BİR OSMANLI ÇINARININ ARDINDAN…

Mustafa Asım KÜÇÜKAŞCI tali@yuzaki.com

Ramazân-ı şerîfin ilk gecesi, bir Osmanlı münevveri, dâvâ adamı, tarihçi ve muharrir Kadir MISIROĞLU Hakk’a yürüdü.

Seksen altı senelik ömrü, Hak ve hakikate kalem ve kelâm ile hizmet ve gayretlerle doluydu. Bu çileli yolda nice fedâkârlıklara tahammül etti, asla taviz vermedi.

Kendisine Cenâb-ı Hak’tan rahmet dilerken, onun şahsiyetinin ve vermek istediği mesajın öne çıkan noktalarını tebârüz ettirmek isteriz.

Cesurdu

“Hakkı söylemek mevkiinde olup da susan, dilsiz şeytandır!” sözünü kendine düstur edinmişti. Haksızlık karşısında susmamış, susanlara da öfkelenmiş ve; “Zulme rızâ, zulümdür!” demişti.

Ecdâdımız Osmanlı’ya atılan iftiralar, yakın tarih hakkındaki mübalâğa ve tahrifler hususunda, büyük bir cesaretle hareket etti. Bedelini hapis cezalarıyla, yıllarca vatan-cüdâ yaşamakla ödedi. Fakat asla geri adım atmadı.

Müslüman gençliğin içe kapanık, donuk ve sessiz olmasına tahammül edemez, bir dâvâ adamı cesaretine sahip olmalarını isterdi.

Ümitvardı

Karanlıklar karşısında hiçbir zaman ümidini yitirmedi. Kader-i
ilâhînin gidişâtı üzerinde, şahsına mahsus bir tefekkürü vardı. -Ona göre- artık, küfür devrini tamamlamış ve İslâm yükselişe geçmişti. Siyâsî, içtimâî birçok emâre bu hakikatin şahidiydi.

İnsan, her hâlükârda ümitvar olmalıydı.

İleri görüşlüydü

Tecrübeler ilmi olan tarih ile imtizâcı onun zekâ ve basîretini keskinleştirmekteydi.

Komünizm’in istîlâsından korkulan günlerde Rusya’nın çökeceğini bildirmişti.

Birçok müslümanın sevimli bulduğu İran devriminin, günümüzdeki gibi İslâm âlemine belâ olacağını, o, en başta ifade etmişti.

Fetö’nün hıyânet projesini ise en erken gören firâset erbâbından oldu.

Çalışkan ve velûddu

Çileli ömrüne 70’e yakın eser sığdırdı. Eserleri, emek mahsûlü, kaynaklarla müdellel, ciddî tetebbûların neticesinde kaleme alınmış çalışmalardır.

İslâmî neşriyatta mühim bir yere sahip Sebil Gazetesi ve Sebil Yayınevi yanında, sayısız konferanslarıyla da kitlelere ulaştı. Gençlerle ilgilendi.

Son aylarında hastahânelerde geçen günlerinde de boş durmadı ve son eserini tamamladı.

Kuvvetli bir hatip ve muharrirdi

Fesâhat ve belâgati güçlü, konuşmaları saatlerce alâkayla takip edilen kuvvetli bir hatip idi. Bu vasfını da seksen küsur yaşına kadar sürdürdü. Okumanın maalesef çok ileri olmadığı ülkemizde; son senelerde internetin imkânlarını iyi kullanarak, konferanslarını milyonlara ulaştırdı.

Ehl-i Sünnete sahip çıktı

Üç ciltlik «Tarihten Günümüze Tahrif Hareketleri» serisi yazarak, İslâmiyet’i içinden yıkmaya çalışan; modernist, mezhep ve sünnet düşmanı, tarihselci vb. din tahrifçilerini ifşâ etti. Ehl-i sünnet ve’l-cemaat çizgisindeki âlim ve fâzıl dâvâ adamlarıyla beraber hareket etti.

Tarihe sahip çıktı

Yalanlar, efsâneler ve mâzîye iftiralar üzerine kurulan tek parti tarih anlayışını kuvvetle tenkit etti. Millî Mücadele’nin, Lozan’ın, Musul’un, Kıbrıs’ın ve yaşanan mezâlimin gerçek tarihini yeniden yazdı. «Osmanoğullarının Dramı»nı kendilerinden dinleyerek kaleme aldı. Büyük bir vefâ gösterdi.

Üstünkörü bir şekilde yaklaşılarak Osmanlı’ya dil uzatılmasına sebebiyet veren tarihî meseleleri, müdekkik bir nazarla ele aldı. Tarihî şahsiyetlere karşı da tarafsız ve hakikat-perver oldu.

