlak kafalı.. Dışı sağlam görünen bir sürü beynin içi boş, Güve girmiş nicedir pek çoğu çatlak kafalı.. Öyle şapşal ki unutmuş diye kul olduğunu, Oluvermiş göğe, Nemrut gibi mızrak kafalı.. Ezelî gerçeğe […]

Continue reading »

TÜRKÇENİN YAŞADIKLARI

SEYRİ (M. Ali EŞMELİ) Güzelim Türkçemiz, 19’uncu asrın sonunda lügatta 90 binin üzerinde kelimeye sahipti. 20’nci yüzyılda budandı budandı ve bir ara lügatte 15 bin kelimeye düşürüldü. Daha sonra sözlüklerde bu rakam, 80 bine yaklaştırılmışsa da kullanımda devamlı olarak tersine bir gidişat gerçekleştirildi. Hep bilmeyenler dikkate alındı ve pek çok kelime sözlükte var olduğu hâlde ya resmî veya ideolojik yasaklara […]

Continue reading »
1 38 39 40 41 42