EY ALLÂH’IN KULLARI! KARDEŞ OLUN!

Doç. Dr. Mustafa CANLI


BİR HADİS:

: عَنْ سَالِمٍ عَنْ أَب۪يهِ أَنَّ رَسُولَ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ :
« اَلْمُسْلِمُ أَخُو الْمُسْلِمِ لاَ يَظْلِمُهُ وَلاَ يُسْلِمُهُ وَمَنْ كَانَ ف۪ى حَاجَةِ أَخ۪يهِ كَانَ اللّٰهُ ف۪ى حَاجَتِه۪ وَمَنْ فَرَّجَ عَنْ مُسْلِمٍ كُرْبَةً فَرَّجَ اللّٰهُ عَنْهُ كُرْبَةً مِنْ كُرَبِ يَوْمِ الْقِيَامَةِ وَمَنْ سَتَرَ مُسْلِمًا سَتَرَهُ اللّٰهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ »

Sâlim’in babasından naklettiğine göre Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuştur:

“Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez. Onu düşman eline vermez, himaye eder. Her kim müslüman kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Her kim de bir müslümanın bir sıkıntısını giderirse Allah da onun bu iyiliği sayesinde kıyâmet sıkıntılarından bir sıkıntısını giderir. Her kim dünyada, bir müslümanın ayıbını örterse Allah da kıyâmet günü onun ayıbını örter.” (Müslim, Birr, 58)

BİR MESAJ:

“Ey mü’min kardeşim! Mü’minler kardeştir, öyleyse elinden geldiği kadar kardeşlik hukukuna riâyet et!”

 

Gelin tanış olalım,
İşi kolay kılalım,
Sevelim, sevilelim,
Dünya kimseye kalmaz. (Yûnus Emre)

Mü’minler kardeştir. Bu, kan kardeşliğinden öte bir kardeşliktir. Mü’minleri aynı noktada birleştiren en önemli husus, îmandır. Mü’minler hep birlikte noksanlıklardan münezzeh olan Allah -celle celâlühû-’ya îmân ederler. Dolayısıyla mü’minlerin arasındaki bu kardeşliğin mayası îmandır. Bu kardeşlik, bir îman kardeşliği ve bir tevhid kardeşliğidir.

Mü’minler, Hazret-i Muhammed Mustafâ -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e ümmet olma şerefine nâil olma yönüyle de bir ve beraberdirler.

Mü’minler kardeştir. Rabbimiz, Kur’ân-ı Kerîm’inde;

“Mü’minler ancak kardeştirler.” (el-Hucurât, 49/10) buyurarak bu hakikati bütün mü’minlere ilân etmiştir. Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de birçok hadîsinde, mü’minlerin birbirlerine karşı kardeşlik duyguları içinde olmalarını ve birbirlerinin haklarını gözetmelerini tavsiye buyurmuştur.

Onun için dünyanın hangi coğrafyasında bulunursa bulunsun, hangi ırk ve hangi renkten olursa olsun, hangi dili konuşursa konuşsun bütün mü’minler kardeştirler ve aralarındaki kardeşlik hukukundan mes’ûldürler.

Buna göre serlevhâ hadîs-i şerîfimizde de geçtiği üzere mü’minler kardeştirler ve birbirlerine zulmetmezler. Meselâ gıybet bir zulümdür. Mü’min, asla mü’min kardeşinin gıybetini yapmaz. Bilir ki gıybet etmek, ölü eti yemek gibidir. Ebû Berze el-Eslemî’nin naklettiğine göre, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuştur:

“Ey diliyle îmân edip, kalbine îman girmemiş olan kimseler! Müslümanların gıybetini yapmayın ve onların gizli hâllerini araştırmayın. Çünkü her kim onların gizli hâllerini araştırırsa Allah da onun gizli hâlini araştırır. Allah kimin gizli hâlini araştırırsa onu evinde (gizlice yaptıklarını ortaya çıkararak) bile rezil eder.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 35)

Fahr-i Kâinât Efendimiz bir hadîsinde müslümanın tarifini şöyle yapmıştır:

“Müslüman, dilinden ve elinden diğer müslümanların güvende olduğu kimsedir.” (Müslim, Îmân, 65) Mü’min adı üzerinde güven verendir. Dolayısıyla mü’min, mü’min kardeşlerine güven verir.

