TASAVVUF

Bekir ÇİÇEK İsim sûftan gelir anlam safâdan, Arınmaya dair mânâya denir… Mukaddes mirastır ol Mustafâ’dan, Tasavvuf büyük bir dâvâya denir… Kimi der; tasavvuf tamamen edep, Îmanda kemâle ermeye sebep, İlâhî ahlâkla olup müeddep, Ahlâkı yeniden inşâya denir… Derler ki; tasavvuf mânevi cenktir, Hak yolunda büyük cihâda denktir, Sıdkın ispatında zorlu mihenktir, Nefsi, cenk getirir hizâya denir… Kalpler sükûneti zikirle bulur, […]

Continue reading »

EL VARDIR…

Abdullah GÜLCEMAL abdullah_gulcemal@hotmail.com El vardır: Yücelmekte her an aldıkça tekbir, El vardır: Maşa diye kullanmakta müstekbir… El vardır: Tesbihlerde, tetiklerde bilenir, El vardır: Onursuzdur, kapı kapı dilenir… El vardır: Mühür vurmuş, tarihte altın çağa, El vardır: Alkış tutar utanmadan alçağa… El vardır: Besmeleyle sallamış beşiğini, El vardır: Mâsiyetle kirletmiş eşiğini… El vardır: Aşkla okşar öksüzlerin başını, El vardır: Yetimlerin akıtır […]

Continue reading »

75. Sayı Takdim

Kıymetli Okuyucularımız, Ebû Eyyûb el-Ensârî, seksen küsur yaşında Bizans üzerine gidecek sefere katılmıştı. O yaşta bir insana bu azmi veren güç ne olabilirdi? Vasiyeti şuydu: “Vefât edersem, beni ulaşabildiğiniz en ileri noktaya defnedin!” Çünkü onun gönül verdiği müjdeler vardı: Bizim onun sayesinde işittiğimiz müjdede Efendiler Efendisi buyuruyordu, müjdeliyordu: “İstanbul elbette fetholunacaktır! Onu fetheden kumandan ne güzel kumandan!.. Onu fetheden asker […]

Continue reading »

Allah Rasûlü -sallallâhu aleyhi ve sellem- ile İKİ CİHANDA BERABERLİK

YAZAR : Osman Nûri TOPBAŞ Hocaefendi MUHABBET… Yaratılışın ve kâinâtın temelinde muhabbet vardır. Bilinmeyi arzu eden Cenâb-ı Hak, bütün mevcûdâtı insan için; insanı da Zâtına kulluk etmesi, Allâh’ı tanıması ve O’nunla dost olması için yaratmıştır. Bütün varlık, bu gayeleri gerçekleştirme istikametinde bir imtihanın dershânesi ve dekoru hükmündedir. Bu dersin mükâfâtı cennet ve cemâlullah… Cezası ise mahrumiyet ve ilâhî azaptır… Bu […]

Continue reading »

HER KALBE BİR KAPI VAR!

Hüdâyî ÜSKÜDARLI Bu yazı dizisi, hayalî bir roman tekniğiyle değil, cemiyetin içinde yaşadığı hâdiseler ve ulvî hakikatler etrafında oluşan gerçekleri ve meseleleri canlandırma, tasvir, konuşma ve sohbet üslûbu ile kaleme alınmıştır. Bir yanda zulmet ve onun hüsran dolu ahvâli, diğer yanda ezelî ve ebedî nûrun nimet ve bereketli ahvâli. Bu ikisinin arasında zulmetten nûra açılan bir hidâyet penceresi… Orhan, ömrünün […]

Continue reading »

Tebük’ün Tek Şehîdi Zü’l-Bicâdeyn ABDULLAH İBN-İ AMR EL-MÜZENÎ

Ömer OKUDAN okudan@yuzaki.com “Kureyş, ensar, Müzeyne, Eslem, Ğıfar, Cüheyne ve Eşca‘ benim yardımcılarımdır! Onların yardımcısı da ancak; Allah ve Rasûlü’dür!” (Müslim, Fezâilü’s-Sahâbe, 2519-2521) Sulh için mühürler basıldığı zaman; hicretin yedinci senesiydi… Hudeybiye ile başlayan bu fetih; fevc fevc kalplerin fethiydi… Karanlığın kesâfeti, yaklaşan fecr-i sâdıkın habercisi ve alâmetiydi… Câhiliyyenin koyu karanlığında çırpınıp duran Müzeyne’de; iki yıldır emâreleri gözükmeye başlamış bir […]

Continue reading »

Lokman Hakîm’den Oğluna 100 NASİHAT

İrfan ÖZTÜRK Eski Türk sanatlarının âşığı, Ord. Prof. Dr. Süheyl ÜNVER tarafından Kazan Türkçesinden dilimize çevrilmiş olan Hazret-i Lokman -aleyhisselâm-’ın oğluna yaptığı yüz nasihati; dünya ve âhirette yüzümüzü ak edecek bu nasihatleri hayatta doğru yolu, istikameti arayan gençlere, oğullarına, kızlarına nasihat vermek isteyen anne ve babalara, dost ve ahbaplara… işlerine yarar ümidiyle Yüzakı dergisi aracılığı ile okuyucu kardeşlerimizin istifadelerine sunuyoruz. […]

Continue reading »

SA‘D BİN EBÎ VAKKĀS -3-

Âdem SARAÇ ademsarac@yyu.edu.tr Hazret-i Sa‘d bin Ebî Vakkās -radıyallâhu anh-; İslâm gülistanında nâzenin bir gül olarak arz-ı endam edince, onun müslüman olması, annesi Hamne’nin hiç hoşuna gitmedi. Atalarının dînini terk etmişti çünkü. Oysa bu zavallı kadın, oğlunun ne kadar bir güzelliğin içine girdiğini anlayamıyordu. Anlayamadığı için de kabullenemiyordu. Sevgili oğlu Sa‘d; atalarının dînini bırakıp, yeni dîne, onun rızâsı olmadan nasıl […]

Continue reading »

İstanbul’un Yedi Tepesi YEDİ MEDENİYET MÜHRÜ

Mustafa Asım KÜÇÜKAŞCI tali@yuzaki.com İstanbul neresidir? Fethiyle II. Mehmed’i Fatih Sultan Mehmed unvânına ve; “Ne güzel kumandan!” müjdesine mazhar eyleyen İstanbul, bugün suriçi, tarihî yarımada adlarıyla anılan bölgeden ibaret idi. Bugün Silivri’den Tuzla’ya İstanbul olarak adlandırdığımız bölge, 1453’ten çok önce İslâm ile tanışmıştı. İstanbul yedi tepe… Bu yedi tepeyi de, bu gerçekten dolayı, Üsküdar’ın Çamlıca Tepelerinde yahut Beykoz’daki Yûşâ Tepesi’nde, […]

Continue reading »

YAHYA KEMAL’İN ŞİİRİNDE ÜSKÜDAR

Yard. Doç. Dr. Harun ÖĞMÜŞ ogmusharun@yahoo.com Yahya Kemal’in şiirinde; İstanbul’un, başlıca temalardan birini oluşturduğu, bilinen bir husustur. «İstanbul peyzajının şairi» sıfatını hakkıyla ihrâz eden üstâdın, İstanbul’un neredeyse her semtine, her tepesine söylediği bir şiiri vardır. Bunların içinde Üsküdar için söylenmiş olanlar da hatırı sayılır bir yekûn tutar. Yahya Kemal’e göre Üsküdar yarı mukaddes bir yerdir. Çünkü burası, «Tanrı’nın kutlu işi»1 […]

Continue reading »
1 726 727 728 729 730 1.015