Dile Benden Ne Dilersen!

HANDENUR YÜKSEL Osmanlı Devleti’nin yedinci hükümdarı olan Fatih Sultan Mehmed, 1432’de Edirne’de doğdu. 19 yaşında tahta çıktı. 54 gün süren bir kuşatmanın sonunda 29 Mayıs 1453’te İstanbul’u fethetti. Otlukbeli Savaşı’nda (1473) Uzun Hasan’ı mağlup etti. Trabzon Rum Krallığı’nı (Pontus) fethederek Doğu Karadeniz’i Osmanlı topraklarına kattı. Karamanoğlu Devleti’ni ortadan kaldırdı. Mora, Sırbistan, Bosna, Arnavutluk ve Eflâk’ı aldı. Dünya hâkimiyetini kendisine gaye […]

Continue reading »

Ayasofya’nın Zarif Minareleri

CAN ALPGÜVENÇ Osmanlı ordusu 29 Mayıs 1453 Salı sabahından itibaren, şehir surlarını aşarak İstanbul’a akmaya başladı ve kısa zamanda şehre hâkim oldu. Fatih Sultan Mehmed, mukavemet kırıldıktan sonra, olabilecek bir suikast tehlikesine karşı tedbir olmak üzere, sancak beyleri ile emrindeki askerlerin sokak başlarını tutmalarının ardından, Topkapısı’ndan tören alayı ile şehre girerek, doğruca Ayasofya’ya gitti. Hıristiyan din adamlarının ve Bizans halkının […]

Continue reading »

Fethin Temeli

ALİ HÜSREVOĞLU Canlar cânı Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- daha Mekke’deki zor şartlar altındaki günlerden itibaren ümmetine büyük hedefler ve yüce gayeler telkin etmeye başlamıştı. Çünkü ancak büyük hedefleri olan milletler, uzun ömürlü olabilir ve ayakta kalabilirlerdi. Ufuk Peygamberimiz, İslâm’ı anlattığı insanlara: “Kendisine tâbî oldukları takdirde o günün iki büyük devleti olan İran ve Bizans’a hâkim olacaklarını” söylüyordu. O güne […]

Continue reading »

Râşid Halîfeler Dönemi (Hulefâ-i Râşidîn) HAZRET-İ ÖMER DÖNEMİ 4 (634-644)

AHMET MERAL İSLÂM DEVLETİNİN TEŞKİLÂTLANDIRILMASI Yeni fetihler sonucunda sınırların fevkalâde genişlemesi ve yönetilen nüfusun öncekine göre kat kat artması, yönetimin yeni şartlara göre teşkilâtlanmasını zarurî hâle getirmişti. Bu amaçla Hazret-i Ömer tepeden tırnağa idarî, adlî, askerî ve malî alanda yeniden yapılanmaya gitti. Onun gerçekleştirdiği bu değişiklikler ve kurduğu müesseseler yüzyıllar boyu ilham kaynağı olmaya devam etmiştir. Bunları şöyle sıralayabiliriz: • […]

Continue reading »

Feth-i Mübin Rûhu

SEYRÎ (M. Ali EŞMELİ) En zirve fetihten yana rehber idi Fâtih, İstanbul’un ufkunda seferber idi Fâtih, Bir feth-i mübîn oldu onun gayreti, aşkı, Tâ, belki ezelden beridir der idi Fâtih: «El-hak, alırım feth ile İstanbul’u yâ ben, Yâhut beni İstanbul alır, ten kafesimden.» Bin asrı aşıp, hem yaşının yirmi birinde, Dev surları alt eyledi îmân ile zinde.. Yol kesse deniz, […]

Continue reading »

Dersaadet -Halil İbrahim Aytuğ’a-

TÂLÎ (Mustafa Asım KÜÇÜKAŞCI) Üç kıt’ayı titretti asırlarca nidâmız! Gök kubbeyi çınlattı ezanlarla sadâmız! Sultân idi İstanbul’a sultân olan ancak, Baştan başa garb âlemi pejmürde gedâmız! Gerdânı cihânın, güzel İstanbul’umuz, bak, Tezyînini Osmanlı’ya lûtfetti Hüdâ’mız! Her fende var İstanbul’a mahsus birer üslûp, Merdâne ve mestâne ve şâhâne edâmız! Milletleri mâmûr edip âbâd ediyorduk, Bin şevk ile gündüz-gece hizmetti gıdâmız! Her […]

Continue reading »

Fetih Destanı

Yusuf DURSUN Rasûl’ün dilinden ilâhî müjde, Dalga dalga gönüllere yayıldı. “Fetholunur elbet Konstantiniyye.” Bu mübarek sözler emir sayıldı; Ben de «güzel asker» olayım diye, Gül soylu yiğitler yola koyuldu. Şehzâde Mehmed ki beşiğindedir, Kerâmet ehlince işaret onda. Çocuktur, îmanın ışığındadır; Yiğittir, bin türlü maharet onda. Şairdir, kelâmın eşiğindedir; Âlimdir, ilmiyle hareket onda. Molla Gûrânî’ler, Akşemseddin’ler, Ümit dergâhında fetih mimarı… Padişah, […]

Continue reading »

Bilmez -Hayrânî’ye nazîre-

SEFERÎ (Nejat SEFERCİOĞLU) Şöhret arayan fakr u fenâ kârını bilmez; Hem kârını hem ârını hem vârını bilmez!.. Zulmette kalan kör sayılır baksa da görmez, Âşık görünür yâr ile ağyârını bilmez!.. Çöllerdeki Mecnûn ile Leylâ’yı beğenmez; Mansur geçinir sorsan eğer dârını bilmez!.. Bülbül kesilir gülleri gördükçe çemende, Gerçekte o gül goncasının hârını bilmez!.. Aldırma sakın sen Seferî âleme kanma; Dünyâ dileyen […]

Continue reading »

Ağlayan Erguvan

Olcay YAZICI “Gül mü güler, erguvan mı ağlar?” Şeyh Gâlib Hüsn ü aşk üzere dillenir dîvan Tenhâda elemle, ağlar erguvan Şiir mi, dua mı, ağıt mı, gül mü? Eşyayı kuşatan sihirli tül mü? Sevdâlı edâda buzdağı erir İnsana fânîlik öğüdü verir Titreşir mahzun sular geceleri ayazda Ölür körpe çiçekler bu yağmurlu niyazda Sebebi var yere düşen yaprağın Titrer ıstırapla kalbi […]

Continue reading »

Merhum Es’ad Erbilî -kuddise sirruh- Hazretleri’nin bir gazeline tahmîsimdir. Ne Yerden Kârbân-ı Gam…

Nuri BAŞ Gözüm ağlar, gönül sevdâlı coşkun bir pınar bende. Benim hicranlı kalbim âh, alevlenmiş yanar bende. Şifâ bilmez, sükûn bulmaz yaram dâim kanar bende. Ne yerden kârbân-ı gam göçer olsa, konar bende. Belâ râhında şimdi bir muayyen menzil oldum ben. Hatâ, isyanla bîzârım, şefâat beklerim her ân. Benim gamnâk olan kalbim, eder hep durmadan efgān. Derin gafletle mâlûlüm, elimden […]

Continue reading »
1 969 970 971 972 973 1.028