Açıklama
Peygamber (sav) Efendimiz, en müstesnâ ve en muhteşem bir yüce ahlâkı yaşadı ve yaşattı.
O’nun muhteşem ahlâkı, Kur’ân’dı. Bu ahlâk, muhteşem bir medeniyet kurdu. Köleler huzur buldu.
Hayvanlar huzur buldu. Kan gölü hâlindeki çöller huzur buldu. O’nun muhteşem ahlâkı, yetiştirdiği ashâbıydı.
Onlar; Çin’e, Semerkant’a, Afrika’ya, İstanbul’a ve dünyanın dört bir yanına koşarken tıpkı O’nun gibi hiç
yorulmadılar, üşenmediler ve tatil de yapmadılar. O’nun muhteşem ahlâkını bütün cihana şevk ile tevzî ettiler.
Güneşin ışığını yansıtan aynalar gibi, asırlara nurlar saçtılar. Bizler de; «O’nun Muhteşem Ahlâkı»yla bütün
cihanda aziz olduk. Dolayısıyla; «O’nun Muhteşem Ahlâkı»nı tanımak, okumak, yaşamak ve yaşatmak, O’na
vefâdır. Elbette; O’nu acziyetimize rağmen anlatmaya çalışmak; muazzam bir
deryâdan bir avuç su alıp susamış gönüllere serpebilmekten ibarettir. Düşünmeliyiz; Doğan her fecir, ömür
defterinden bir beyaz sayfanın daha açılışı… Mahşer şafağında okunacak o yaprakta, neler yazacak? O sayfa,
nelerle doldurulacak? Ey müslüman kardeş! Ömür sayfasını O’nun muhteşem ahlâkı ile
doldurabilenlere ne mutlu! “(Rasûlüm!) Biz Sen’i âlemlere ancak rahmet olarak gönderdik.” (el-Enbiyâ, 107)