204. Sayı TAKDİM

Kıymetli Okuyucularımız,

Biz nasıl bir varlığız?

İdeolojiler, dünya görüşleri, insana tarifler üzerinden keyfiyetler biçmekte. Kimi; insanı, birbirinin kurdu olan yırtıcı bir varlık gibi tarif ederken, kiminin tarifi, maddî değer üretmekten ibaret bir makine katılığında kalıyor. Kimi yapış yapış cinsiyetle kafayı bozarken, kimi ruh zannederek nefs-i emmâreye işaret ediyor. Kimi biyolojiye takılıp hayvan zannediyor, kimi sosyolojiye takılıp ferdiyetini kaçırıyor. Hepsi bir filin hortumuyla, kuyruğuyla, dişiyle, kulağıyla meşgul…

İnsanı yaratan ise; insanı, yarattığı ayarlarıyla yani fıtratıyla tarif ediyor. Ondaki ıslah ve tezkiye edilmesi gereken noktaları da, mükerrem ve mükemmel olma istîdâdını da O biliyor, O bildiriyor. Zirvenin zirvesiyle dibin dibi arasındaki tercihi kendisine bırakıyor!

Fakat ona yardım ediyor. İnsanı, insanla, insanların en seçkin, en ideal örnekleri olan peygamberlerle terbiye ediyor. İşte âyet:

“(Rasûlüm!) De ki: Eğer Allâh’ı seviyorsanız bana tâbî olun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah Gafûr’dur, Rahîm’dir.” (Âl-i İmrân, 31)

Ekonomik sıkıntılar, dünyevî istikbal endişeleri, «a»dan «z»ye insanlık nesillerinin bu dünyadan umdukları ve buldukları, şaşkın 21’inci asır insanını mutsuz kılmakta. Parayla mı mutlu olacaktı? Aradığı aşkı bulmakla mı? Kaf Dağı’nın ardındaki ideal toplumu kurmakla mı? Yoksa sadistçe yekdiğerini kemirmekle mi? Hiçbiri insana saâdet getirmiyor. Çünkü yaratılış ayarlarına göre; kalp ancak Allâh’ı anmakla, O’nu zikretmek ve hatırlamakla huzura erebilir. Doyumsuz nefis ancak ondan sonra itmi’nân ile Hakk’a yönelebilir.

Bâtıl davetler, sağa sola çağırırken, gürültüleri ayyûka çıkarken; beş vakit yükselen ezânı duymak bile güç. Lâkin bu hay huy içinde mâneviyâtın kandil kandil, oruç oruç, tebrik tebrik gündemimize girme fırsatı bulabildiği bir zaman diliminin önündeyiz:

ÜÇ AYLAR

Onların birincisinde saklı MÎRAC hakikati de, cesediyle, bedeniyle, maddesiyle, rûhuyla insana, öteler âleminden nice mesajlar getirmekte.

ÜÇ AYLAR ve MÎRAC

Genel Yayın Yönetmenimiz M. Ali EŞMELİ; mîrac hakikatinde saklı «görebilme» ve gözleri o görülen yüce gerçekten ayırmama idrâkine çağırdı. Üç ayların kıymetini görebilmenin de ancak böyle mümkün olduğunu hatırlatarak.

Muhterem Osman Nûri TOPBAŞ Hocaefendi; «Hazırlık Zamanı» başlığıyla, insanın mâneviyat ihtiyacını ve «Üç Aylar»ın bu ihtiyacı gidermek yolunda nasıl en iyi şekilde değerlendirilebileceğini kaleme aldı.

Kıssalardan Hisseler’de ise; Mîrâc-ı Nebî hâdisesinin öteler âleminden mesajları, dünyadaki akisleri ve bütün bunların bize dersleri yer aldı.

Yazarlarımız; insanın rûhî saâdeti için yapılabilecek hakikî terapileri, telkinleri, ferdî ve içtimâî tedbirleri sıraladılar. Bilhassa namazla alâkalı birçok hadîs-i şerîfi îzahlarıyla tâdâd ettiler.

Üç ayların feyzinden istifade için müşahhas / somut tekliflerde bulundular.

Huzurumuzu kaçıran gündelik hâdiselere ne kadar ve hangi ölçülerde temas edilmesi gerektiğine dair düşüncelerini paylaştılar.

Şanlı tarihimizden, medeniyetimizden huzur timsallerine misaller verdiler.

Şiir ve edebiyat da gönül huzuruna en güzel ilâç. Şairlerimiz de, gönül mîrâcına çağıran seslenişleriyle sizlerle…

Mübârek olsun…

Yüzakıyla…