YAHYA KEMAL’İN ŞİİRİNDE ÜSKÜDAR

Yard. Doç. Dr. Harun ÖĞMÜŞ ogmusharun@yahoo.com

Yahya Kemal’in şiirinde; İstanbul’un, başlıca temalardan birini oluşturduğu, bilinen bir husustur. «İstanbul peyzajının şairi» sıfatını hakkıyla ihrâz eden üstâdın, İstanbul’un neredeyse her semtine, her tepesine söylediği bir şiiri vardır. Bunların içinde Üsküdar için söylenmiş olanlar da hatırı sayılır bir yekûn tutar.

Yahya Kemal’e göre Üsküdar yarı mukaddes bir yerdir. Çünkü burası, «Tanrı’nın kutlu işi»1 ve birçok «tecellî» ile dolu «büyük bir mûcize» olan İstanbul fethini2 görmüştür. «Bir ulu rüyaya benzeyen o hâdiseyi ve o hâdisenin son gününde İstanbul’a yüz bin meleğin uçtuğunu müşâhede edip asırlarca hayalinde barındırdığı için Üsküdar’ı vatanın her şehri gıptayla hatırlar.»3 Nasıl böyle olmasın ki? Şairimizin nezdinde Üsküdar, kabristan servileriyle dolu bir «ezelî mağfiret iklimi»dir. «Kendi iç aydınlığına» dalar ve fakir olan «halkının hilkati, her semtini bir cennet» eder.4 Şair, «Üsküdar’ın Dost Işıkları» başlıklı şiirinde bir seher vakti karşı sahilden Üsküdar’ın ışıklarına doğru bakarak bu halka şöyle seslenir:

Kimlersiniz? Ya bağrı yanık kimselersiniz!
Yâhut da her sabâh uyanık kimselersiniz!
Dünyâ yüzünde, bir sefer olsun, tanışmadan,
Öz çehrenizle sizleri görmekteyim bu an.
Sizlersiniz bu ânı ışıklarla Türk eden!
Eksilmesin şu mutlu şafaklar bu ülkeden!
Gönlüm, dilim, kanım ve mizâcımla sizdenim,
Dünyâ ve âhirette vatandaşlarım benim.5

Yahya Kemal’e göre Türk tarihinin başlangıcını teşkil eden Malazgirt Zaferi’nden sonra «vatanı vatan yapan güçlü fetihlerin on yılda» ulaştığı ilk durak «Konstantiniyye/İstanbul sahili», yani Üsküdar’dır. Üstat, bu temayı şâşaalı bir dil ve üslûpla şöyle ifade eder:

On yılda vardı sâhil-i Kostantıniyye’ye,
Yer yer vatan diyârını teshîr savleti.6

Yavuz Sultan Selim’in Şah İsmail ve Memlûklere karşı harekete geçerken sefer alâmeti olarak götürdüğü tuğların ilk geçtiği ve ilk dikildiği yer yine Üsküdar’dır. Selim-nâme’nin ilk râbıta beytinde bu husus da oldukça etkileyici bir şekilde şöyle ifadesini bulmuştur:

Tekbîrlerle halka ‘ıyân oldu tûğlar
Sahrâ-yı Üsküdâr’a revân oldu tûğlar.7

Şair, «Süleymâniye’de Bayram Sabahı» şiirinde «tozlu zaman perdesi»nin kalkıp yaşayanları ve ölenleriyle «dokuz asrında bütün halkı, bütün memleketi» bir araya gelmiş hisseder ve eski fetih ve zaferlerden, «Kosva’dan, Niğbolu’dan, Varna’dan, İstanbul’dan» Çaldıran’dan, Mohaç’tan, Belgrat’tan, «Budin, Eğri ve Uyvardan», Tunus’tan, Cezayir’den… gelen top seslerini duyar ve tabiî bu arada Üsküdar’ı da anmayı ihmal etmez.8

Hâsılı Yahya Kemal’e göre Üsküdar, önemli bir durak yeri ve çok mühim hâdiselerin şahidi olarak tarihte yerini aldığı gibi Türklüğü kültür ve mâneviyatıyla günümüzde yaşatan mübârek bir yerdir. Ancak hepsi bu kadar değildir! Bu, şairin Üsküdar hakkında ana hatlarıyla verdiği hükümdür. Tek tek semtlerine, tepelerine, koylarına, körfezlerine inince söyleyeceği daha çook söz vardır!

Yahya Kemal’in Üsküdar’da en hayran olduğu ve en çok ziyaret ettiği semtlerden biri Atik-Vâlide’dir. Şair, bu semte ismini veren III. Murad’ın annesi Nurbânû Vâlide Sultan’ın inşa ettirdiği caminin mimarî hususiyetlerine şiirlerinde hayranlığını ifade ettiği9 gibi bu semtin sâkinlerine de övgüler dizer.

