TEKBİRLERLE…

Mustafa Asım KÜÇÜKAŞCI tali@yuzaki.com

Rasûlullah Efendimiz’in bir hadîs-i şeriflerinde şöyle bir işaret var:

“…Yetmiş bin gazi, deniz kenarındaki bir şehre sefer ederler. Onlar silâh ile harp etmez, ok da atmazlar. «Lâ ilâhe illâllâhu vallâhu ekber!» derler. Bu zikirlerle şehri fethederler…” (Müslim, Fiten, 18)

Kıyâmet alâmetlerinden bahseden hadisler sembolik ifadeler taşıyabiliyor. Doğrudan; «Hadîsin mânâsı budur!» demesek de, günümüzde kitlelerin tek bir yürek olarak sesini duyurma ve netice alma gücüne bir işaret olduğunu söyleyebiliriz.

28 Şubat’ta Jakoben zihniyet; İmam-hatip liselerine uzanmış, orta kısımlarını kapatmaya ve lise kısmını da üniversiteden men etmeye girişmişti. O zaman Sultanahmet Meydanı’nda devâsâ bir miting gerçekleştirilmişti.

15 Temmuz’u takiben gerçekleştirilen 8 Ağustos Yenikapı Mitingi de muazzam bir duruş olarak tarihe geçmişti.

Geçtiğimiz günlerde yaşadığımız Ayasofya açılışı da böyle bir zirve oldu.

Yukarıdaki hadîsin şârihi Ahmed Şâkir; deniz kenarındaki şehrin İstanbul olduğunu, fakat bu hadiste zikredilen fethin, 1453’teki fetih değil, kıyâmete yakın başka bir fetih olduğunu söyler ve Ayasofya’nın cami vasfından çıkarılmasının da içinde mütalâa edilebileceği idârî bozuluşu hatırlatır.1

Nitekim Necip Fazıl’dan Serdengeçti’ye ve Kadir MISIROĞLU’na ömürleri, bu muhteşem açılışı görmeye kifâyet etmeyen, derin ve ileri görüşlü muharrir ve şahsiyetler, bu günleri âdeta tasvir etmişlerdi. Tabiî ki yukarıdaki hadîs-i şeriflerin işaretiyle:

Necip Fazıl:

“Ayasofya açılacak!.. Türk’ün bu vatanda kalıp kalmayacağından şüphesi olanlar, Ayasofya’nın da açılıp açılmayacağından şüphe edebilirler.

Ayasofya açılacak… Hem de öylesine açılacak ki; kaybedilen bütün mânâlar, zincire vurulmuş masumlar gibi onun içinden fırlayacak!.. Öylesine açılacak ki, bu millete iyilik ve kötülük etmişlerin dosyaları da onun mahzenlerinde ele geçecek…

Ayasofya açılacak!.. Bütün değer ölçülerini, tarih hükümlerini, dünyalar arası mahsup sırlarını, her iş ve her şey hakkındaki gerçek miyarları çerçeveleyici bir kitap gibi açılacak… Allah tarafından mühürlenmiş kalplerin mühürlediği Ayasofya; onların aynı şekilde mühürlemeye yeltenip de hiçbir şey yapamadığı, günden güne kabaran akınını durduramadığı ve çığlaştığı günü dehşetle kolladığı mukaddesatçı Türk gençliğinin kalbi gibi açılacak…”

Osman Yüksel:

“Bizler, Fatih’in torunları; yakında putları devirip, yine seni camiye çevireceğiz. Dindaşlarımızla, kanlı gözyaşlarımızla abdest alacak, secdeye kapanacağız. Tekbir ve tehlil sedâları boş kubbelerini yeniden dolduracak, ikinci bir fetih olacak! Ayasofya, ikinci bir fetih…

Bu muhakkak olacak, ikinci bir fetih, yeni bir ba‘sü ba‘de’l-mevt…”

Kadir MISIROĞLU:

«Ve kul câel hak…» yakın!..
Başlamak üzre akın!..
Mâniler kalkacaktır,
Putlar yıkılacaktır!..
Belki çoğu kucakta,
Oyunda, oyuncakta.
Yarınki süvariler,
Davranmada velîler.
Fecr-i sâdık ânıdır,
Hazırlık zamanıdır…
Geliyor devr-i sefâ…
Beldemizin bu defa,
Fethi «Tekbir» iledir!..
Fethi «Tekbir» iledir!..

Siyer-i Nebî, ümmetin de kıyâmete kadar bir fihristi gibidir.

