Emevîler Dönemi-V (661-750) BEŞİNCİ HALIFE ÖMER BİN ABDÜLAZİZ DÖNEMİ (717-720)

Ahmet MERAL

Velid’in ölümünden sonra hilâfete oğlu Süleyman bin Melik (715-717) getirildi. Eğlenceye ve zevk u safaya yatkınlığı ile bilinen bu emir döneminde İstanbul birkaç kez Müslüman kuvvetlerce kuşatıldı. Başarısızlıkla sonuçlanan bu kuşatmalar Arapların İstanbul’u fethetme konusundaki son teşebbüsleri oldu. Kendi yetersizliğinin farkında olan Süleyman, Şam’da oturan bir âlimin tesiri ile halîfeliği dindar ve dosdoğru bir kişi olan amcasının oğlu Ömer bin Abdülaziz’e bıraktı.

Râşid Halîfeler’in beşincisi kabul edilen Ömer bin Abdülaziz, damarlarında zevk ve gıda değil, îman ve takvâ kanı dolaşan bir kişi olarak tanınır. Öldüğünde terekesinden sadece on dört dinar çıkan Ömer bin Abdülaziz, takvâ ile akl-ı selîmi kaynaştıran kişiliğiyle âdeta Emevîler döneminin halka dönük biricik yüzü olmuştur. Uygulamalarıyla daima anne tarafından akrabası olan Hazret-i Ömer döneminin adaletli devlet yönetimini hatırlatmıştır. Daha valiliği sırasında ortaya koyduğu takvâya dayalı yönetim anlayışını iki buçuk yıl süren halîfeliğinde de sürdürmüştür. Keyfî ve zalim uygulamalarda bulunan diğer valilerin aksine, Medine Valiliği sırasında on âlimden oluşan bir danışma meclisi kurmuş ve önemli kararları ancak bu danışma meclisinde görüşüp karara bağladıktan sonra uygulamaya koymuştur.

Baştan itibaren Emevî yönetimi fethedilen topraklardaki halka ikinci sınıf insan muamelesi yapmış, hattâ Müslüman olmalarına rağmen onlardan da haraç alma yönüne gitmiştir. İslâm ilkelerine aykırı olan bu uygulama ancak Ömer bin Abdülaziz’in girişimiyle sona erdirilmiştir. O, hangi ırktan olursa olsun, bütün Müslümanların eşit hukuka sahip oldukları ilkesinden hareket ederek Arap olmayan Müslümanlardan haraç alınamayacağını karara bağlamıştır.

Ömer bin Abdülaziz, Müslüman ve gayrimüslim vatandaşların haklarına çok dikkat ederek hakkı ve adaleti yeniden üstün ilkeler hâline getirdi. Ehl-i beyte dil uzatanların iğrenç hakaret ve sözlerine mânî oldu. Bilhassa camilerde Hazret-i Ali’ye yapılan ta‘n ve sövgü şeklindeki din ve ahlâkla bağdaşmayan hutbe uygulamasını kaldırarak bütün toplum kesimlerinin sevgi ve güvenini kazandı. Kendinden önceki Emevî halîfelerinin aksine, idarî görevlere mûtedil ve dindar kimseleri tayin etmeye özen gösterdi.

Ömer bin Abdülaziz, dinî ve siyasî tarzını oturttuğu temel ilkelerini şu sözleriyle açıklamıştır:

“Ey insanlar! Peygamberinizden başka bir peygamber gelmeyecek, ona indirilen kitaptan başka bir kitap da indirilmeyecektir. Allâh’ın Peygamberi’nin diliyle helâl kıldığı şey kıyâmete kadar helâldir; Peygamber’in diliyle haram kıldığı şey de kıyâmete kadar haramdır. Allâh’ın Rasûlü’nün ve onun halîfelerinin yaptıklarını örnek almak, onların kitabına sarılmaktır; dinini güçlendirmek demektir. Hiç kimse onların yaptıklarını değiştiremez, başkalaştıramaz. Onları örnek alan doğruyu bulur, onlara yönelen muzaffer olur; onları terk edip de mü’minlerin gittiği yoldan ayrı bir yöne sapanları Allah bir başka yöne yönlendirir ki ne kötü sondur.”4

