Aşk Vurgunu

NİYAZKÂR (Köksal CENGİZ) Sevdanın ateşi sînemi yakar, Rûhumu kavurur haralar beni. Durmaz çeşmim yaşı, sel olur, akar, Taştan taşa çalıp paralar beni. Akıp durur zaman, coşkun çay gibi, Aşk vurgunu gönül, deli tay gibi, Hicran ömrü gerer, tıpkı yay gibi, Candan ayrı koyup aralar beni. Bu firâkın bana kastı ne? Bilsem! Ferhat olup, aşk uğruna dağ delsem! Açıktır gözlerim cânansız […]

Continue reading »

Yetişir

MÜRİD (Mustafa TAHRALI) Nice bin cilveni gördüm senin, ammâ güzelim Yetişir bendene, bir cilve-i hicran yetişir Duymadın âhımı cânım, gül-i rânâ, güzelim Dil-i pervâneye bir âteş-i sûzan yetişir 1989 Vezni: feilâtün feilâtün feilâtün feilün (fâilâtün)

Continue reading »

Ravza-i Mutahhara III

Mustafa Necati BURSALI Hâtemü’l-Enbiyâ -aleyhissalâtü vesselâm- buyuruyorlar ki: “Evimle minberim arası cennet bahçelerinden bir bahçedir. Minberim havuzumun üzerindedir.” Yüzlerdeki pırıltı, ne incidir, ne zehep, Gözleri kamaştıran Mustafâ nûrudur hep! Bu Ravza-i Pâki’de zaman bir başka güzel, Bu Ravza-i Pâki’de tutulur aşka güzel! Bu Ravza-i Pâki’de hep kerem, hep vefa var, Bir selâma karşılık belki yüz bin defa var! Bu Ravza-i […]

Continue reading »

RAHMET DİLİ

MECNÛN (İbrahim Hakkı UZUN) Etrâfını seyret diyerek insana Rahman, Vermiş iki göz, hikmeti görsün diye her an. Hem sonra kulak verdi işitsin diye Hakk’ı; Lûtfuyla konuşturdu güzel dillere aşkı. Örnek sana Peygamber-i Zîşan bu meyanda; Rahmet dili olmuş dili mahlûka her anda. İncitmedi hiç kimseyi incinmedi bir an, Şefkatle hidâyet yolu gösterdi o sultan. Âlemlere rahmetti güzellikte de eşsiz! Gül […]

Continue reading »

Kar Tanesi

LEYLÎ (Şükran IŞIK) Kar tanesi vurdu beni, Yakar inceden inceye… Şu yaralı yüreğime, Akar inceden inceye… Rabbim süsle Sen özünü, Baldan tatlı et sözünü. Mehtap görse gül yüzünü, Bakar inceden inceye… Sümbül açmış saçlarında, Şimşekler var uçlarında, Şu gönlümün burçlarında, Çakar inceden inceye… Kara gözlüm kaşın hilâl, Zülüflerin olmuş dal dal, Allâhım bu nasıl bir hâl, Döker inceden inceye… Leylî’ye […]

Continue reading »

Vermiyor

KÂFÎ (Ekrem KAFTAN) Aylar var ki âsuman bana ilham vermiyor Dinlediğim şarkılar gönlüme gam vermiyor Arza küsmüş yıldızlar yanmaz oldu her gece Sevgili nisyân ile lebinden cam vermiyor Gül ıtrını kaybetmiş solmanın korkusundan Goncalar açılıp da gönle selâm vermiyor Gecenin rengi gâib bulutların ardında Mehtap kıskanç bir âşık, dile kelâm vermiyor Şâirin sükûtunu idrâkten âciz âlem Şiirlerim uşşâka dahi nizam […]

Continue reading »

Hayat Yolu

HANOĞLU (Abdülaziz DUMAN) Gündüzler çekilirken zaman penceresinden, Bir siyahlık düşecek o bulut gözlerine. Zirveye çıktığında yorgun düşecek beden, Vücut ağır gelecek o yorgun dizlerine. Büyümüş de küçülmüş bedende bebek gibi, Baharlarda uçuşan renk renk kelebek gibi, Güzel ömrün sonunda masum bir melek gibi, Bak nasıl nur yağıyor ak sakal yüzlerine! Ölüm sana ıraktı, sen ölüme ıraktın, Geriye bak ey fânî, […]

Continue reading »

Vermişim

GÜNBEYLİ (Mahmut TOPBAŞLI) Yıldızlar peşinde tükenmiş ömrüm, Dilek vadisinde mola vermişim. Temmuz’da kar umar dîvâne gönlüm, Sıcak duyguları yele vermişim. İpek mendillerde gözyaşım yorgun, En ünlü müzede gençliğim sürgün, Saklamış, saklamış, sonunda bir gün, Kendi sırlarımı ele vermişim. Bir hüzzam besteyle içten coşarak, Dilek vadisinden öte taşarak, Vuslat ocağında közle pişerek, Tüten yüreğimi küle vermişim. En berrak yarınlar yansır sözümden, […]

Continue reading »

Sual Gazeli

EDÎBÎ (Recep YILDIZ) Bu bakışlar, bir ah mıdır cânan? Seni sevmek mubah mıdır cânan? Ne denir, sevgiden nasîbim yok! Bana sevmek günah mıdır cânan? Kör bir âhûya benziyor bakışın; Yoksa bunlar silâh mıdır cânan? Bir cehennem zamânıdır bu zaman; Bu, ateşten nikâh mıdır cânan? Ne desem ben, ne söylesem ki sana; Cümle âlem siyah mıdır cânan! Ben Edîbî, kulun kölen […]

Continue reading »

Hayrânî’nin Gazelini Tahmis

(CEMÂLÎ) Mustafa ASLAN Düşmüşüz çöllere hep Rahmet-i Rahman diyerek Gayrı Yûsuf çekecek hasreti bühtan diyerek Bakacak çöldeki cânîlere kervan diyerek Gitti ey dil kimi sevdik ise cânan diyerek Etmedik gerçi şikâyet yüce ferman diyerek Belki insân unutup ahdini bâzen körelir Sabr ettikçe atar hüznünü mutlak şenelir Ederek hâle şükür Arş’a kadar hep yücelir İçimiz ağlasa da kan, elimizden ne gelir […]

Continue reading »
1 887 888 889 890 891 950