İŞTE DURULUK VE BERRAKLIK…

M. Ali EŞMELİ seyri@seyri.com seyri@yuzaki.com Ağustos böceği haykırıyordu: –Bunca işi yapmak mümkün değil! Karınca gülerek cevapladı: –Mümkün! –Sen kafayı yemişsin! Nasıl biter bunca iş? –Devamlı gayretle. –Ciğer çatlar, kim dayanır bu kadar gayrete! –Gayret, yatmaktan daha dinlendiricidir… –Lâf! –İraden ne kadar da saf! –Nedenmiş o? –Neden olacak, hayatın gerçeğini hayaline kurban ediyorsun! –Kafam karıştı! –Hiç karışmasın. Çünkü hayatta en girift […]

Continue reading »

Ebediyet Âleminde “NEREYE GİDİYORSUNUZ?”

M. Ali EŞMELİ seyri@seyri.com seyri@yuzaki.com Babası ölmüş bir çocuk, onun tabutu önünde iç çeke çeke ağlıyordu. Elini başına vurarak feryat ediyordu: “Ah babacığım! Nereye? Gömüleceğin yer daracık. İçi dert ve keder dolu. O evde ne halılar serili, ne de hasırlar döşeli. Ne geceleri bir ışık, ne de gündüzleri bir dilim ekmek! Orada yemeğin kokusu bile yok! Ah babacığım! O ışıl […]

Continue reading »

Rûhen ve Bedenen BİR NEFES SIHHAT…

M. Ali EŞMELİ seyri@yuzaki.com seyri@seyri.com 46 yıl, yani yaklaşık yarım asır hükümdarlık yapan ve bütün cihana adâlet tevzî eden Kanunî Sultan Süleyman, saâdeti; maddî ve mânevî sıhhatli bir nefeste bulmuştur. Hasta olduğu bir demde yazdığı şu beyit, dillerden düşmeyen bir berceste beyittir: Halk içinde mûteber bir nesne yok devlet gibi, Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi… Bir nefes sıhhat. […]

Continue reading »

HİKMETLİ TAVSİYELER…

M. Ali EŞMELİ seyri@yuzaki.com seyri@seyri.com Bir ara münasebetsiz bir kimse ev telefonundan peş peşe arayıp garip seslerle oldukça rahatsız etmişti. Bozuk plâk gibi tuhaf lâkırdılarla çene çalıyordu. Keyfince huzursuz etmek için aradığı belliydi. En sonunda tepkili bir şekilde mukabele ettim. Tekrar aramadı. Fakat tam o gecenin sabahı, yine bir telefon geldi. Derinden bir kadın sesiydi. Onun da ne dediği belli […]

Continue reading »

Dünya ve Âhirette MERHAMET BAYRAMI

M. Ali EŞMELİ seyri@yuzaki.com seyri@seyri.com Tramvaydayım. Eminönü’nden Beyazıt’a gideceğim. Daha ilk durakta yolcular hayli kalabalıklaştı. Yaşlı birine yer verdim. Tam tramvay hareket ederken kucağında küçücük bebesiyle bir anne bindi. Kadıncağızın hâli, ciddî bir hastalığı olduğunu açıkça belli ediyordu. Bitkindi. Mecalsizdi. Ayakta durmaya çalışıyordu. Gözleri yer aradı. Hâliyle boş yer bulamadı. Çaresizdi. Oturanlara doğru, acaba biri merhamet edip de yer verir […]

Continue reading »

KARDEŞLİK DEYİNCE…

M. Ali EŞMELİ seyri@yuzaki.com seyri@seyri.com Mesnevî’de anlatılır: Erenlerin büyüklerinden Zünnûn-i Mısrî’yi, bir ara öyle bir aşk hâli kapladı ki, görenler onu deli zannetmeye başladı. Ondaki aşk ateşi, âdeta halkın sakalını tutuşturdu. Tuttular, deliler zindanına attılar. O da hiç sesini çıkarmadı. Halkın şerrinden dolayı tımarhaneye girdi. Akıllılardan utandı da kendini deli gibi gösterdi. Sevenleri bu hâle çok üzüldüler. Hemen yanına koştular. […]

Continue reading »

RABBİM O’NA «HABÎBİM» DEDİ

M. Ali EŞMELİ seyri@yuzaki.com seyri@seyri.com Muhabbet hazinesi taştı. Allah; «Habîbim» dedi. Işıl ışıl bir Nur parıldadı. O Nûr’un ezelî kıvılcımıyla ebedî bir aşk güneşi tutuştu ve sonsuzluğun kalbine fısıldadı: Muhabbetten Muhammed oldu hâsıl. Bu sesi: Duydu hiç yokken, o an, var oldu bin bir kâinat, On sekiz bin âlemin tahtında sultân oldu aşk!.. (Seyrî) Sonra: Selâma durdu bulutlar, selâma durdu […]

Continue reading »

Ömrün Yaz Ayları

Muhammed Ali EŞMELİ seyri@yuzaki.com seyri@seyri.com Hayat bahçesinde yapılması gereken işler zaman zaman bir sonraki mevsime kalır. O mevsim bazen hiç gelmez, bazen de gelir fakat insanın bu defa ömrü kifayet etmez. Mesela; kışın, yaz için düşünülenler ile yazın yapılanlar arasında çoğu kere fikr1 caymalar ve kaymalar yaşanır. İnsan yapısındaki bu zikzakların sebebini Hazret-i Mevlana, kendine has üslubuyla biraz da iğneleyerek […]

Continue reading »

KÖK AŞISI

M. Ali EŞMELİ seyri@seyri.com seyri@yuzaki.com Bir şemsiye tamircisi, yazmış olduğu şiirleri incelemesi için Şekspir’e gösterdiğinde aldığı cevap şu oldu: ” Dostum, siz şemsiye yapın, hep şemsiye yapın, sadece şemsiye yapın…” Bu cümle, muhatap kâbiliyetli ve liyâkatli olsaydı, muhtemelen şöyle olacaktı: ” Tebrik ederim, siz yazın, hep yazın, mutlakâ yazın…” Ancak böylesi bir tahlil, edebiyat ve şiire tamamen bîgâne, kaba bir duvarcıya […]

Continue reading »
1 16 17 18