MÂNEVÎ HASTALIKLARIMIZ -3-

Ali ÖZBEK aliozbek1997@outlook.com

RİYÂ

Sözlükte daha çok ikiyüzlülük, gösteriş olarak ifade edilen riyâ kelimesi; kişinin dünyevî maksatlarla kendisinde üstün özellikler bulunduğuna başkalarını inandıracak tarzda davranması olarak ifade edilir. Aslında riyâyı «-mış gibi yapmak» şeklinde de özetleyebiliriz. Meselâ; bir başkasına gösteriş veya dünyevî bir çıkar için namaz kıldığımızda aslında namaz kılmış olmuyoruz, namaz kılıyormuş gibi yapıyoruz. Bundan dolayıdır ki Efendimiz -aleyhisselâm- riyâyı «küçük şirk» olarak tanımlamıştır.1 Çünkü görünürde Allah için secde etmiş gibi gözüksek de, aslında başka şeyler için secde etmiş oluyoruz. Bu durum ise riyânın çok önemli bir hastalık olduğunu, her müslümanın bu hastalığı tedavi etmek için mücadele etmesi gerektiğini göstermektedir.

Kullukta aslolan ve Rabbimiz’in bizden istediği ise her hâl ve şartta, her türlü ibâdetimizde samimî olmaktır. Riyâ, samimiyetin olmadığı yerde filizlenip büyür. Bundan dolayıdır ki, Rabbimiz; cennete girecek mü’minlerin özelliklerinden bahsederken, onların samimî ve içten olduklarını ifade eder. O zaman, bizim riyâ hastalığına karşı yapacağımız en önemli tedavi yollarından birisi samimiyetimizi artırmaktır. Çünkü sadece samimî olan kullar, şeytanın ve nefsin silâhı olan bu hastalıktan kurtulabilirler. Bunu bizzat şeytan itiraf etmektedir:

قَالَ رَبِّ بِمَٓا اَغْوَيْتَن۪ي لَاُزَيِّنَنَّ لَهُمْ فِي الْاَرْضِ وَلَاُغْوِيَنَّهُمْ اَجْمَع۪ينَۙ ﴿39﴾ اِلَّا عِبَادَكَ مِنْهُمُ الْمُخْلَص۪ينَ ﴿40﴾

“İblis dedi ki:

«–Rabbim! Beni azdırmana karşılık, andolsun ki yeryüzünde kötülükleri onlara güzel göstereceğim, içlerinde ihlâsa erdirilmiş (samimî) kulların hâriç, onların hepsini azdıracağım.»”2

Samimî olmak ise arı, duru ve saf olmak demektir. Rabbimiz’e yaptığımız kullukta dünyevî herhangi bir çıkar gözetmemektir. O’nun rızâsını sahip olunacak her şeyden üstün tutmaktır. Samimî olmadığımız takdirde, yaptığımız amel ne kadar büyük olursa olsun, Allah katında bir makbuliyeti olmayacaktır. Allah o ameli kişinin yüzüne çarpacak ve;

“Kim için yaptıysan bu amelini, git ecrini ondan bekle!” diyecektir.3

Bir amele Allâh’ın rızâsı dışında başka bir niyet yani riyâ karıştığı zaman, o iş Allah katında bir şey ifade etmez. Nitekim Efendimiz -aleyhisselâm- bir hadîsinde mahşer günü hesaba çekilecek üç sınıf insandan bahseder:

“Kıyâmet günü hesabı ilk görülecek kişi, şehid düşmüş bir kimse olup huzûra getirilir. Allah Teâlâ ona verdiği nimetleri hatırlatır, o da hatırlar ve bunlara kavuştuğunu itiraf eder. Cenâb-ı Hak;

«–Peki, bunlara karşılık ne yaptın?» buyurur.

«–Şehid düşünceye kadar Sen’in uğrunda cihâd ettim.» diye cevap verir.

«–Yalan söylüyorsun. Sen; ‘Babayiğit adam!’ desinler diye savaştın, o da denildi.» buyurur. Sonra emrolunur da o kişi yüzüstü cehenneme atılır.

Bu defa ilim öğrenmiş, öğretmiş ve Kur’ân okumuş bir kişi huzûra getirilir. Allah ona da verdiği nimetleri hatırlatır. O da hatırlar ve itiraf eder. Ona da;

«–Peki, bu nimetlere karşılık ne yaptın?» diye sorar.

«–İlim öğrendim, öğrettim ve Sen’in rızân için Kur’ân okudum.» cevabını verir.

«–Yalan söylüyorsun. Sen; ‘Âlim’ desinler diye ilim öğrendin; ‘Ne güzel okuyor!’ desinler diye Kur’ân okudun. Bunlar da senin hakkında söylendi.» buyurur. Sonra emrolunur o da yüzüstü cehenneme atılır.

(Daha sonra) Allâh’ın kendisine her çeşit mal ve imkân verdiği bir kişi getirilir. Allah, verdiği nimetleri ona da hatırlatır. Hatırlar ve itiraf eder. Ona;

«–Peki ya sen bu nimetlere karşılık ne yaptın?» buyurur.

«–Verilmesini sevdiğin, râzı olduğun hiç bir yerden esirgemedim, sadece Sen’in rızânı kazanmak için verdim, harcadım.» der.

«–Yalan söylüyorsun. Hâlbuki sen, bütün yaptıklarını; ‘Ne cömert adam!’ desinler diye yaptın. Bu da senin için zaten söylendi.» buyurur.

Emrolunur bu da yüzüstü cehenneme atılır.”4

Dikkat edersek burada İslâm’ın üç zirve ameli var: Cihad, ilim ve infak. Ancak burada amelin ne olduğundan ziyâde, bizim niyetimizin ne olduğunun önemi var Allah katında. O zaman; içimizdeki riyâ duygusunu yenmek istiyorsak, niyetimizi sürekli tazelemeli, niçin ve kime ibâdet ettiğimizi sık sık hatırlamalıyız.

Riyâ ile mücadele ederken bir diğer tedavi ise Allâh’ı çokça zikretmektir. Nitekim Rabbimiz Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

اِنَّ الْمُنَافِق۪ينَ يُخَادِعُونَ اللّٰهَ
وَهُوَ خَادِعُهُمْۚ وَاِذَا قَامُٓوا اِلَى الصَّلٰوةِ قَامُوا كُسَالٰىۙ يُرَٓاؤُ۫نَ النَّاسَ
وَلَا يَذْكُرُونَ اللّٰهَ اِلَّا قَل۪يلًاۘ

“Münafıklar, Allâh’ı aldatmaya çalışırlar. Allah da onların bu çabalarını başlarına geçirir. Onlar, namaza kalktıkları zaman tembel tembel kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar ve Allâh’ı pek az anarlar.”5

Bu âyetler ve hadisler ışığında riyâ ile mücadele usûllerini şu şekilde özetleyebiliriz:

•Samimî olmak…

•Sürekli niyetimizi tazelemek…

•Allâh’ı çokça zikretmek…

Rabbim her dâim samimî olan, niyetinde ve amelinde Allâh’ın rızâsından başka bir şeyi gözetmeyen kullarından eylesin.

Âmîn…

____________________________________________________________________________

1 Ahmed, V, 428, 429

2 el-Hicr, 15/39-40

3 Müsned, V, 428, 429

4 Müslim, İmâre, 152

5 en-Nisâ, 4/142