206. Sayı TAKDİM

Kıymetli Okuyucularımız,

İnsanı yaratan Allah; onun hâlet-i rûhiyesini, psikolojisini, kuvve-i mâneviyyesini en iyi bilendir elbette. Birçok âyet-i kerîme; “İnsana bir sıkıntı dokunduğunda…” girdiği vaziyeti ifade eder.

Bazı hâllerde;

“Duâya sarılır, yalvarıp yakarır.” buyuruluyor. (Bkz. Yûnus, 12; ez-Zümer, 8, 49; Fussilet, 51; el-Meâric, 20)

Başımız dara düşünce, O’nun kapısına sığınmamızdan şikâyetçi değil Rabbimiz. Bunu her zaman yapmayışımızdan bilhassa da bunu devam ettirmeyip, sıkıntı geçince eski hâlimize, şımarıklığa, nankörlüğe dönmemizin çirkinliğini yüzümüze vuruyor.

Bazı âyetlerde ise başka bir psikolojiye işaret ediyor:

“Ümidini büsbütün kaybeder; karamsar, bedbin bir hâl alır…” (el-İsrâ, 83; Fussilet, 49)

Eski insan; dara düşünce derdini dökecek dergâhlar, sarılacak omuzlar bulurdu. Tevâzu ve mahviyetle buna tenezzül ederdi. Modern insan, bu mânâda tenezzülsüz. Akrabadan borç almak yerine bankadan kredi çeker. Dosta dert dökmek yerine psikoloğa vizite öder. Bu fâsit daireden çıkamaz, maddî-mânevî sıkıntıdan kurtulamaz bir türlü.

Her iki mânâ için de;

Karabulutların arasından bir güneş gibi doğan «RÛHÂNÎ BİR RAMAZAN» milletçe ve ümmetçe ihtiyacımız. Bilhassa «rûhânî» vasfıyla.

Hikmet şehrinin kapısı Hazret-i Ali’nin sözü:

“Yoksul düştüğün zaman sadaka vererek, Allah ile ticaret yap. Eline nimet geçtiği zaman çok şükret! Sakın az şükürle Allâh’ın nimetlerini elinden kaçırma!”

«Kendi derdime düşmüşüm!» diyerek, geçmiş Ramazanların bile gerisine düşmek «Rûhânî Bir Ramazan» olmaz.

Genel Yayın Yönetmenimiz M. Ali EŞMELİ; orucun hikmeti olan Allah ahlâkını ve takvâ kazandırıcı mâhiyetini nesir ve şiirin diliyle ayrı ayrı ortaya koydu.

Muhterem Osman Nûri TOPBAŞ Hocaefendi; «Ramazân-ı Şerîfi Rahmet İnsanı Vasfıyla İhyâ» başlıklı makalede, rûhânî bir Ramazân’ın sırlarını ve dikkat noktalarını kaleme aldı.

Kıssalarda; sahâbe-i kiram, selef-i sâlihîn ve Osmanlı’dan cömertlik, îsâr ve helâlleşme hassâsiyetinin güzîde misalleri var.

Dosyamız; Ramazân-ı şerîfi en güzel şekilde ihyâ etmek için reçetelerle dolu. Rahmân ve Rahîm isimlerinden bizim nasibimiz nedir?

Oruç ibâdetiyle alâkalı derin bir tefekkür ve suallere cevaplar; Dr. Ahmet Hamdi YILDIRIM Hocamızın doyurucu yazısında.

Yaratılış gayemizi gerçekleştirmek, «rûhânî» bir hayat gerektiriyor. Sadece Ramazanlarda değil, lâkin Ramazân’ı bir mîlât edinerek bir ömür…

Göbeklitepe kazılarının, ateist tarih tasavvuruna vurduğu darbeyi Dr. Naif ÖZKUL yazdı. Atom altı âlemin akıl almaz derinliği, magnezyum ile vücudumuz arasındaki enteresan bağ yine dosyamızda.

Şairlerimiz de ifadenin en rûhânî sıfatlara büründüğü şiir sanatının hakkını verdiler.

Rûhânî bir Ramazân-ı şerif; nisan yağmurları gibi bereket olsun sofralarımıza, mâbedlerimize, evlerimize, memleketimize…

Yüzakıyla…