ARUZ KUSURLARI -2-

Prof. Dr. Harun ÖĞMÜŞ harunogmus@gmail.com Zihaf, uzun olan heceyi vezin gereği kısa seslendirmektir. Bir telâffuz bozukluğu olduğu için büyük kusur sayılır. Belki de bu sebeple Türk aruzunda çok örneği yoktur. Zaten Türkçede uzun heceler az olduğu için buna çok da ihtiyaç duyulmaz. Aslen uzun olmakla birlikte Türkçeye girerken kısa olarak giren veya girdikten sonra zaman içinde kısalan hecelerin Türkçeye yerleştiği […]

Continue reading »

ARUZ KUSURLARI

Prof. Dr. Harun ÖĞMÜŞ harunogmus@gmail.com Aruzda vasl, zihaf ve imâle gibi uygulamalar kusur olarak görülür. Vasl (ulama), sonu sessiz harfle biten bir hecenin kendisinden sonra gelen ve sesli harfle başlayan heceye eklenerek telâffuz edilmesidir. Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. mısraında; «yurdumun üstünde» kelimeleriyle «son ocak» kelimeleri arasında olduğu gibi. Söz konusu kelimelerin son hecelerindeki sessiz harfler bir sonraki […]

Continue reading »

ARUZUN İMKÂN(/SIZLIK)LARI

Doç. Dr. Harun ÖĞMÜŞ harunogmus@gmail.com Aruzda üç açık (sonu sesli harfle biten ve kısa telâffuz edilen) hece yan yana gelemez. Mısra sonları bu hükmün dışındadır. Çünkü orada, açık da kapalı hece (uzun telâffuz edilen veya sonu sessiz harfle biten hece) sayılır. Açık heceleri sınırlayıcı bu özelliği sebebiyle, aruzu Türkçeye tatbik etmenin zorluğu öteden beri dile getirilmiştir. Çünkü Türkçede açık hece […]

Continue reading »

Yüz Akıyla Çıkan Yüz Sayı Bağlamında KÜLTÜREL HAYAT VE EDEBÎ DERGİLER

YAZAR : Doç. Dr. Harun ÖĞMÜŞ ogmusharun@yahoo.com Edebî mecmualar şüphesiz kültür ve edebiyatın gelişmesine katkıda bulunuyor. Ancak kültür ve edebiyatın sadece bu mecmualarla gelişmesini beklemek hem beyhûde bir hevese kapılmak, hem de onlara istîâb haddini aşan bir mükellefiyet yüklemek olur. Kültür ve edebiyat, sadece neşriyatla gelişmez. Neşriyat, bu işin yalnızca muhataplara ulaşmasını ve yaygınlaşmasını temin eder. Kültür ve edebiyat seviyesinin […]

Continue reading »

EDEBÎ BİR MUHİT OLARAK «YÜZAKI»

YAZAR : İlyas KAYAOKAY okaykaya_1991@mynet.com Mensup olduğumuz kültürel yapı içerisinde «ocak» kavramının ayrı bir yeri vardır. İnsanlar, gerek soğuk kış gecelerinde gerek çeşitli zaman dilimlerinde bir «ocak» etrafında toplanarak birlik ve beraberlik içinde olurlardı. Böyle yerler toplumların bellekleridir. Zira bir araya gelen insanlar; hikâyelerini, efsânelerini, destanlarını, seyirlik oyunlarını icrâ ederek geçmişiyle olay köprüsünün yıkılmamasını sağlar. Tarihte birçok nümûnesine rastladığımız böyle […]

Continue reading »