RÜYADAKİ HAVUZLAR

Fahri SARRAFOĞLU sarrafoglufahri@gmail.com

Delikanlı üç gündür aynı rüyayı görüyordu. Sabah yine ter içinde uyanmış ve üçüncü gündür aynı rüyayı görüşünden sonra, birazcık da korkmaya başlamıştı. Neler oluyordu, bir mesaj mı verilmeye çalışılıyordu da anlamıyordu. «Ne anlaması gerekiyordu?» … Kafası bu tür sorularla dolup taşıyordu. Okulu başarıyla bitirmişti; iyi bir işi, iyi bir kariyeri vardı. Evliydi, arabası vardı ve Allah ona bir de evlât nasip etmişti. Normalde hiçbir sıkıntısı yoktu. Etrafında neşeli biri olarak bilinirdi. Yataktan kalkmadan düşündü; «Acaba bir hata mı yapmıştı?» Birine zarar mı vermişti bilmeden ya da birinin kalbini mi kırmıştı da «üç gündür» aynı rüyayı görüyordu.

Bu düşüncelerle yataktan kalktı, doğru banyoya geçti, elini yüzünü yıkayıp biraz kendine geldi ama kafası hâlâ meşguldü. Eşinin dediklerini bile duymadı. Kahvaltı yapmadan, hattâ her zamanki gibi yanak aldığı çocuğunu öpmeden evden çıktı. Arabaya bindi ama araba sanki kendisi otomatik şekilde nereye gideceğini biliyor gibiydi. Yolda gidiyordu. Evet, kafası dalgındı. Bugün farklı bir şey yaptı. İşe doğru gitmek yerine, mânevî bir atmosfer teneffüs etmek için; «Eyüp Sultan Türbesi’ni ziyaret edeyim dedi. Öyle ya erken çıkmıştı, işe de yetişebilirdi. «Gidip orada biraz ferahlarım…» diye düşündü.

Türbeyi ziyaret edip çıkınca, karşısında -yıllardır görmediği- liseden bir sınıf arkadaşını görmüştü. O kadar mutlu olmuştu ki; buraya niye geldiğini unutmuş, onunla sohbete dalmıştı. Arkadaşı ona âdeta bir enerji vermişti. Arkadaşı ile konuşurken, arkadaşının babası yanına geldi. Bu uzun boylu, vakur ve yüzünden tebessüm akan bilge biriydi. Delikanlı, arkadaşının babasını görünce birden irkildi. Bu rüyada gördüğü adama ne kadar benziyordu.

Birden buraya niye geldiğini hatırladı ve yüzünün rengi değişti. Arkadaşı ve arkadaşının babası, delikanlıdaki bu değişime şaşırdılar. Ne olduğunu sordular.

Delikanlı artık kendisini rahatsız eden şeyi anlatmalıydı. Arkadaşı ve babası onu oturttular, kendisine yardımcı olabileceklerini söylediler. Delikanlı sakin bir şekilde anlatmaya başladı. Üç gündür aynı rüyayı gördüğünü ve bunun kendisini çok etkilediğini anlattı.

Rüya şöyleydi:

“Büyük bir havuzda yüzüyordu. Havuz bomboştu ve etrafta kimse de yoktu. Havuzdan çıkarken üstü idrar kokuyordu. Ve havuzun kenarında birden insanlar beliriyordu. Bir tarafta, kendisine kızgın bir yüzle bakarak ona havuza idrar yaptığı için kızan bir grup varken; diğer taraf da ise, onu tebrik eden ve kendileri de havuza idrar yaptıkları için rahat olan başka bir grup vardı. Genç utanarak duşa gidiyor, üstünü başını yıkıyor ama o koku bir türlü üstünden gitmiyordu. Nasıl olurdu, aman Allâh’ım rezil olmuştu! Yoksa gerçekten havuza idrarını mı yapmıştı? Derken karşısına tıpkı arkadaşının babası gibi güler yüzlü, uzun boylu biri çıkıyor ve onu başka bir havuza götürerek orada yıkanmasını istiyordu. Evet, bu havuz mis gibi kokuyordu ve çok temizdi. İşte, üç gündür bu rüyayı görüyordu.”

Genç rüyasını anlatınca, arkadaşının babası olan uzun boylu, bilge kişi ona yine her zamanki sıcaklığı ile tebessüm ederek şöyle dedi:

“–Sevgili kardeşim, hayat bir havuzdur, Allah bize içinde yaşamamız için kocaman bir dünya vermiş. Bir ömür vermiş. Fakat biz o havuzu kendi ihtiraslarımızla, kendi hazlarımızla, hiçbir zaman gerçekleşmeyecek hayal ve fantezilerimizle kirletiyoruz. Maalesef bir kısım insanlar bunu kendileri de yaptığı için gayet normal olarak görüyor. Bir kısmı ise bunun farkında; fakat uyarmak, öğüt vermek yerine sadece kızmayı, eleştirmeyi yapıyorlar. O rüyada gördüğün kişi gibi insanların sayısı ise azdır. Rüyanda o kişinin seni götürdüğü havuz ise, insanı temizleyecek olan havuz «gönül havuzu»dur. Yani; «Hakk’ın hatırını önde tutan, gönlü huzurla dolu, bütün insanlığı gönlünde taşıyan, ayırım yapmayan insanların gönlüdür.»

Sen ancak buraya girerek temizlenebilirsin. İşte bu rüya sana bu uyarıyı yapıyor. Sadece kendini düşünerek, bencil bir şekilde değil, bütün canları severek, bütün canlıları, Hakk’ın hatırını gözeterek üstün tutmanı tavsiye ediyor.”

Kısaca:

Evet, bu rüyayı belki hepimiz aslında benzer şekillerde görüyoruz ama nedense pek üstümüze alınmıyoruz değil mi?

“Ve siz, Allah’tan başkasına kul olmayarak onlardan ayrıldığınız zaman artık bir mağaraya sığının! Rabbiniz size rahmetini neşretsin (ulaştırsın). Ve size, refik (destek) olarak işlerinizi kolaylaştırsın.” (el-Kehf, 16)

Evet, her insanın sığınacağı bir mağarası yani bir gönül vardır.