Bedir, Uhud ve Hendek mücadelelerinde müslümanların mukavemeti ve ısrarı kadar, ehl-i küfrün de inat ve saldırısı vardır. Fakat Hendek sonrasında, küfrün dizlerinin bağı çözülmeye başlar. Hudeybiye sonrasında yılların muârızı birçok Kureyşli, dilinde şahâdet Medine’nin yolunu tutar. Mekke’nin fethi oklarla, kılıçlarla değil ashâbın tekbirlerle yürüyüşüyle olur.

Fetih, açılım ve açılış demektir. Bir panteon, bir put müzesine çevirilmiş Kâbe, temizlenir ve Hazret-i İbrahim’in ve İsmail’in inşâ ettiği tevhid mâbedi olarak yeniden açılır!.. Her hususta hak yerini bulur. Takvimi bozmuştur câhiliyye, fethin akabinde takvim düzelir. Fâiz ayaklar altına alınır. Kadın, gerçek hürriyetine ve haklarına kavuşur.

Hakikaten tarih boyunca İslâm’ı boğmak için; haçlı ittifakları ve imparatorluklar müthiş hücumlar sergilediler. Selçuklu ve Osmanlı tarihi; aslında bu saldırıya karşı, âlem-i İslâm’ı genişleterek savunma stratejisinden ibarettir.

Fakat bugün dünyevîleşme bataklığı artık İslâm düşmanlarını kendi plânlarında boğuyor. Aşırı hazcılık ve ferdiyetçilik, cepheye asker gönderecek ruh bırakmadı. Aileyi çökertme plânları, nüfuslarını azaltıyor. Sinsi sinsi yine Kur’ân’ın tabiriyle «duvarların arkasından» savaşlarını sürdürüyorlar. (el-Haşr, 14) Fakat müzmin ölüm korkuları onları sindiriyor. Bizi bize kırdırmaktan başka âletleri de kalmadı.

Dolayısıyla bir ve beraber olursak, sadece tekbirlerimiz bile yetecek mazlumları kurtarmaya.

Ayasofya’nın aslî hüviyetine dönüşüne, kendini Bizans’ın devamı zannedenler üzülüyor. Bayraklarını yarıya indiriyorlar. Papa da üzüntü duyduğunu söyledi. Fakat bir papaz, Almanya’nın tanınmış Cizvit papazlarından Felix Körner;

“–Bir müzenin şimdi tekrar bir ibâdethâne hâline geldiğini düşündüğünüzde sizi üzen ne olabilir? Dindar birisine bu acı vermez, bu sadece mutlu edebilir.” dedi.2

Yine asrımızın derin görüşlü âlimlerinden Bedîüzzaman; sırlı kıyâmet haberlerinden hareketle, Hıristiyanlığın tasaffî edeceği, ruhban kesiminin geniş bir şekilde müslüman olacağı tahmininde bulunur. Kim bilir, Ayasofya’nın cami olması belki de bunun bir işaret fişeğidir.

Yine Kadir MISIROĞLU’nun ifadesiyle;

“Bugün Hıristiyanlık daha ziyade tarihî bir düşmanlıktan ibaret kalmıştır.”

Hakikaten, kendi içlerindeki ateistlere, deistlere ve azgınlara karşı devamlı mağlûp olur ve ses çıkaramazlarken; Hazret-i İsa’yı peygamber kabul eden, Hazret-i Meryem’e hürmet eden, İncil’in aslına îmân eden müslümanlara karşı niçin ve nasıl kindar olunabilir ki?

Körner, buna temas ediyor: Bir mâbedin müzeye tahvili, seküler bir adımdır. Aslına döndürülmesi dindarâne bir adımdır. Bir dindar nasıl o gasba sevinir de bu ıslaha üzülür?

Tek bir sebep var:

Hilâl ve haç kavgasının kinini gütmek…

Benim değilse onun da olmasın hasedi…

Hâlbuki meseleyi îman ve küfür meselesi olarak görseler, Hak din olan İslâm’ı bu mücadelede nasıl yalnız bıraktıklarını görür ve utanırlardı.

Hudeybiye, Kureyşlilere bunu düşünme fırsatı verdi.

Şu Korona günleri de hâlâ kalbinin derinlerinde vahiyden, risâletten, ahidden bir şeyler hisseden kitâbın ehline bu tefekkür imkânını tanır inşâallah.

Bizim insanımıza da yakın tarih üzerine, hamâsetten arınmış, hakkāniyetli bir bakışla yeniden bakmak nasip olur inşâallah. O açılım, Ayasofya açılışından daha kıymetli olur!..

___________________________________

1 https://cutt.ly/DsaomMu

2 https://www.aa.com.tr/tr/ayasofya-camii/alman-papazdan-ayasofya-tartismalarina-iki-yuzluluk-elestirisi-/1915415