Mü’min, aralarındaki kardeşlik hukukunun bir îcâbı olarak mü’min, kardeşinin derdiyle dertlenir. Nerede olursa olsun; bir mü’min kardeşinin topuğuna diken batsa, mü’min bunu yüreğinde hisseder. Çünkü;

“Mü’minler; birbirlerini sevmede, birbirlerine merhamet ve şefkat göstermede, tıpkı bir organı rahatsızlandığında diğer organları da uykusuzluk ve yüksek ateşle bu acıyı paylaşan bir bedene benzer.” (Müslim, Birr, 66)

Onun için mü’min, mü’min kardeşinin bir ihtiyacı olduğunda hemen onun yardımına koşar. Çünkü bilir ki mü’min kardeşinin bir ihtiyacını giderirse, Allah da onun bir ihtiyacını giderir. Yine mü’min kardeşinin bir sıkıntısını giderirse, Allah da bu iyiliği sayesinde onun kıyâmet sıkıntılarından bir sıkıntısını giderir.

Ebû Hüreyre -radıyallâhu anh-’ten nakledildiğine göre, Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

“Kim bir müslümanın dünya sıkıntılarından bir sıkıntısını giderirse, Allah da onun kıyâmet günündeki sıkıntılarından birini giderir.

Kim darda kalan bir kimsenin işini kolaylaştırırsa, Allah da dünya ve âhirette onun işlerini kolaylaştırır.

Kim bir müslümanın ayıbını örterse, Allah da dünya ve âhirette onun ayıplarını örter.

Kul; kardeşinin yardımında olduğu sürece, Allah da onun yardımcısı olur.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 60)

Mü’minler kardeştir, Allah için birbirlerini severler. Rasûl-i Ekrem Efendimiz, bir gün ashâbıyla birlikte otururken şöyle buyurdu:

“–Allâh’ın şehid ya da peygamber olmayan öyle kulları vardır ki, kıyâmet gününde Allâh’a olan yakınlıkları sebebiyle peygamberler ve şehidler onlara gıpta ederler.”

Bu sözü işiten ashâb-ı kiram;

“–Kim bunlar, yâ Rasûlâllah?” diye sordular. Sevgili Peygamberimiz şöyle buyurdu:

“–Bunlar; akrabalık ya da aralarında dönüp dolaşan bir maldan kaynaklanan çıkarları olmaksızın, sırf Allah için birbirlerini seven insanlardır. Onların yüzlerinde bir nur vardır ve onlar hidâyet üzeredirler. İnsanlar telâşa düştüklerinde onlar korkuya kapılmazlar, insanlar hayıflanırken onlar üzülmezler.” (Ebû Dâvûd, Büyû‘, 76)

Yine mü’min; îmânının ve kardeşlik hukukunun îcâbı olarak, mü’min kardeşinin ayıbını örter. Zira o; insanların ayıplarını araştırmanın, onları ortaya çıkarmaya çalışmanın, çok çirkin bir davranış olduğunun idrâkindedir.

Mü’min, mü’min kardeşi hakkında sû-i zanda bulunmaz. Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bir hadîsinde şöyle buyurmuştur:

“Zandan sakının! Zira zan, yalanın tâ kendisidir. Birbirinizin sözlerine kulak kabartmayın. Birbirinizin özel hâllerini araştırmayın. Birbirinizle üstünlük yarışı içine girmeyin. Birbirinize haset etmeyin. Birbirinize kin beslemeyin. Birbirinize sırt çevirmeyin. Ey Allâh’ın kulları! Kardeş olun!” (Müslim, Birr, 28)

Mü’min, mü’min kardeşini küçük görmez. Zira;

Müslüman kardeşini küçük görmesi, kişiye kötülük olarak yeter.(Ebû Dâvûd, Edeb, 35)

Mü’minler kardeştir. Bütün mü’minler, can kulağı ile Sevgili Peygamberimiz’in şu öğütlerine kulak vermelidir:

“Birbirinizden nefret etmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize sırt çevirmeyin. Ey Allâh’ın kulları, kardeş olun. Bir müslümanın din kardeşiyle üç günden fazla küs durması helâl olmaz!” (Buhârî, Edeb, 62)