Ömer bin Abdülaziz İslâ-miyet’i barışçı yöntemlerle yaymaya önem vermiş, en büyük ideal olarak insanların topluca İslâm’a dönüşünü sağlamayı benimsemişti. Nitekim onun devri bu alanda en başarılı dönemlerden biri oldu. Bu dönemde insanların hayat tarzı ve kalitesi belirgin şekilde yükseldi. Örneğin Kûfe’deki valisi Zeyd bin Abdurrahman’a gönderdiği bir emirnamede: “Ordunun ihtiyaçlarını verdikten sonra bir miktar paranın arttığını bildiriyorsun. Onunla borçlu olanların borçlarını haksızlık yapmadan öde veya parası olmadığı için evlenemeyenleri evlendir.” demiştir.5

Mısırdaki kilise arazileri onun döneminde belli vergilerden muaf tutulmuştur. Hazret-i Ömer’in yaptığı gibi, Ömer bin Abdülaziz de Emevîler’in büyük mülk sahibi olmalarını yasaklamış ve haksız mallarını beytülmale iade ettirmiştir.

Sade ve tertemiz bir hayatı şiar edinen Halîfe II. Ömer, pek çok kaynakta yer alan rivayetlere göre kırk yaşında iken menfaatleri zedelenenlerce zehirlenerek şehid edilmiştir.

EMEVÎLER HANEDANI’NIN ÇÖKÜŞÜ

II. Ömer’den sonra halîfelik makamına gelenler, bu büyük ıslahatçı halîfenin tüm âdil uygulamalarından vazgeçerek kısa sürede eskiye döndüler. Müslim-gayrimüslim tüm halk yeniden baskı altına alındı. Başta halîfeler olmak üzere yöneticiler yeniden zevk u sefaya daldılar. Yazlık ve kışlık saraylarda şarkıcı kadınlarla eğlenceler tertip edilmeye, şairlerle aşk ve şarap üzerine işret geceleri düzenlenmeye başlandı.

Özensiz bir yönetim, sorumsuz bir iktidar anlayışını şiar edinen Emevîler artık hızla yıkılışa doğru sürükleniyordu. Başta Irak olmak üzere doğu vilâyetleri isyanlarla çalkalanmaya başlamıştı. Referanslarını Hazret-i Ali’den ve ehlibeytten alan isyanlar giderek yayılma eğilimine girmiş, son güçlü hükümdar Hişam döneminde isyan dalgasına Kuzey Afrika’daki Berberîler de katılmıştı.

Emevî ailesi içerisindeki bitmeyen iktidar mücadeleleri merkezin gücünü zayıflatırken, Hazret-i Ali ve evlâtlarının uğradığı mağduriyetleri kendi muhalefetlerinin meşrûiyetine ustaca âlet etmeyi başaran Abbasîlerin organize muhalefeti gittikçe güçleniyordu. Horasan’da Ebû Müslim Abbasîlerin komutanı sıfatıyla muhalefetin isyan lideri olarak doğudan batıya doğru emin adımlarla yürümeye devam ediyordu. Son Emevî halîfesi Mervan bin Muhammed, Horasan İsyanı’nın önüne geçmek için giriştiği savaşı kaybederek Harran ve Şam üzerinden Mısır’a kaçmayı denedi. Ancak Busir kentindeki son direnişi de kırılarak öldürüldü. Böylece Suriye ve Şam’da Abbasîlere direnecek hiçbir güç kalmamış oldu.

Emevi iktidarının 750 yılındaki trajik âkıbeti; kısa süreli Ömer bin Abdülaziz dönemi hariç, genelde ehliyetsiz ve zalim bir yönetim anlayışına sahip olmalarının neticesiydi. Baskı, korku ve şiddete açık bu yönetim anlayışı, âliminden sıradan insanına kadar herkesi etkilemiştir.

Hazret-i Peygamber’in ev halkına inanılmaz ve anlaşılmaz düşmanlıkları, Hâricîlerin muhalefetinin kırılamayışı, Emevî ailesi içindeki iktidar çekişmeleri, Arap olmayan Müslümanlara karşı kötü ve yer yer ırkçılığa varan tutumlar, fetihlerin durması, Emevî Devleti’nin yıkılışındaki başlıca âmillerdir.

______________

1 Endülüs Tarihi, Ziya Paşa, Selis Kitaplar, 27
2 Ahmet eş-Şarbasî; Ezher Üniversitesi eski rektörlerinden. «Ömer bin Abdülaziz’den seçtiklerim»