KIŞ MÜ’MİNİN BAHARIDIR

Raif KOÇAK raifkocak@gmail.com

Kâinatta her şey, belli bir nizam ve intizam içerisinde deverân edip duruyor. Mevcûdat; ilâhî bir program ile birbirine bağlı olarak, muazzam bir sistem içerisinde vazifesini îfâ ediyor. Gözümüzü nereye çevirsek, zerrece bir eksiğin ve boşluğun olmadığı bu nizamda, sâbit olan hiçbir şey yok. Yaratılmış mevcûdat sürekli bir hareket hâlinde; kendisine takdir edilen mecrâda, kendisine verilen vazife için çalışıp duruyor. Sonsuz ve sınırsız kâinatta mevcut olan mahlûkatın içerisindeki insanoğlu; bu hareketlerin tamamını değil, ancak belli sınırlar içerisinde, kendisine müsaade edilen kadarını müşâhede edebiliyor.

İnsana müsaade edilen ve gözünün görebildiği bu hâdiseler ve vâkıalar; gecelerin ve gündüzlerin teşekkülü, mevsimlerin tahavvülü gibi gözüne, kulağına ve diğer âzâlarına hitap eden şeyler olabiliyor. İnsanoğlunun müşâhede ettiği bu âlemdeki sahnelere ibret ile bakıp, gördüğü hâdiselere tefekkür ile yaklaşması hâlinde; bu kâinâtın yaratılışını ve kendisinin bu kâinatta yüklendiği vazifeyi idrâk etmemesi mümkün değildir.

Bu tefekkür gereği; geceler ve gündüzlerin birbirini takibini, mevsimlerin sürekli tebeddülâtını, kâinatta Allah Teâlâ’dan başka hiçbir şeyin kalıcı olmadığını, her şeyin bir sonu olduğunu, mevcut her şeyin sonlanacağını ve nihayetinde yeniden dirilerek, hesap vermek üzere bir araya geleceğini görmemiz mümkün.

İnsan hayatında, diğer mahlûkatta olduğu gibi sürekli bir tebeddülât hâkim. Bu kaide gereği, hiç durmadan devam eden ve işleyen bir nizam mevcut. Tıpkı mevsimlerin ilki olan bahar gibi insanın da doğumu ve çocukluğu, yaz mevsimi gibi gençliği, sonbahar gibi yetişkinliği ve nihayetinde kış gibi ihtiyarlığı ve ölümü var. Her mevsimin, her devrenin kendine has hususiyetleri, kolaylık ve zorlukları olduğu gibi, her devrenin de insana kazandırdığı tecrübeler, nimetler ve imkânlar da var. İnsanoğlunun önüne gelen bu nimetleri, isabetli olarak kullanması hâlinde hem dünyada hem de âhirette selâmette olacağı âşikârdır.

Mevsim değişikliklerinin hem insanın hislerine hem ruh ve bedenlerine hem de gönül âlemlerine, müsbet veya menfî tesirleri olduğu malûm. Bunu teyit sadedinde; ilkbaharın gelmesi ile tabiatta meydana gelen canlanma ve neşeyi, ağaçların, çiçeklerin, yaprakların yeniden yeşermesi ve açmasını; havaların sıcak olması sebebi ile dışarıda daha fazla vakit geçiren ve tabiatı seyreden insanların daha mesut ve bahtiyar olduklarını, kapalı havalarda ve soğuk havalarda ise bedbaht ve huzursuz olduklarını müşâhede etmişizdir.

Mevsimlerin tebeddülâtına farklı bir imkân olarak bakan Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz;

“Kış mü’minin baharıdır: Gündüzleri kısa olduğu için oruç tutar. Geceleri de uzun olduğu için kalkar ibâdet yapar.” (Ahmed bin Hanbel, Müsned, III.75; Ebû Ya‘le, Müsned, II, 519) buyurmuştur.

Bu pencereden manzaraya bakınca, aslında ne kadar büyük bir nimet ve imkâna sahip olduğumuzu, ancak bundan hakkı ile istifade edemediğimizi görebiliyoruz. Yaz aylarında günlerin uzun olması, insanların kışlık maîşetlerini temin etmek amacıyla daha fazla çalışmalarına müsait bir zaman. Dolayısıyla yazın gündüzlerin uzun olması, bir nimet ve rahmet sebebi iken, kış aylarında gecelerin uzun olması bir fırsat ve rahmet olarak karşımıza çıkmaktadır.

