TEKBİRLERLE…

Mustafa Asım KÜÇÜKAŞCI tali@yuzaki.com Rasûlullah Efendimiz’in bir hadîs-i şeriflerinde şöyle bir işaret var: “…Yetmiş bin gazi, deniz kenarındaki bir şehre sefer ederler. Onlar silâh ile harp etmez, ok da atmazlar. «Lâ ilâhe illâllâhu vallâhu ekber!» derler. Bu zikirlerle şehri fethederler…” (Müslim, Fiten, 18) Kıyâmet alâmetlerinden bahseden hadisler sembolik ifadeler taşıyabiliyor. Doğrudan; «Hadîsin mânâsı budur!» demesek de, günümüzde kitlelerin tek bir […]

Continue reading »

GÖRÜNMEZ OK: BİYOTERÖR!

Ömer Sâmi HIDIR samihidir@gmail.com Tarihçi İbn-i Batuta, kaleme aldığı bir eserde Çin’den yayılmaya başlayan bir vebâ salgınından bahsetmekte. 1387 yılında ortaya çıkan bu salgın, bugün de yaşadığımız salgının merkezi kabul edilen Wuhan bölgesinden çıkmakta. Avrupa’ya kadar yayılan ve 150 milyon kişinin ölümüne sebep olan bu hastalık esnasında «karantina» bilinmiyordu. Avrupa; hasta olan insanlara, içine şeytan girmiş bir kişi olarak muamele […]

Continue reading »

Günümüzle Mukayeselerle ŞEHZÂDE KATLİ MESELESİ

Asım UÇAROK “Ve her kimseye evlâdımdan saltanat müyesser ola, karındaşların nizâm-ı âlem için katletmek münasiptir. Ekser-i ulemâ dahî tecviz etmiştir. Anınla âmil olalar.” «Fatih Kanunnâmesi»nde geçen bu satırlar; zaferlerle, muvaffakiyetlerle, eserlerle dolu Osmanlı tarihinin en çok tartışılan meselelerinden birine işaret eder. Bizi kim idare etmeli? Bir şehri, bir ülkeyi veya dünyayı? Talip çok ise; hangisi, hangi hakla bu salâhiyeti elinde […]

Continue reading »

BİR OSMANLI ÇINARININ ARDINDAN…

Mustafa Asım KÜÇÜKAŞCI tali@yuzaki.com Ramazân-ı şerîfin ilk gecesi, bir Osmanlı münevveri, dâvâ adamı, tarihçi ve muharrir Kadir MISIROĞLU Hakk’a yürüdü. Seksen altı senelik ömrü, Hak ve hakikate kalem ve kelâm ile hizmet ve gayretlerle doluydu. Bu çileli yolda nice fedâkârlıklara tahammül etti, asla taviz vermedi. Kendisine Cenâb-ı Hak’tan rahmet dilerken, onun şahsiyetinin ve vermek istediği mesajın öne çıkan noktalarını tebârüz […]

Continue reading »

ZORLA MI?

Asım UÇAROK “Dinde zorlama yoktur!..” (el-Bakara, 256) Bu âyeti; dînin dünya sahasına karışmasına mâni olmak isteyenler pek severler, bize sık sık tebliğ ederler!.. «Madem zorlama yok, bizi zorlamayın!» demeye getirirler. Böylece; İslâm’ı tebliğ etmeyi, iyiliği emredip, kötülükten men etmeyi, adâleti, hakkı, sabrı ve merhameti tavsiye etmeyi de ikrah / zorlama imiş gibi göstermeye çalışırlar. Kimseye karışmayan, vicdana ve camiye mahpus […]

Continue reading »