SA‘D BİN EBÎ VAKKĀS -3-

Âdem SARAÇ ademsarac@yyu.edu.tr

Hazret-i Sa‘d bin Ebî Vakkās -radıyallâhu anh-; İslâm gülistanında nâzenin bir gül olarak arz-ı endam edince, onun müslüman olması, annesi Hamne’nin hiç hoşuna gitmedi. Atalarının dînini terk etmişti çünkü. Oysa bu zavallı kadın, oğlunun ne kadar bir güzelliğin içine girdiğini anlayamıyordu. Anlayamadığı için de kabullenemiyordu. Sevgili oğlu Sa‘d; atalarının dînini bırakıp, yeni dîne, onun rızâsı olmadan nasıl tâbî olabilirdi? Bunu bir türlü hazmedememiş, sevgili oğlunu kurtarmak için, çareler aramaya başlamıştı. Kurtuluşun nerede ve nasıl olacağını bilmeyen Hamne Kadın, ilk atağını en hassas noktadan yaptı1…

–Allâh’ın; sana hısım ve akraba ile ilgilenmeyi, anne-babaya daima iyilik etmeyi emrettiğini söyleyen, sen değil misin?

–Evet, Allah ve Rasûlü öyle buyuruyor!

–Ben senin neyinim peki?

–Sen, benim sevgili annemsin.

–Sevgili anneye böyle mi davranılır?

–Seni üzecek ve kıracak bir söz ve hareketim oldu mu ey sevgili annem?

–Öteden beri tapınıp geldiğimiz putları terk etmenden daha üzücü ve kırıcı ne olabilir ki ey Sa‘d?

–Ey sevgili annem! Kaç defadır anlatıyorum ya! Allah ve Rasûlü’ne îman ettim ben; müslüman oldum elhamdülillâh. İslâm gülistanına girmeyenler onun o rengârenk güllerini göremez ve anlayamazlar! Ne olur, bir defacık olsun ciddî bir şekilde dinlesen! Ya da bir defacık olsun benimle Rasûlullâh’a gelsen!

–Hayır dedim ya sana! Hayır dediğim gibi, senin de bu saplantıdan vazgeçmeni istiyorum! Annene iyi davranmak ve onun gönlünü almak ne demektir, bilir misin sen?

–Bilirim sevgili annem. Anne-babanın sözünü dinlemek ve onların gönlünü almaya çalışmak Allah ve Rasûlü’nün emridir. Cennete gitmenin, olmazsa olmaz şartlarından biridir.

–İyi de anne-babaya iyiliği nasıl anlıyorsun peki?

–Allah ve Rasûlü’nün buyruklarına göre hareket etmemiz gerektiğini anlıyorum.

–Benim anlayacağım gibi konuşsana!

–Allah ve Rasûlü’nün buyruklarından işine geleni çok iyi anlıyorsun aslında! Anne ve babamıza karşı çok yumuşak, çok tatlı, çok anlayışlı, çok ince, çok kibar olmamızı emreden Allah ve Rasûlü, aynı zamanda anne-babamızın sözlerini dinlememizi, onları incitip kıracak her söz ve hareketten şiddetle kaçınmamızı emrediyor!

–Bir taraftan müslüman olduğunu söylüyorsun, ama diğer taraftan da inandığını ve benimsediğini iddia ettiğin değerlere ve kurallara uymuyorsun; nasıl oluyor bu?

–Yine aynı yere geldik ey sevgili annem! Aynı şeyleri tekrarlayıp duruyoruz!

–Ben senin annenim ey Sa‘d!

–Evet sen benim annemsin!

–Öyleyse, seni annene itâate davet ediyorum!2

Hazret-i Sa‘d bin Ebî Vakkās -radıyallâhu anh-; ne kadar dil döktüyse, ne kadar uğraşıp didindiyse de, sevgili annesine anlatamadı bir türlü. Kadıncağız kendini Hak ve hakikate öyle bir kapatmıştı ki, anlatmak mümkün değildi.3

–Ey Sa‘d! Eğer bu yeni dinden vazgeçmezsen, seninle konuşmayacağım!

–Ama ben seninle konuşmak istiyorum, ey sevgili annem!

–Benimle konuşmak için, benimle beraber olman lâzım! Oysaki sen, benden ayrıldın! Ben, benden ayrılanla konuşmak istemem!

–Beni ciddî bir şekilde hiç dinlemedin ki sevgili annem!

–Neyini dinleyeyim senin? Söze başlarken ilk sözün Allah ve Rasûlü oluyor! Atalarımızın dîni, bunca putumuz ne olacak peki?

–Allâh’ın dîni varken, atalarının uyduruk putperestliğine nasıl din derim ben?

–İleri gidiyorsun Sa‘d! Annen olduğuma bakmam sonra!

–Seni üzmek, hele hele kırmak hiç istemem ey sevgili annem! Ne olur bir defacık dinlesen beni!

–Sen, Allah ve Rasûlü’nün anne-babayı gözetmeyi emrettiğini söylüyorsun, değil mi?

–Evet ey sevgili annem, Allah ve Rasûlü öyle buyuruyor!

–Ben senin öz be öz annen değil miyim?

–Öz be öz annemsin, ey sevgili annem!

–Öyleyse, sana bu yeni dinden vazgeçmeyi ve inandım dediğin o şeyleri inkâr etmeyi, atalarımızın dînine dönmeyi emrediyorum!

–İşte bunu yapamam ey sevgili annem!

–Yani bana itâat etmediğin gibi, isyan ederek sözümü dinlemiyorsun; öyle mi? Uzaklaş yanımdan, gözüme görünme bir daha!4

Hazret-i Sa‘d -radıyallâhu anh-, imtihanların en zoru ile karşı karşıyaydı… Bir yanda Allah ve Rasûlü, diğer yanda sevgili annesi; bir yanda İslâm, diğer yanda annesinin putları! Şeksiz-şüphesiz îman etmiş, İslâm gülistanının nâdîde gülü olmuş, ama sevgili annesi ile karşı karşıya gelmişti. Ne kadar çırpındıysa da, sevgili annesine bir defacık olsun dinletememişti. İslâm’ın emri gereği sevgili annesini de kırmayacaktı. Fakat anlatamıyordu bir türlü. Annesi, atalarının putperest dînine körü körüne bağlıydı.5

Müslüman bir insan, her ne olursa olsun anne-babasını kırmayacak ve onlara karşı edebini muhafaza edecekti. Hayatımızın her yönüne en güzel örnek olan Peygamber Efendimiz, böyle buyuruyordu çünkü…

-Sallâllâhu aleyhi ve sellem…-

________________

1 İbn-i Sa‘d, Tabakātü’l-Kübrâ, c. 3, s. 139.
2 Hâlid Muhammed Hâlid, Yeryüzünün Yıldızları, s. 87.
3 Nedvî-Ansârî, Asr-ı Saâdet, c. 1, s. 416.
4 Halebî, İnsânu’l-Uyûn, c. 1, s. 280.
5 İbn-i Hacer Askalânî, el-İsâbe fî Temyîz-i Sahâbe, c. 2, s. 31.