Hüznün Türkçesi!

ŞAİR : Servet YÜKSEL servety@t-online.de

Mektep geri bırakmış, ‘okul’ çağdaş eğitmiş !
‘Öğretmen’ muallakta, muallim çekip gitmiş.

‘Öneri’ tavsiye mi, teklif mi bilinmiyor.
‘Ne atarsak kâr’ sanma hâfıza silinmiyor…

Bu ‘söylev’ karşısında nutkunuz tutuluyor.
Kelime, deyim, mânâ ne varsa yutuluyor…

Bir bilsen gönlümdeki hüznü, melâli, gamı …
‘Stres’ dedikçe kasvet, efkâr bastı ağamı…

Ninem ‘yanıt’ı bilmez, dedem hazırcevaptı.
Kelaynaklar Türkçemi kabîle dili yaptı…

‘Neden’ serseme dönmüş, sebebini arıyor.
Dersimiz ‘etik’ bile edebini arıyor…

‘Olasılık’ dışında bir ihtimal daha var..
Bayım, beyler yasaklı, Marko Paşa’ya yalvar..

Maktulün yakınları suçu size yıkmışlar..
Mevta, merhum hepsine ‘ölü’ deyip çıkmışlar..

‘Olanak’ imkan bulmuş, deli ‘tay’lar misali..
Hangi bağlar târumar, bir düşün ey ahali!

Anlamak istiyorsan, aklın ziyade olsun.
Bize tercüman gerek, kitaplar sade olsun!..

Ne ses var ne mûsıkî ‘sal’a bindir, ‘sel’e ver!
Hadi bir türkü söyle, sazımdaki tele ver!

Lügatim yağmalanmış, zihnime girmiş zehir…
Kaf Dağı’na kaçmaz mı roman, hikâye, şiir?..