Onun tarih şuuruna, kader anlayışına ve ümitvâr üslûbuna misal olarak şu satırları okuyalım:

“Aziz genç!

Dünyaya bir cihan devletinin vâris-i tabiîsi olduğun şuuruyla bak!.. Redd-i mîrâs ederek soysuzlaşmayı tercih etmiş olanlardan seni ayıran bu şuurun düşünce ve hareketlerine asâlet, ciddiyet ve âlemşümul bir alâka sûretinde aksedişi, İslâmcı şahsiyetinin en kâmil ifadesi olsun!

Sevk-i kaderle o azametli devletin ufukta belirmeye başlayan ba‘sü bâde’l-mevtinden gafil olma!..

Âlem-i İslâm, seksen yıldır başsızdır. Cenâb-ı Hak, bizim yerimize bir tayin yapmayarak o şerefli makamı asıl sahibi için boş bekletmektedir. Bunu gör ve müstakbel vazifene liyâkat kazanma yolunda ihmâlkâr davranma!..”

Uydurukçayla mücadele etti

Kadir MISIROĞLU; İslâm kültürüne karşı girişilen tahribatın en tehlikelisi olan, lisan tasfiyeciliğine karşı büyük bir mücadele verdi. Bizi Kur’ân’a, İslâmî kültür mîrâsımıza bağlayan kelimelerin, bir halatın lifleri gibi birer birer koparılmasına, çalışmaları ve konferanslarıyla karşı durdu. Lisâna sahip çıkan 40 muharririn yazılarını derleyerek neşretti.

İmparatorluk vârisi olan bir milletin dilinde, münasebette bulunduğu her lisandan kelime bulunması gayet tabiî idi. Kelime düşmanlığının, batı menşeli kelimeler yerine Kur’ân lisânı Arapça ile Mesnevî ve benzeri kıymetli eserlerin dili olan Farsça kelimelere tevcih edilmesinin kasıtlı olduğunu anlamaya ve uyanık olmaya davet ederdi. Bu hususta gaflet gösteren müslümanlara da kızardı.

«Doğru Türkçe Rehberi yahud Bin Uydurma Kelimeyi Boykot» adlı eserinde gençliğe şöyle sesleniyordu:

“Ey; bir yabancı dili öğrenmek için para ve zaman olarak her fedâkârlığa katlanan, aziz genç!.. Biraz da kendi öz lisânını öğrenmek için gayret sarf edemez misin?”

“Aziz genç!.. Kur’ân kültürünün malı olan kelimelerimizin yaşaması, senin onları tercih edip kullanmana, kullandırmak için başkaları ile mücadele etmene bağlıdır!.. Nasıl, kurumaya yüz tutan orkide çiçekleri lisân-ı hâl ile feryâd edip sahibinden su beklerse, kelimelerimiz de aynı durumdadır.”

İslâm yazısını müdafaa etti

Gençlere daimî tavsiyesi; sağdan sola okumayı ve yazmayı öğrenmeleriydi. Bu olmadan gerçek bir münevver olunamayacağını tebârüz ettirirdi.

Hakikaten;

Osmanlı medeniyetini anlayabilmemiz için kütüphânelerimiz dolu. Fakat o büyük mîrâsa ulaşabilmek için, bugün Osmanlıca denilen, eskimez yazıyı öğrenmemiz çok mühim. Ecdâdının mezar taşını okuyamayan bir nesil olmak ise, ne büyük bir vefâsızlık!..

Kadir MISIROĞLU, 6 Mayıs 2019 günü ikindi namazını müteâkip, Büyük Çamlıca Camii’nde kılınan ve on binlerin katıldığı muazzam bir cenaze merasimiyle ebediyete uğurlandı. Kurucusu olduğu Osmanlılar İlim ve İrfan Vakfının yanındaki Nasûhî Mehmed Efendi Camii’nin hazîresine defnedildi.

Rabbimiz, âhirete irtihâl eden bütün âlim ve ârif kullarının yerlerini dolduracak hayırlı halefler ihsân eylesin. Kadir MISIROĞLU Ağabey’in yolculuğu mübârek, menzili cennet olsun. Bilhassa Kadir Ağabey’imizle beraber gurbetin çilelerine sabırla tahammül gösteren fedâkâr ailesine ve evlâtlarına Cenâb-ı Hak sabr-ı cemîl ihsân eylesin. Bütün müslüman milletimizin başı sağ olsun.

Ne mutlu gök kubbede hoş bir sadâ bırakabilenlere!..