Demek ki mü’min, mü’min kardeşinden nefret etmeyecek, mü’min kardeşine haset etmeyecek. Mü’min, mü’min kardeşi ile küs durmayacak. Beşer olması hasebiyle mü’min kardeşiyle arasında bir küskünlük olduğunda da mü’min, kardeşi ile üç günden fazla küs durmayacak. Bu hususta mü’min, nefsine ve gururuna yenik düşmemeli ve Allah’tan korkmalı…

Zira;

“Bir müslümanın din kardeşiyle üç günden fazla küs durması ve karşılaştıklarında birbirlerinden yüz çevirmeleri helâl olmaz. Bunların en hayırlısı, önce selâm verendir.” (Buhârî, İsti’zân, 9) Hattâ öyle ki Peygamber Efendimiz’in bildirdiğine göre;

“Müslüman kardeşine bir sene küs duran kimse, onun kanını dökmüş gibi vebaldedir.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 47)

Mü’min; mü’min kardeşi ile küs durmadığı gibi, küs olan mü’min kardeşlerini barıştırmak için de elinden geleni yapar. Ebu’d-Derdâ -radıyallâhu anh-’ten nakledildiğine göre bir gün Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ashâbına;

“–Size oruç, namaz ve sadakadan daha fazîletli olan şeyi bildireyim mi?” diye sordu.

Sahâbe;

“–Elbette ey Allâh’ın Rasûlü.” dediler.

Bunun üzerine Sevgili Peygamberimiz şöyle buyurdu:

“–İki kişinin arasını düzeltmektir. İki kişinin arasını bozmak ise (îmânı) kökünden kazır.”(Ebû Dâvûd, Edeb, 50)

Rabbimiz, Kur’ân-ı Kerim’de bu hususta biz mü’minlere şöyle sesleniyor:

“Mü’minler ancak kardeştirler, öyleyse dargın olan kardeşlerinizin arasını düzeltin; Allah’tan sakının, umulur ki merhamet olunursunuz.” (el-Hucurât, 49/10) Bu mânâda mü’minin mü’min kardeşlerinin arasını ıslâh etme vazifesi vardır.

Onun için mü’min, mü’min kardeşiyle münakaşaya da girmez. Bir hadîs-i şerifte şöyle buyurulmaktadır:

“Kardeşinle tartışmaya girme, onunla kırıcı şekilde şakalaşma ve ona yerine getiremeyeceğin sözü verme!” (Tirmizî, Birr, 58)

Mü’min, mü’min kardeşinin gönlünü kırmaz. Çünkü o Yûnus Emremizin şu mısralarına kulak verir:

Bir kez gönül yıktın ise,
Bu kıldığın namaz değil.
Yetmiş iki millet dahî,
Elin yüzün yumaz değil.

Mü’min, mü’min kardeşine karşı affedicidir. Sevgili Peygamberimiz;, mü’minlerin birbirlerine karşı affedici olmalarını tavsiye buyurmuş, kardeşi özür dilediği hâlde özrünü kabul etmeyen kişinin büyük bir hata işlemiş olacağını ifade etmiştir. (İbn-i Mâce, Edeb, 23)

Mü’minler kardeştir ve birbirlerine karşı son derece merhametlidirler. (Bkz. el-Fetih, 48/29) Merhamet, bir mü’minin en mühim vasıflarından biridir. Zira Sevgili Peygamberimiz;

“Merhamet etmeyene merhamet olunmayacağını, hattâ insanlara merhamet etmeyen kimseye Allâh’ın da merhamet etmeyeceğini” bildirmiştir. (Müslim, Fedâil, 66)

Velhâsıl mü’minler kardeştir. Onun için cemiyet içerisindeki her bir mü’min; mü’min kardeşleriyle beraber yaşadığının şuuru içerisinde bir hayat yaşamaya çalışıp, mü’min kardeşlerinin hukukuna riâyet ederek yaşamaya gayret etmelidir. Böylelikle Allâh’ın izniyle fert ve cemiyette mutluluk ve huzur hâkim olacaktır.

Rabbimiz; cümlemizi birbirini seven, birbiriyle kardeş olup kardeşlik hukukuna riâyet edebilenlerden eylesin!

Âmîn…