GİTTİN GİDELİ

Bekir Sıtkı ERDOĞAN   Hâlâ her akşam aynı gam gelir bana, Benden kederli bir adam gelir bana! Dostum değil gelen, benim garipliğim; Dostum mu var ki bir selâm gelir bana … Kalmış heves dalında toy emellerim, Sensiz düşüp yarılsa ham gelir bana! Ağlar gönül o yemyeşil baharlara, Meltemlerin hayâli sam gelir bana … Bilmem bu kanlı yaş, bu sel nasıl […]

Continue reading »

GÖZYAŞIM AŞK ATEŞİNDEN

AhmetAYDIN   -Fuzu li’ye nazire- Yanar gönlüm görür cânan; fakat sevdâlı sanmaz mı? Bu kor kalbim atar küt küt, çıkar cânım inanmaz mı? Güzeller şâhıdır yârim, nazar ister gönül dâim, Fakat hiç bakmıyor zâlim, bu zulmünden kınanmaz mı? Taşar gönlüm taşar göz göz, kurur çöllerde dil, söz söz, Cihan kavrulsa hep köz köz, nigârın bağrı yanmaz mı? Vefâsız yâre aldandım, […]

Continue reading »

TRAFİK

Ahmet ARSLAN   Yürür yaralı kolunda, durur ölenler solunda, Biraz evvel kaza olmuş, İzmir-Ankara yolunda. Paramparça arabalar, ahlar, vahlar yürek dağlar, Annesi ölmüş çocuklar, kaderine küsmüş ağlar… Yüzüne toplanmış deri, yok olmuş kazada varı, Can u teni yıkıp geçer, şu trafik canavarı. Yıllardır bu yara kanar, Ulus’un yüreği yanar, Uyan artık ey milletim, bu derdi sevgiyle onar! Sinirden, stresten soyul, […]

Continue reading »

Kerküklü Faiz’den Nükteler

Doç. Dr. Nihat ÖZTOPRAK Şair Faiz, hikmetli sözler sandığı gibidir. Kapağı açıldıkça ortaya inciler saçılır. SANTURA GEL Kerküklü genç şairlerden Fâiz (öl. 1897) bir gün bir kahvehanenin önünden geçerken kulağına santur sesi çalınır. Nereye gideceğini ne yapacağını unutmuş bir hâlde gayriihtiyarî oturup dinlemeye başlar. İlmi ve takvâsıyla tanınmış şeyhlerden Halis Efendi’nin oğlu oluşu dolayısıyla onun bu hareketi kulağı paslı, müzikten […]

Continue reading »

TIRTIL, KOZA, KELEBEK

Melda ÖZATA Mistikliği kendisinden mi gelir, yoksa içinde bulunduğu loş, antika dükkânından mı, henüz kestirememişimdir. O ünlü hattatların el yazması sülüsler, ta’likler, kûfîler… gibi çeşitli yazıları, o çevreler, bohçalar, vazolar, tombaklar, opaller, sedefli kaşıklar, masalar, necefler, gümüş, akik tesbihler, buna benzer neler neler… Bu eski yıllanmış eşyaların içinde, kendi dünyasına gömülmüş, öyle yaşar. Ekmek parası için alır, satar. Ama gerçekte […]

Continue reading »

GAZ LÂMBALI VE FLÜORESANLI GECELER

Halil GÖKKAYA hgokkaya@yuzaki.com Güngörmüş kimseler arada bir: «Bizim zamanımızda şöyle idi, böyle idi…» diye iç geçirirler. Tekrar tekrar geçmişten bahis açarlar. Niçin? Dün imkânlar bakımından daha iyi durumda oldukları için mi? Şüphesiz hayır. Çünkü dün maddî açıdan çok zor ve sıkıntılı günler yaşadıklarını yine onlar bizlere aktarmıyorlar mı? O hâlde sebep? Sebep belli; insanların olgunluk ve kültür dünyalarındaki dünkü seviye […]

Continue reading »

Dost Şakaları

Yard. Doç. Emin IŞIK Üsküdar Mevlevîhânesi’nin son postnişîni Ahmet Remzi (AKYÜREK) Dede, Kayseri Mevlevîhanesi şeyhi Süleyman Atâullah Efendi ‘nin oğludur. Dünyaya gözlerini tekkede açtı. Küçük yaştan itibaren ilim ve kültürce zengin bir çevrede yetişti. Hem mektep, hem medrese tahsili aldı. Bir süre İstanbul’da memuriyette bulunduktan sonra Kayseri’de ahlâk ve din dersleri öğretmenliği yaptı. Kütahya ve Kastamonu Mevlevîhâneleri’nde şeyh vekilliği yaptı. […]

Continue reading »

Bir Şair, Bir Hâtıra

Bekir Sıtkı ERDOĞAN İsmail Hâmi DÂNİŞMEND’in hanımı olan Hüsniye Anne’den daha önce bahsetmiştim. Bu hanım her Salı günü şairleri evinde toplar ve böylece enfes bir şiir ziyafeti tertip ederdi. Öncesinde kaç senedir toplanıyorlardı bilmiyorum, ama ben o meclise davet edildiğimde 70’li yıllardı. Bir gün Hüsniye Anne, Cemil MİROĞLU isminde bir şairi davet etmişti. Bu adam Fas, Cezayir gibi ülkelerde büyük […]

Continue reading »

FİTİL

Ahsen YILDIZ Yaşlı ve yorgundu, çünkü zor yaşamıştı. Zoraki yaşlanmıştı. Yalnızlıkla yıllarca boğuşmuştu. Çok diklenmiş, çok ezilip, büzülüp, sonunda dinginleşip şekilsizleşmişti. Yıllar önce henüz taze iken umutları, bilemezdi onları yıllar sonra hiç farkına bile varamadan biriktirip yükleyip sırtına kambur diye taşıya cağını. Ama artık güneş, eski dantel işlemeli perdede sarı-gri oyunlar oynamıyor, cilvelenmiyor, eşyaya ışık yollu hikâyeler sunmuyordu. Ahşap zemin, […]

Continue reading »

Mürüvvete Dair

Prof. Dr. Ahmet SEVGİ “Mürüvvet nedir?” sorusunu ister halkımıza yöneltin, ister aydınlarımıza, alacağınız cevap aşağı yukarı aynı olacaktır: Ebeveynin, çocuklarının evlendiğini görme bahtiyarlığı… Oysa bizim kültürümüzde mürüvvet çok daha geniş ve önemli mânâlar ifade etmektedir. Hüseyin Kâzım KADRİ’nin «Türk Lügati»nde mürüvvete şu anlamlar veriliyor: «Mertlik, insanlık, âdemiyet; insanlık şânına yakışan iyiliklerde bulunmak…» Ömer Nasuhi BİLMEN’in «Dinî ve Felsefî Ahlâk Lügatçesi» […]

Continue reading »
1 950 951 952 953 954 958