EMİR ALLAH’TAN…

Kemal AKGÜL kemalakgul1903@gmail.com Sebepsiz kıpramaz daldaki yaprak, Sallanır, emrini alır Allah’tan… Tohum bitirmeyi ne bilsin toprak, Şillenir, emrini alır Allah’tan… Dışardan bakarsan zâhir görünür, Kelebek uçuşur, yılan sürünür, Kuruyan dala bak, yeşil bürünür; Allanır, emrini alır Allah’tan… Nerde tahsil görmüş küçücük arı… Ne anlamak mümkün ne akıl kârı, Altıgen petekte gizli esrârı; Ballanır, emrini alır Allah’tan… Düşmanın evinde yetişti Musa, […]

Continue reading »

MEKKE’NİN DAĞLARINDA

Hakkı ŞENER sairimam01@hotmail.com   Mevlâm nasip etti; geldim, ulaştım. Beni karşıladı Faran Dağları. Hasretinle birer birer dolaştım, Mekke’yi dört yandan saran dağları. Ötelerden haberini bekledim, Ses var diye rüzgârları kokladım, Seher vakti umutlarla yokladım; Nurlu «Gül Yüzü»nü gören dağları. Her yanımı hayalinle süsledim, Yanık yüreğimde sevda besledim, «Can Muhammed» diye diye sesledim; Sözlerime cevap veren dağları. Bir Sevr’e tırmandım bir […]

Continue reading »

İSLÂM TARİHİNDEN

Harun ÖĞMÜŞ harunogmus@gmail.com   Fırsat vermiş de kahpe devran, Girmişti Irâk’a İbn-i Mervân. Mus‘ab maktul düşüp yenilmiş, Derhâl başı gövdeden kesilmiş. Teşhîr edilirdi bir taş üzre, Toplandı başında halk seyre. En önde at üzre İbn-i Mervân, Bir put idi âdetâ gururdan. Bir yaşlı adam görüp bu hâli, Yaklaştı toparlayıp mecâli. Seslendi: Kulak verir misin bey? Mârûzâtım önemli bir şey! Ben […]

Continue reading »

BİLİRİM BEN

GÜNBEYLİ (Mahmut TOPBAŞLI) mahtopbasli@hotmail.com   Karlı dorukları aşan, Yol olmayı bilirim ben… Leylâ diyen Mecnun için, Çöl olmayı bilirim ben. Gönül evi olmuş talan, Kaç yangından arda kalan, Nârındaki hârı alan; Kül olmayı bilirim ben. Lâhzada saklıdır asır, Çözüldükçe taşar bu sır, Dilimden sazıma yansır; Tel olmayı bilirim ben. Güneş dünyayı dolansa, Coğrafyamda canım yansa, Ağıtlar suya bulansa; Sel olmayı […]

Continue reading »

NUR PERDESİ

FECRÎ (İbrahim BAZ) ibrahim.baz@hotmail.com Yâ ilâhî; evvelsin âhir, zâhir ve bâtın, Zerresi Sen’siz değil, bu sonsuz kâinâtın. Baştanbaşa âlemde, sıfatın eder devran, «Ol!» emrinin eseri, devreden kevn ü mekân. Müsebbiptir sebepte, zâhir olan sûretler, Dalga çok deniz birdir, libas giymiş sîretler. Dalgalar göz boyası, gölgeler yol Zâtına, Zâhir oldun bâtından ayna kâinâtına. Hallac hakikatini, bu aynada seyretti, Îmân-ı kâmil denen, […]

Continue reading »

HAYÂ

CELİL (Halil GÖKKAYA) halilgokkaya@gmail.com   Bu nasıl bir gidiş böyle? Yollarda hayâ kalmamış… Allâh’ım Sen ıslah eyle! Kollarda hayâ kalmamış… Kimler paraya tapıyor? Kimler saraya tapıyor? Makineler bal yapıyor; Ballarda hayâ kalmamış… Mini etek, açılmış sırt, Yüksek tahsil ardında kurt! Kabuğu kır, kozanı yırt! Ellerde hayâ kalmamış… Bu nasıl çağ, nasıl demdi? Bunlar nasıl bir süt emdi? Çıplaklık sıradan şimdi; […]

Continue reading »

BAYRAM HASRETİ

Abdullah GÜLCEMAL abdullah_gulcemal@hotmail.com   Yollar böyle kıvrım kıvrım değildi, İnişler yokuşlar düze gelirdi!.. Ben her sabah kalkar BAYRAMA gider, Bayramlar her akşam bize gelirdi!.. Büyüdüm genç oldum, meğer bu gençlik, Avuç içindeki kızıl kor imiş… Ay ile Güneş’in tutulmasından, Akıl tutulması daha zor imiş!.. Her akşam geç oldu, her sabah erken… Her güne ayrı bir bahane buldum. Yükledim sırtıma suçu, […]

Continue reading »

TORUNLARA…

Bekir İsmet ÇİÇEK bekirismetcicek@gmail.com   Hep böyle yaşlıydı sanma dedeni, Bizim de çocukluk hâlimiz vardı. Görüp de aldanma çökkün bedeni, Geçen nice gençlik yılımız vardı. Derler ki; bizmişiz neşe kaynağı, Bizeymiş herkesten sevgi sağnağı, Gülücük sarınca tombul yanağı; Gamzelenip açan gülümüz vardı. Sırayla saymışız; bu el, bu ayak, Bu ağız, bu buyun, bu göz, bu kulak, Biraz sıkışınca dermişiz bıyak; […]

Continue reading »

ZAMANIN YÛSUFLARI!

Ali AĞIR aliagir70@gmail.com   -6284 Sayılı Kanun Mağdurlarına- Zamanın Yûsufları zindanlarda çürüyor, Züleyhâlar sarayın sefâsını sürüyor. «Kadın sözü mûteber, erkeğinki palavra!» Diye diye açtılar, kalpte kapanmaz yara. Bir arzunun peşinde yırtılırken gömlekler, Öfkenin tufanına şahittir bütün gökler. Sükût sokaklarında çaresizlik kol gezer, Hürriyet havanında kin, muhabbeti ezer. Sonsuzluk müjdeleri, gönüllerden sürülmüş, Fânî bir hayat için binlerce ağ örülmüş. Yolcular koşar […]

Continue reading »

ÂH KEŞKE DEME!

SEYRÎ (M. Ali EŞMELİ) Dalma dünyâya sakın taşradan âh keşke deme, Boş gidip mahşere boş sofradan âh keşke deme! Ya cehennem ya da cennet bu ömür, ey Seyrî, Önceden gaflet edip sonradan âh keşke deme! Vezni: feilâtün / feilâtün / feilâtün / feilün (fâilâtün) (fa’lün)

Continue reading »
1 115 116 117 118 119 460