Bir Ramazan günü top atılmasına yakın başlayan sessiz, ama «Ramazan mâneviyeti»nin «bir tatlı intizâra» dönüştürdüğü iftar hareketliliği ile ezanın okunmasından itibaren «kerpiçten evleri» «bir nurlu neşe»nin kaplayışı hakkındaki tahassüslerini dile getirdiği «Atik-Valde’den İnen Sokakta» adlı şiirinde şair, bu semti «ferahlı ve temiz bir âlem» olarak takdim eder.10 Bu ve benzeri şiirlerinde Yahya Kemal’in, Üsküdar sâkinleri hakkında zikrettiği vasıflar, İstanbul’daki «Koca Mustâpaşa» semtine yazdığı aynı adlı şiiri ve o şiirde zikrettiği semt sâkinlerinin hasletlerini hatırlatır bize hemen:

Koca Mustâpaşa! Ücrâ ve fakîr İstanbul!
Tâ fetihten beri mü’min, mütevekkil, yoksul…
Öyle sinmiş bu vatan semtine milliyyetimiz,
Ki biziz hem görülen, hem duyulan, yalnız biz.
Mânevî çerçeve beş yüz senedir hep berrak;
Yaşayanlar değil Allâh’a gidenlerden uzak.
Âhiret öyle yakın seyredilen manzarada,
O kadar komşu ki dünyâya duvar yok arada,
Geçer insan bir adım atsa birinden birine,
Kavuşur karşıda kaybettiği bir sevdiğine.
Bir afîf âile sessizliği var evlerde;
Örtüyor fakrı, asâletle çekilmiş perde.
Kuru ekmekle, bayat peyniri lezzetle yiyen,
Çeşmeden her su içerken «şükür Allâh’a» diyen
Yaşıyor sâde maîşetlerin en sâfında;
Rûh esen kuytu mezarlıkların etrâfında.
Gece, şi’riyle sararken Koca Mustâpaşa’yı
Seyredenler görür Allâh’a yakın dünyâyı.11

Şairin, yurt dışında iken;

Ben yolcuyum bugün, yolun ufkunda Çamlıca

mısraıyla hasretini dile getirdiği,

Cânanla çıktığım tepeler, başta Çamlıca

mısraıyla ise hâtıralarında yaşattığı bir başka Üsküdar semti ise Çamlıca’dır.

Üstâdın, Üsküdar cânibinde bulunan semtler hakkında söylediği şiirler üzerinde uzun uzun durmak bu yazının hududunu aşar. O, Anadolu yakasındaki hangi semte şiirlerinde yer vermez ki? Kandilli, Mihrâbâd, Küçüksu, Göksu, Kanlıca, Çubuklu, Maltepe, Göztepe, Erenköy, Moda… Hattâ bunlar içinde Kandilli gibi bazı semtlere iki şiiri vardır. Ancak «Bedrî’ye Mısralar» başlıklı şiirini zikretmeden geçmek olmaz. Zira bu şiir, şairin genel olarak İstanbul’a duyduğu aşk bakımından da hususî bir yere sahiptir. Şair, iki bendden oluşan bu şiirinin ilk bendinde;

Gelmekçün ikinci bir hayâta
Bir gün dönüş olsa âhiretten:
Her rûh açılıp da kâinâta,
Keyfince semâda bulsa mesken;
Tâlih bana dönse, nâzikâne;
Bir yıldızı verse mâlikâne;
Bîgâne kalır o iltifâta,
İstanbul’a dönmek isterim ben.

diyerek İstanbul’a olan aşk ve sadâkatini ilân ettikten sonra ikinci bendin sonunda ikinci hayatını geçirmek istediği yeri

Lâkin bu ikinci varlığımda,
Son devrede, ihtiyarlığımda,
Artık çekilince söz ve sazdan
Ömrüm İç-Erenköyü’nde geçsin.

diyerek belirler ve İstanbul’un Üsküdar yakasını tercih eder.12

Demek ki «İstanbul peyzajının şairi»nin gönlünde İstanbul’un Anadolu yakasındaki semtler, en başta da Üsküdar’ın merkezi büyük bir yer tutmaktadır. Hepsi bir tarafa;

«Ammâ yine hicranla» onun «andığı âfet,
Bağlarbaşı’nın goncası bir yosma civandır!»13

_________________________

1 Bkz. Yahya Kemal BEYATLI, Rubâîler, 2. Baskı, İst: İstanbul Fetih Cemiyeti, 1983, s. 19.
2 Yahya Kemal BEYATLI, Kendi Gök Kubbemiz, İstanbul: İstanbul Fetih Cemiyeti, 1987, s. 49.
3 «İstanbul Fethini Gören Üsküdar» ünvanlı şiir. Bkz. a.e., s. 28-29.
4 «Hayal Şehir» ünvanlı şiir. Bkz. a.e., s. 31.
5 a.e., s. 36-37.
6 «Alparslan’ın Rûhuna Gazel» ünvanlı şiir. Bkz. Eski Şiirin Rüzgârıyla, İst: İstanbul Fetih Cemiyeti, 1985, s. 45.
7 a.e., s. 8.
8 Kendi Gök Kubbemiz, s. 9-13.
9 a.e., s. 32-33.
10 a.e., s. 34-35.
11 Şiirin sadece konuyla ilgili mısraları yazılıp diğerleri atlanmıştır. Bkz. a.e., s. 48 vd.
12 a.e., s. 65-66.
13 «Üsküdar Vasfında Gazel»in makta‘ beyti. Bkz. Eski Şiirin Rüzgârıyla, s. 86.