ALLÂH’A MÎRÂC

SEYRÎ (M. Ali EŞMELİ)

Tâif’in bağrında hicran dağladı,
Ümmetin derdiyle Ahmed, ağladı.
Yükselirken Hakk’a kalbinden kelâm,
Geldi Cibril verdi Allah’tan selâm.
Sonra Refref geldi göklerden Burak,
Arş’ının üstünde mîrac sundu Hak:

مِنَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ اِلَى الْمَسْجِدِ الْاَقْصَا الَّذ۪ي بَارَكْنَا حَوْلَهُ لِنُرِيَهُ مِنْ اٰيَاتِنَا

Nurlu bir leylinde sır vermek için,
Âyet âyet hakkı göstermek için,
Şanlı Sübhan, etti ihsân ruh-beden,
Mescidü’l-Aksâ’ya isrâ, Kâbe’den.1

وَالنَّجْمِ اِذَا هَوٰى

Sonra şâhid kıldı batmış yıldız2a,
Etti sonsuz ânı bir an, bak hıza.

وَهُوَ بِالْاُفُقِ الْاَعْلٰي

Ufkun en üstünde3 bir seyyârede,
Bitti gökler, bitti yol, son sidrede.4

عِنْدَ سِدْرَةِ الْمُنْتَهٰى

Durdu Cibril: –Yâ Muhammed, sonrası,
Tek Sen’indir, Hakk’a vuslat sofrası.
Hem zamansız, hem mekânsız bir fezâ,
Yoktu bildik bir semâ, bir yer, kezâ.
Açtı Hak, yetmiş bin engin perdeyi,
Çekti gözden seyre dâir nerde’yi.
Sardı bir nur: –Burda yoktur hiç misal,
Gel Sen’indir yâ Muhammed, her visal!
Dosta geldin, çünkü gösterdin vefâ,
Haydi geç, son perdeden ey Mustafâ!

Halka meçhul bir temâşâ göz göze,
Oldu mâlûm, lâkin imkân yok söze.
Her şekil, yönden de sübhan bir cemal,
Öyle zâhir oldu, târifler muhal.

مَا كَذَبَ الْفُؤَادُ مَا رَاٰى

Der ki Allah: –Gördü Ahmed, sırrı çok,
Kalbi tekzîb etmemiştir, şüphe yok!5

مَا زَاغَ الْبَصَرُ وَمَا طَغٰى

Der ki Allah: –Gördü Peygamber feri,
Kaymamıştır, şaşmamıştır gözleri.6

لَقَدْ رَاٰى مِنْ اٰيَاتِ رَبِّهِ الْكُبْرٰى

–Gördü billâh, baktı kübrâ âyete.7
Bak denir, cennette ancak ümmete!

فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ اَوْ اَدْنٰى

Kaabe kavseyn ânı, ev ednâ8 iken,
Mustafâ’nın taştı aşkından hemen:

اَلتَّحِيَّاتُ لِلّٰهِ وَالصَّلَوَاتُ وَالطَّيِّبَاتُ

–Her selâm, Allâh’a mahsus her salât,
Her güzellik, her senâ, her tayyibât!

اَلسَّلَامُ عَلَيْكَ اَيُّهَا النَّبِىُّ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ

–Es-selâm ey şanlı Peygamber Sana,
Cümle Allah lutfu, rahmetler Sana!

اَلسَّلَامُ عَلَيْنَا وَعَلٰى عِبَادِ اللّٰهِ الصَّالِح۪ينَ

–Es-selâm yâ Rabbi bizler üstüne,
Kullarından tertemizler üstüne!

اَشْهَدُ اَنْ لاَ اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ وَاَشْهَدُ اَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ

–Tâ yürekten, ben şahâdet eylerim;
Hiç ilâh yok, ancak Allah var, derim.
Eylerim ben, hem şahâdet, tâ derun,
Şol Muhammed hem Rasûlün hem kulun!

Ses-lâfız yok, harfi yok bir dille Hak,
Sundu seyran: –Yâ Muhammed, şimdi bak!
Tâ ezel Rabbin ve mâbûdun benim,
Tâ ebed sevginle maksûdun benim!
Bir ömür yalvardı kalbin, istedin,
Perdesiz bir gözle seyretsem, dedin!
Gel Habîbim, Sen ki, âşıksın Bana,
Gel nazar kıl, Ben de müştâkım Sana!

