Mü’minlerin Annesi ÜMMÜ HABÎBE REMLE BİNT-İ EBÎ SÜFYÂN SAHR BİN HARB EL-ÜMEVİYYE -radıyallâhu anhâ-

Nüseybe AKSOY

Ümmü Habîbe Vâlidemiz, İslâmiyet’ten on yedi yıl önce Mekke’de doğdu. Benî Ümeyye kabîlesindendir. Babası, Kureyş kabîlesinin reisi Ebû Süfyân Sahr bin Harb’dir. Annesi ise Safiyye bint-i Ebu’l-Âs’tır.

Ümmü Habîbe Vâlidemiz’în nesebi, Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in mübârek nesebiyle, Abdimenâf’ta birleşir. Ümmü Habîbe Vâlidemiz, Hazret-i Osman -radıyallâhu anh-’ın halasının kızı, Muâviye -radıyallâhu anh-’ın kız kardeşidir. Asıl ismi Remle’dir. İlk çocuğundan dolayı kendisine «Ümmü Habîbe» künyesi verilmiştir. Birinci evliliğini Allah Rasûlü’nün halasının oğlu Ubeydullah İbn-i Cahş ile gerçekleştirmiştir. Bi’setin 6. yılında (616) müşriklerin müslümanlara yaptıkları işkencelere dayanamayıp, ikinci Habeşistan hicretine katıldılar. Ancak daha sonra kocası Ubeydullah İbn-i Cahş İslâm dîninden irtidâd ederek önceki dînine yani hıristiyanlığa döndü ve Ümmü Habîbe Vâlidemiz’i de dîninden dönmeye zorladı. Fakat Ümmü Habîbe Vâlidemiz bu teklifi reddetti ve çok geçmeden boşandılar.

ALLAH RASÛLÜ’NÜN ÜMMÜ HABÎBE VÂLİDEMİZ İLE EVLİLİĞİ

Ümmü Habîbe Vâlidemiz, Mekke’nin ileri gelen ailelerinden birine mensuptur. Bu sebeple de kimse Ümmü Habîbe Vâlidemiz ile evlenmeye cesaret edemiyordu. Mekke’deki babasının yanına dönemeyen Ümmü Habîbe Vâlidemiz, Habeşistan’da çocuğuyla yalnız kaldı. Çünkü babası Ebû Süfyân, Mekke’de Allah Rasûlü’ne harp ilân etmişti. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e Ümmü Habîbe Vâlidemiz’in çektiği sıkıntılar bildirilince, Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- kendisiyle evlenmeye karar verdi.

Allah Rasûlü hicretin 6. veya 7. yılında (628-629) Amr bin Ümeyye’yi hem Necâşî Ashame’yi İslâm’a davet etmesi hem de kendi adına Ümmü Habîbe’ye dünürlük yapması için iki mektupla Habeşistan’a gönderdi. Mektubunda Necâşî’den kendisini Ümmü Habîbe Vâlidemiz ile evlendirmesini ve onunla birlikte Habeşistan’da bulunan müslümanları Medine’ye göndermesini istedi. Bu teklifi duyan Ümmü Habîbe Vâlidemiz çok sevindi, haberi getiren Necâşî’nin câriyesi Ebrehe’ye üzerindeki takıları verdi ve nikâh için de amcasının oğlu Hâlid bin Saîd’i vekil tayin etti. Necâşî orada bulunan müslümanları toplayarak Hazret-i Peygamber’in isteğini duyurdu ve Rasûlullah adına Ümmü Habîbe’ye 400 dinar mehir ile bir gerdanlık verdi, hizmetçisi Ebrehe’yi de ona yardım etmekle vazifelendirdi. Nikâh, Rasûlullah Efendimiz yerine vekili tarafından yapıldığı için gıyâbî nikâh şeklinde gerçekleşti. Ebû Süfyân o sırada müşrik olduğundan, velâyetine müracaat edilmedi. (Şâfiî, el-Üm, V, 8, 15) Onun bu evliliğe çok öfkelenmesi beklenirken, hâdiseyi duyduğunda Rasûl-i Ekrem için;

“–O reddedilmeyecek biridir.” diyerek evliliği benimsediğini gösterdi. Bu evlilik aynı zamanda Ebû Süfyân’ın İslâmiyet’e yaklaşmasına vesile oldu. İbn-i Abbâs;

“Bakarsınız Allah, düşman olduğunuz kimselerle aranızda bir sevgi ortaya çıkarır.” meâlindeki âyetin (el-Mümtehine, 60/7) bu hâdise üzerine indiğini söylemiştir.
(Şevkânî, Fethu’l-kadîr, V, 214)

FAZÎLET BAKIMINDAN ÜMMÜ HABÎBE VÂLİDEMİZ

Ümmü Habîbe Vâlidemiz; İslâmiyet’i ilk kabul edenlerden olmuş ve inancı uğruna müşriklerin işkencelerine katlanmış, îmânındaki sabrı ve sebâtı ile de müslümanlara ibret olmuştur.

Zekî, firâsetli ve herkes için hayır dileyen mücâhide bir hanımefendiydi. Peygamber hanımı olmaya lâyık, üstün özelliklere sahipti. Babası Ebû Süfyân; Hudeybiye Antlaşması’nın uzatılması için Medine’ye gelmiş, teklifi Rasûl-i Ekrem tarafından kabul edilmeyince kızı Ümmü Habîbe’nin yanına gitmişti. Eve girdiğinde yerdeki minderine oturmak istemiş, fakat Ümmü Habîbe Vâlidemiz kendisinin necis bir müşrik olduğunu ve Allah Rasûlü’nün minderine oturamayacağını söylemiştir. (İbn-i Sa‘d, VIII, 99-100)

Allah Rasûlü’nün âhirete irtihallerinden sonra otuz yıl daha yaşadı.

Hicrî 664 yılında Medine’de vefat etti ve Bakî‘ Mezarlığı’na defnedildi. (İbn-i Asâkir, VI, 70; Zehebî, A‘lâmü’n-nübelâ, II, 220)

ÜMMÜ HABÎBE VÂLİDEMİZ’DEN ÖĞRENDİKLERİMİZ

Mekke’nin ileri gelen ailelerinden birine mensup olduğu hâlde; dünya ve âhiret karşı karşıya geldiğinde, zenginlik ve müreffeh hayatı değil, bütün sıkıntılara rağmen İslâmiyet’i ilk kabul edenlerden olmuştur.

Dîni için katlandığı çileler karşısında; «mü’minlerin annesi» olma bahtiyarlığına erişmiştir. Bu da bize Allah rızâsı için çekilen çilelerin karşılıksız kalmayacağını gösterir.

Babası Ebû Süfyân’ı Allah Rasûlü’nün minderine oturtmaması, bize kalbindeki îmânın ne derece kuvvetli olduğunu ve Allah için buğzetmenin nasıl olması gerektiğinin bir nümûnesi olmuştur.

Ey Rabbimiz! Bizlere de Ümmü Habîbe Vâlidemiz’in örnek şahsiyetinden nasiplenebilmeyi, her an îman heyecanıyla yaşayabilmeyi nasip eyle!

Âmîn…