Modern dönem insanının en büyük problemi; ya; «Zamanım yok, yetişemiyorum!» veya; «Çok yoğunum!» demesi. İşte bu kış gecelerinin uzun olması, aslında yapmak isteyip de yapamadığımız birçok şeyi yapma fırsatı veriyor bize. Ailemiz ile oturmak, sohbet etmek, belli bir eseri birlikte düzenli olarak okumaya başlamak, talebe isek ders çalışmak, ferdî olarak kitap okumak veya ilmî çalışmalar yapmak, bu gecelerde yapılabilecek örnek şeylerdir.

Gecelerin kıymetini bilmek hususunda Allah Teâlâ;

“Muhakkak ki gece ibâdet etmek, zihin, kalp ve ruh üzerinde çok tesirli; okuma, okunanı dinleme ve anlama bakımından çok daha verimlidir.” (el-Müzzemmil, 6) buyurarak bizlere yol göstermektedir.

Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in kış mevsimini mü’minin baharı olarak tarif etmesinden, nasıl ki baharda tabiata yeniden bir diriliş ve canlanma geliyorsa, kış aylarında bu nimeti tam mânâsıyla idrâk ve istifade ederek gündüzlerini oruç ile gecelerini ise namaz, zikir ve tefekkür ile doldurması hâlinde, mü’minin mânevî hayatının yeniden dirilmesi ve canlanması olduğunu anlıyoruz.

Bu kıymetli zamanlara, mübârek üç ayların denk gelmesi de ayrıca bir rahmet sebebidir.

Anadolu’da mukîm olan kardeşlerimize; özellikle imam veya öğretmen olan varsa, bu bereketli zamanları iyi değerlendirmelerini tavsiye ediyoruz. Meselâ, kışın köylerimizde çok fazla yapacak iş olmadığı için, herkes akşam namazına kadar rutin işlerini bitiriyor ve başka bir meşguliyet olmadığı için televizyon başında vakit öldürüyor. Bu kış akşamlarını; hem de üç ayların bereketli ikliminde değerlendirmek maksadıyla, köy odalarında, ilmihâl dersleri veya Riyâzü’s-Sâlihîn dersleri okumak ne kadar güzel olur. İmam veya öğretmen olmasa bile, bu işlerden biraz anlayan birinin kitaptan okuması da istifade etmemize yeterli olacaktır.

Büyükşehirlerde böyle bir imkân bulmak ve uygulamak belki zor olabilir. Çünkü, geceler bile insanların çalışmasına imkân sağlayacak şekilde düzenleniyor artık. Geceler istirahat etmek için verilmiş olmasına rağmen; maalesef modern dünya, insanı bir üretim makinesi hâline getirdiği için, geceleri bile boş bırakmıyor. Yine de bu kıymetli vakitlerden istifade için nereden başlasak kârdır hesabı; ailemiz ile çocuklarımızı da televizyon ve internetin kirli sokaklarından, en azından haftada bir gün uzaklaştırıp, kolay anlaşılabilir bir ilmihâl kitabını, hep beraber okumak, karşılıklı müzâkere etmek, hattâ kitabı çocuklarımıza okutup, gerekli yerlerde îzah etmek hem kendimiz hem de evlâtlarımız için faydalı olacaktır.

Üç aylar, yapılan her ibâdetin ecrinin kat kat olduğu ve heybelerin dolduğu zamanlar. Nasıl ki; kış aylarındaki maîşetimiz için yazın çalışıp çabalıyorsak, ebedî sürecek âhiret hayatımız için de bulduğumuz her fırsatı değerlendirmek ve çabalamak zorundayız. Âhirette baharı yaşamak için kışı iyi değerlendirmek lâzım.

Rabbimiz, bize bereketli zamanları idrak ve istifade etme şuuru ve gayreti versin. Bu zamanlardan en güzel şekilde faydalanıp, âhiretimizi bayram havasında yaşamayı nasip eylesin. Âmîn…