ALLÂH’A MÎRÂC

SEYRÎ (M. Ali EŞMELİ) Tâif’in bağrında hicran dağladı, Ümmetin derdiyle Ahmed, ağladı. Yükselirken Hakk’a kalbinden kelâm, Geldi Cibril verdi Allah’tan selâm. Sonra Refref geldi göklerden Burak, Arş’ının üstünde mîrac sundu Hak: مِنَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ اِلَى الْمَسْجِدِ الْاَقْصَا الَّذ۪ي بَارَكْنَا حَوْلَهُ لِنُرِيَهُ مِنْ اٰيَاتِنَا Nurlu bir leylinde sır vermek için, Âyet âyet hakkı göstermek için, Şanlı Sübhan, etti ihsân ruh-beden, Mescidü’l-Aksâ’ya […]

Continue reading »

MESNEVÎ -13-

Z. Özlem ABAY o.abay@hotmail.com KANLI YOL Ney, kanlı yolun sözlerinden bahseder. / Mecnûnâne aşk hikâyeleri anlatır. Ney; kamışlıktan kesilip, içinin dağlanıp ses verir hâle gelene kadar geçirdiği süreci; içli nağmeleri ile bu kanlı yolu anlatır. İnsân-ı kâmilin, hayat merhalelerinden sabır ve takvâ ile geçtiği yol da böyledir. Neyin sesindeki insanı etkileyen hüzün, insân-ı kâmilin de bu dünyada yaşadığı ayrılık derdini […]

Continue reading »

OLSAYDIM!

ŞAİR : Ali AĞIR aliagir70@gmail.com Zaman, aramıza koydu engeller, Asırları aşıp Sana gelseydim! Kadrini bilmemiş nice gafiller, Tenini ıslatan yağmur olsaydım! Davetinle gafletinden sıyrılan, Dalâletten, cehâletten kurtulan, Gönül âlemimde huzuru bulan; Îmân eden bir bahtiyar olsaydım! Tâif dönüşünde üzüm bağında, Bedir kumlarında, Uhud Dağı’nda, Mekke’nin bağrında çöl sıcağında; Saçını okşayan rüzgâr olsaydım! Sen’inle dolardı düşler, hayaller, Kokunu içine çekerdi güller, […]

Continue reading »

KURAKLIK İMTİHANI

YAZAR : Âdem SARAÇ vardisarac@yahoo.com.tr Peygamber Efendimiz -sallâl­lâ­hu aleyhi ve sellem-, Mekke’de doğup büyümüştü. Çocukluğu da gençliği de içlerinde, yani Mekkelilerle beraber geçmişti. Mekke’de evlenmiş, orada çoluk çocuğa karışmıştı. Kısa bir süre çobanlık yapmış, sonra da ticaret hayatına orada atılmıştı. Yani o toplum; Rasûlullah -aleyhisselâm-’ı çok, hem de çoktan daha çok yakından tanıyorlardı. Bir ahlâk ve bir iffet âbidesi olarak […]

Continue reading »

«YARA»DAN «YÂR»E

YAZAR : Ali Rıza KAŞIKCI ali_rz_@hotmail.com Yâren! Yok mu senin de bir yâren? Şayet yoksa bir yaran, nasıl tanıyacaksın beni? Ben nasıl seçeceğim seni binlerce sûret içinden? Sağ omzunda bir karanfil büyüklüğünde yaran yoksa ben nasıl tanıyacağım seni? Ben yarasından tanırım dostlarımı yâren. Onun için çıktım ben bu yola. Yaran yoksa merhem olamam sana. Ya da sendeki yaradan merhem yapamam […]

Continue reading »

Tâif Seferi’ nin Düşündürdükleri

YAZAR : Âdem SARAÇ vardisarac@yahoo.com.tr Tâif, Mekke halkının ileri gelenleri için çok önemli stratejik bir konuma sahipti. Mekke zenginlerinden çok kişinin Tâif’te mülk ve arazileri vardı. Bunlar yaz mevsimlerini Tâif’te geçirirlerdi. Hâşimoğulları ve Abdişems kabîleleri Tâif ile sürekli bir bağlantı içindeydiler. Aynı şekilde Mahzûmoğulları ile Sakîf kabîlesi arasında da müşterek mâlî çıkarlar vardı. Peygamberimiz -aleyhisselâm-’ın; en sıkıntılı zamanında Tâif’e yönelişi, […]

Continue reading »

TÂİF

YAZAR : Âdem SARAÇ vardisarac@yahoo.com.tr Rasûlullah -aleyhisselâm-’ın amcalarından Ebû Tâlib Amca ve her şeyini en ince ayrıntısına kadar paylaşan Hazret-i Hatice Annemiz’in vefatından sonra müşrikler, Hazret-i Peygamber’i daha fazla rahatsız etmeye başladılar. Ama buna rağmen O, yine Mekkelilere yapılması gereken tebliği aksatmadan yürütüyordu. Bu arada da, İslâm’ı başka insanlara ulaştırmanın yollarını aramaya başladı. Mekke döneminin son üç yılında faaliyetlerini; önce […]

Continue reading »

ALLAH ( C.C ), ANCAK MERHAMETLİLERE MERHAMET EDER! -2-

YAZAR : Yard. Doç. Dr. Mustafa KARABACAK    ALLAH RASÛLÜ’NDEN MERHAMET İZLERİ Allah Rasûlü’nün yıllar önce işkenceler çekerek terk etmek zorunda kaldığı Mekke’ye; yıllar sonra bir fatih komutan olarak girdiğinde, kendisine ve müslümanlara en acı eziyetleri yapan Mekkelilere sergilediği tutum, O’nun merhamet Peygamberi olduğunun güzel bir delilidir: “Artık istediğiniz yere gidiniz, hepiniz serbestsiniz. Size Yûsuf -aleyhisselâm-’ın kardeşlerine; «Bugün yaptıklarınız yüzünüze […]

Continue reading »

DAĞLAR

ŞAİR : M. Faik GÜNGÖR m.f.g.023@hotmail.com Sen olmazsan aynı yerde, Kim demiş ki durur dağlar. Şib Vadisi düşer derde, Taşlara baş vurur dağlar. Kuru dalda filiz biter, Zikrinle her canlı öter, Kudretin yapmaya yeter, Yürü desen, yürür dağlar. Hünerin örmediğini, Her aklın ermediğini, Gözlerin görmediğini, Daha güzel görür dağlar. Tâif halkı bile bile, «Kābil»leşince «Hâbil»e, Kuaykıan gelir dile, Rasûl’e söz […]

Continue reading »