MÜCEVHER KUTUSU (3)

Dursun GÜRLEK dursun.gurlek@mynet.com Hazineler de maddî ve mânevî olmak üzere ikiye ayrılır. İnsanın dünyasını mamur eden altının, gümüşün, paranın, pulun saltanatı sona erer. Mutluluk kaynağı kabul edilen servetin yerinde -gün gelir- yeller esmeye başlar. Hâlbuki mâneviyat hazinesi için; tükenmek, bitmek, sona ermek söz konusu değildir. Böyle bir hazinenin malzemesini ise, ilhamını Kur’ân-ı Kerim’den, hadislerden alan kelâm-ı kibarlar, vecîzeler, anekdotlar, şiirler […]

Continue reading »

Her Yönüyle Kahraman FATİH SULTAN MEHMED

Aydın TALAY aydintalay@gmail.com Osmanlı tarihinde İstanbul’un fethi ve Fatih rûhu büyük bir mânâ taşır. Otuz yıllık padişahlığı döneminde ilâ-yı kelimetullah yolundan bir an bile geri kalmadan dört krallık ve on bir prensliği ortadan kaldıran Fatih, babasından devraldığı toprakları tam üç katına çıkarmıştır. Fatih’in mânevî cephesini ilmik ilmik işleyen âbide şahsiyetler arasında bilhassa Molla Gûrânî ve Akşemseddin Hazretlerinin payı büyüktür. Şehzade […]

Continue reading »

Satuk Buğra Han’ın Müslüman Olması ve SATUK BUĞRA HAN TEZKİRESİ

Ahmet MERAL ahmetmeral@yuzaki.com IX. asırdan sonra Abbâsîlerin merkezî otoriteyi kaybetmesi, Türklerin yaşadığı bölgelerde yeni hanedanlıkların ortaya çıkmasına yol açmıştır. Bu hanedanlardan Horasan’da hâkimiyet kuran İran asıllı Sâmânoğulları, İslâm’ı tebliğ faaliyetine hız vererek yeni bir gazâ ve cihad faaliyetini başlatan bir devlet hâline gelmiştir. Baykent, Buhara ve Semerkant şehirlerinde yaşayan Müslüman tacir ve dervişler, bu sayede, göçebe Türklere kolayca ulaşma imkânı […]

Continue reading »

TOPAL TİLKİ AVLANIYOR!

Handenur YÜKSEL İran’ın millî destanı Şeh-name’nin müellifi Firdevsî, 940 yılları civarında İran’ın Tus şehrine bağlı Taberan’da doğdu. Kaynaklarda asıl adının Ahmed yahut Hasan olduğu belirtilir. 980’li yıllarda ünlü Şehname’sini yazmaya başlayan Firdevsî’yi, bu işe kimin teşvik ettiği bilinmemektedir. 15-20 yıl süren uzun bir çalışmanın sonunda bu destanı tamamlayan Firdevsî, eserini zamanın kudretli hükümdarı Gazneli Mahmud’a takdim etti. Ancak, ünlü hükümdar […]

Continue reading »

Uhrevî Belde EYÜP VE YAHYA KEMAL BEYATLI

Dursun GÜRLEK Eski İstanbul dersiâmlarından ve kürsî vaizlerinden merhum Cemal ÖĞÜT Hocaefendinin «Meşhur Eyyûb Sultan» isimli kıymetli eserinde yer alan bir anekdottan öğrendiğimize göre; İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe Hazretlerinin bir gün ayağı ağrıyor. Kendisine tedavi için getirilen doktor: “–Ayağını uzat da bir muayene edelim, bakalım.” diyor. Mezhep imamımız olan o büyük zat, hemen yan tarafa dönerek ve arkasını doktora çevirerek: […]

Continue reading »

Sütçü İmam DİRENİŞİN FİTİLİNİ NASIL ATEŞLEDİ?

Can ALPGÜVENÇ alpguvenc@gmail.com Maraş’ın işgali sırasında milletin namusuna uzanan kirli eli, çelik bileğiyle kıran; îmanından kaynaklanan cesur yüreğiyle düşmana ilk kurşunu atan; bu kahramanca davranışla direnişin fitilini ateşleyen Sütçü İmam, 1878 yılında Maraş’ın Fevzi Paşa Mahallesi’nde doğdu. Asıl adı Ali olan bu yiğit vatan evlâdı bir yandan Uzunoluk Semti’nde süt satarak geçimini sağlarken, diğer yandan fahrî olarak eski adı Bektûtiye […]

Continue reading »

Ecdadın Eskiyi ve Yeniyi MEZCEDİCİ RÛH VE ANLAYIŞI

Aydın TALAY aydintalay@gmail.com Hiç dikkat ettiniz mi? Özellikle son çeyrek asırdır çok menfî bir uygulama var. Bir evlât babasının kurduğu işletmenin başına geçtiği veya yüksek idarî makamlara yeni biri tayin edildiği zaman her şey sil baştan edilir. Mobilyadan halıya, odanın boyasından tarihî hâtıralara kadar her şey değiştirilir ve bundan çalışanlar da nasibini alır. İster sivil, ister askerî kesimde bu fakir […]

Continue reading »

TÜRKLERİN İSLÂMİYET’E GİRİŞİ

Ahmet MERAL ahmetmeral@yuzaki.com Araştırmalar Türklerin İs-lâmiyet’ten önceki dinlerinde kalan grupların tarih sahnesinden silindiklerini veya asimile olduklarını göstermektedir. Türklerin İslâmiyet ile tanışmaları Emevî ordularının Mâverâünnehir’e girmesinden sonra olmuştur. Kısacası VIII. ve X. yüzyıllar arasında kalan zaman dilimi, Türklerin İslâmiyet’e giriş yıllarıdır. Halîfe Ömer bin Abdülaziz, Emevî kumandanı Kuteybe bin Müslim’in askerî hâkimiyet kurduğu Türk yurtlarında İslâm fidanının yetişmesi için çok büyük […]

Continue reading »

DÜNYAYA GELDİĞİM GİBİ

Handenur YÜKSEL Milâdî 9. yüzyılda yaşayan ve tasavvuf büyüklerinden olan Mârûf-i Kerhî’nin doğum tarihi belli değildir. İranlı Hıristiyan bir anne ve babanın oğlu olduğu bilinir. Bütün baskılara rağmen Hıristiyanlığı kabullenemez, ailesinden gördüğü şiddetli baskı sonunda evinden ayrılır. Uzun bir yolculuktan sonra Kûfe’ye gelir. Orada ciddî bir tahsil görür. Daha sonra, ehlibeytin büyüklerinden İmâm-ı Ali Rızâ ile tanıştırılan Mâruf, bu zâtın […]

Continue reading »

MÜCEVHER KUTUSU (2)

Dursun GÜRLEK dursun.gurlek@mynet.com Hazineler de maddî ve mânevî olmak üzere ikiye ayrılır. İnsanın dünyasını mamur eden altının, gümüşün, paranın, pulun saltanatı sona erer. Mutluluk kaynağı kabul edilen servetin yerinde -gün gelir- yeller esmeye başlar. Hâlbuki mâneviyat hazinesi için; tükenmek, bitmek, sona ermek söz konusu değildir. Böyle bir hazinenin malzemesini ise, ilhamını Kur’ân-ı Kerim’den, hadislerden alan kelâm-ı kibarlar, vecîzeler, anekdotlar, şiirler […]

Continue reading »
1 38 39 40 41 42 52