اِلٰى رَبِّهَا نَاظِرَةٌ

Âyet âyet Rabbe bakmak9 sırrı bu,
–Sanmasın hiç kimse, şâir kârı bu!–

يُحِبُّهُمْ وَيُحِبُّونَهُ

Aşka sevdâ mührü, Allah’tan hüner,
Çok mühim hikmet bu: Sevdim, sevdiler.10
Ey Habîbim, Kur’an ettim sevgimi,
Sen Ben’im, en sevdiğimsin, kâfi mi?
Eylerim cennet, o gözler zâr ise,
İste Ben’den, her ne arzun var ise!

Varlığın Can Nûru; –Ey Rabbim, dedi:
–Ey cömertlik şâhı, lutfun mesnedi!
Pek zayıftır ümmetimden çokları,
N’eylesinler tartılırken yokları?
Türlü isyan, suçla olmuşlar hamur,
Sen, cehennem ehli dersen, vâh olur!
Rabbim affet; Sen’den ancak hâcetim,
Ümmetimdir, ümmetimdir, ümmetim!

Bir berat bahşoldu, Allah’tan O’na:
–Havzı verdim yâ Muhammed Ben Sana!
Hep Sen’indir kim ki, dersen ümmetim,
Ettim ihsân, onlarındır cennetim.
Ey Habîbim, burda vuslat, Sen için,
Boş değil dünyâda zahmet çektiğin!
Lutfumun şânında âlemler sened,
Ben Sen’in hakkında Rahmân’ım, ebed.
Sen ki, Ben’den, ayna ettim Ben Sen’i,
En büyük ismimle yazdım ismini!
En büyük seyrânı verdim Ben Sana,
Tâ ebed görsen de doymazsın Bana!
Sen ki gördün, oldu mîrâcın bu haz,
Ümmetin mîrâcı, bundandır namaz!
Kim eğer beş vakti her gün tam kılar,
Hak katından, elli vaktin ecri var!
Gel namaz kıl, her ibâdet sırrı bu,
Yoldaşındır kabre ömrün kârı bu!

Âyet âyet, gördü Ahmed Hazret’i,
Etti seyran hem cehennem, cenneti!
Baktı mahşer vakti son ahval nedir,
Kimde hüsran, kimde ihsan karnedir!
Kim ne yapmış, hangi son olmuş nasip,
Orda bir bir tam temâşâ eyleyip,
Fahr-i Âlem, döndü mîracdan gece,
Göz açıp yummaktı tüm an, sâdece.
Oysa milyarlarca yıl yetmez idi,
Yetti bir an, oldu Ahmed şâhidi.

اَفَتُمَارُونَهُ عَلٰى مَا يَرٰى

Der ki Allah: –Gösteren Hak, el-Kadîr,
Göz ne seyrân etti, tartışmak nedir?11
Görmeyenler, şaştı boş mânâ diye,
Cümle ashab, koştu: –Âmennâ, diye.
Sundular sıdk içre tebrikler O’na:
–Kutlu olsun Hakk’a mîrâcın Sana!

Yâr Ebûbekr’in ne müthiştir bağı,
Duydu derhal oldu sıdkın bayrağı:
–Yâ Muhammed, Sen ne dersen doğru o,
Sen ki gördün, elbet Allah nûru o.
Hak Rasulsün, şâhid olduk öyle biz,
Sen neler gördünse, biz gördük deriz;
Çünkü Sen’sin Hak Hudâ’nın Ahmed’i.
Son Nebî; –Sıddîk-ı ekbersin, dedi.

Coştu Seyrî: –Seyre geldik ey Rasul,
Can fedâyız, eyle lutfundan kabul!
Eyle şefkat, kıl şefâat kemtere,
Sen’de rahmet, Sen’de cennet bizlere.

1(bkz. el-İsrâ, 1), 2(en-Necm, 1), 3(en-Necm, 7), 4(en-Necm, 14),5(en-Necm, 11), 6(en-Necm, 17), 7(en-Necm, 18), 8(en-Necm, 9),9(el-Kıyâme, 23), 10(el-Mâide, 54), 11(en-Necm, 12)

20 Şubat 2018, Pazartesi

vezni: fâilâtün / fâilâtün / fâilün ve 11’li hece ölçüsü