66. Sayı Takdim

Kıymetli Okuyucularımız, Kutlu bir misafirimiz var. Ramazân-ı Şerif’in mübârek gölgesi üzerimizde… Ramazan bize, hayatımıza neler getiriyor? Muhammed İkbal’in hacdan dönenlere; “Neler getirdiniz? Zemzemi, hurmayı, takkeyi sormuyorum; Hazret-i Ebûbekr’in sadâkatini, Ömerü’l-Fâruk’un adâletini, Osmân-ı Zi’n-Nûreyn’in hayâsını getirdiniz mi?” şeklindeki sorusu gibi soralım; «Ramazan bize neler getiriyor?» Davul, mâni, mahya, pide, güllâç, imsâkiye, çadırlar, eğlenceler… Başka? İftarlar, sahurlar, terâvihler, mukābeleler… Daha başka? Ramazân’ın […]

Continue reading »

-Tarihe Yön Veren Zirve Şahsiyetler; Gönüllere Taht Kuranlar-

YAZAR : Osman Nûri TOPBAŞ Hocaefendi Ebedî Fecre Zühd, Muhabbet ve Metânet Timsâli İMAM AHMED BİN HANBEL -rahmetullâhialeyh- HADÎS-İ ŞERİF BEREKETİ İslâm medeniyetinin yetiştirdiği büyük muhaddis ve fakihlerden, mezheb imamlarının dördüncüsü Ahmed bin Hanbel; aynı zamanda veciz, özlü ve hikmetli sözleriyle de mâruf idi. Ömrünü ’nün mübârek sözlerine vakfetmesi ve hayatını da o ölçüler ile yaşaması neticesinde, kendi sözleri de […]

Continue reading »

TEFEKKÜR UFKU…

Hüdâyî ÜSKÜDARLI Bu yazı dizisi, hayalî bir roman tekniğiyle değil, cemiyetin içinde yaşadığı hâdiseler ve ulvî hakikatler etrafında oluşan gerçekleri ve meseleleri canlandırma, tasvir, konuşma ve sohbet üslûbu ile kaleme alınmıştır. Bir yanda zulmet ve onun hüsran dolu ahvâli, diğer yanda ezelî ve ebedî nûrun nimet ve bereketli ahvâli. Bu ikisinin arasında zulmetten nûra açılan bir hidâyet penceresi… Orhan, Süleymaniye […]

Continue reading »

GÜZEL AHLÂK -7-

Doç. Dr. Seyit AVCI seyitavci1968@mynet.com Cimrilik ne kadar kötü ise, aşırı derece mal harcamak, saçıp savurmak, israf edip dağıtmak da güzel ahlâka aykırıdır. Nitekim Rasûl-i Ekrem Efendimiz; dedikodudan, mal israfından, lüzumsuz çok soru sormaktan, hayra engel olup hakkı olmayan şeyi istemekten, annelere isyan etmekten, kız çocukları diri diri gömmekten men ederdi. Burada yasaklanan bu şeylerin hiçbirisinin güzel ahlâkla yakından uzaktan […]

Continue reading »

Cemaatten Geri Kalmayan Âmâ ABDULLAH İBN-İ ÜMM-İ MEKTUM

Ömer OKUDAN okudan@yuzaki.com İlk îman edenlerdendi… Gözlerinin görmüyor olması, hakikati görmesine mânî değildi… Maddî gözden mahrum, fakat mânâ gözü açık bu zât, mü’minlerin annesi Hazret-i Hatice -radıyallâhu anhâ-’nın dayısının oğlu idi. Daha önce Husayn olan adını Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- değiştirmiş, ona Abdullah ismini vermişti. Kendisi annesine nisbetle Ümm-i Mektum’un oğlu anlamında İbn-i Ümm-i Mektum ismiyle meşhurdu. Hazret-i Abdullah […]

Continue reading »

«İŞTE OĞLUMA LÂYIK GELİN!»

İrfan ÖZTÜRK Mânâ âlemi; gören, görebilen gözlere şu maddî âlem gibi görünür. Temiz fıtratlar, temizliğini koruyabilen, haram lokmadan, kul hakkından uzak durup, Allâh’ın sevdiği sâlih amellerle, cömertlikle, hayır hasenatla hem Cenâb-ı Hakk’ın rızâsına, hem de kullarının hayır duâsına erişenler; mânevî hakikatleri, aynen müşahede ederler. Onlar bu dünyayı gerçek sûretiyle, çirkin bir kocakarı hâlinde görür, ondan ve onun süsünden, yalancı yaldızlarından […]

Continue reading »

GÜZEL İLE GÜZELLEŞENLER

Âdem SARAÇ ademsarac@yyu.edu.tr Mekke’nin çilekeş ilk müslümanlarından Amr bin Saîd ile Fâtıma bint-i Safvân… Ebû Uhayha künyeli Saîd bin Âs; oldukça büyük bir kabîleye ve çevreye sahip, zengin ve Mekke’nin en önde gelen liderlerinden biriydi. Her bakımdan yiğit birer genç olarak yetişen, bolluk ve refah içinde büyüyen ve her türlü rahatlığın zevkini tadan beş oğlu ile gurur duyarak, herkese karşı […]

Continue reading »

MİHNETE SABIR, NİMETE ŞÜKÜR

Mustafa Asım KÜÇÜKAŞCI tali@yuzaki.com Sabır… Nefsi, aklın ve dînin emrettiği hâl üzere tutmak, dizginlemek, frenlemek… Demek nefis, hareketlenmek istiyor. Onun yularını elinde tutan akıl ve nefse hâkimiyetini kurabilmiş kalbin îman ettiği din, onun hareket etmemesi gerektiğini söylüyor ve hareketine mânî oluyor. Umumî manzara bu… Fakat sahne sahne değişiyor sabrın mahiyeti, şekli ve zıttı… Sabır; Metânet olur… Musîbete, çileye, sıkıntıya katlanmak […]

Continue reading »

HAMD VE ŞÜKÜR

Yard. Doç. Dr. Harun ÖĞMÜŞ ogmusharun@yahoo.com HAMD Hamd, iradeli olarak elde edilmiş olan bir güzelliği övmek demektir. Övgünün hamd olarak isimlendirilmesi için bir nimete mukabil olması gerekmez. -Öven kimseye bir nimet vermiş olsun veya olmasın- övülen kişinin iradesiyle elde ettiği bir güzelliğin olması yeterlidir. Meselâ bilgi ve cömertlik iradeyle sahip olunan/yapılan bir güzelliktir. Dolayısıyla bilgisi ve cömertliği sebebiyle bir kişiyi […]

Continue reading »

Rûhun En Âsûde ve Muhkem Sığınağı SABIR VE ŞÜKÜR

B. Cahit ÖZDEMİR bcahit@hotmail.com Ricâl-i kibar; “İki cihan, bir gönül için yaratılmıştır.” buyuruyorlar; Allah Teâlâ -celle celâlühû-’nun insana lutfettiği değeri ifade sadedinde. Nitekim; Kur’ân-ı Kerim’de de insanın önüne serilen sonsuz nimetleri beyan muvâcehesinde; “O; göklerde ve yerde bulunan her şeyi, kendinden bir lütuf olarak sizin hizmetinize vermiştir. Şüphesiz, bunda düşünen topluluklar için ibret ve deliller vardır.” (el-Câsiye, 13) buyuruluyor. İlâhî […]

Continue reading »
1 2 3 5