MÜCEVHER KUTUSU (2)

Dursun GÜRLEK dursun.gurlek@mynet.com Hazineler de maddî ve mânevî olmak üzere ikiye ayrılır. İnsanın dünyasını mamur eden altının, gümüşün, paranın, pulun saltanatı sona erer. Mutluluk kaynağı kabul edilen servetin yerinde -gün gelir- yeller esmeye başlar. Hâlbuki mâneviyat hazinesi için; tükenmek, bitmek, sona ermek söz konusu değildir. Böyle bir hazinenin malzemesini ise, ilhamını Kur’ân-ı Kerim’den, hadislerden alan kelâm-ı kibarlar, vecîzeler, anekdotlar, şiirler […]

Continue reading »

Kendisini Kitabın Üzerinde Unutan ÂLİM!

Can ALPGÜVENÇ alpguvenc@gmail.com 17. asrın ilim ve kültür hayatına damgasını vuran; eserleriyle İslâm dünyasında olduğu kadar batı dünyasında da büyük takdir toplayan; eserlerinden hayranlık derecesine varan ifadelerle bahsedilen; batının meşhur araştırmacılarından Babinger’in Osmanlıların Suyûtî’si olarak nitelediği; genç denebilecek bir yaşta vefat etmesine rağmen başta Cihannümâ ve Keşfü’z-Zünûn olmak üzere 20’den fazla eser telif eden ünlü bilim adamımız Kâtip Çelebi, 1609 […]

Continue reading »

I. GÖKTÜRK DEVLETİ (552-630)

Ahmet MERAL ahmetmeral@yuzaki.com Bu devlet Türklerin tarihte kendi adlarıyla kurdukları ilk devlettir (552). Başkenti Ötüken olan Göktürk Devleti, Bumin Kağan tarafından 552 yılında kurulmuştur. Devletin en parlak dönemi Mukan Kağan zamanıdır. İyi bir komutan ve devlet adamı olan Mukan Kağan, amcası İstemi Yabgu’nun yardımıyla Avarların son direnişlerini de kırmış, ülke sınırlarını batıda Hazar Denizi’ne kadar genişletmiştir. Moğol soyundan Kıtanlar ve […]

Continue reading »

MİNBER-İ MEYDAN

SEYRÎ (M. Ali EŞMELİ) Meşhur Medîne meltemi, mestan Muhammed’e, Müthiş muhabbetiyle müselman Muhammed’e… Mecnun misâli menzil-i maksûda müşteri, Miskin, melik, melâike, mihman Muhammed’e. Mihrâb-ı mescidinde münevver meşâleler, Mîminde mum, mücevher-i mercan Muhammed’e. Mührüyle, muhteşem medenîleşti memleket, Memnûniyetle Mekke mutantan Muhammed’e. Mülkün Medîne merkezi mîrâca merdiven, Meskenlerin mukaddesi mintan Muhammed’e. Mâtemde mihrimiz, medeniyyette mâhımız, Mahmud makâmı, minber-i meydan Muhammed’e. Muhtâcıyız; mübin, […]

Continue reading »

MEDÎNE’YE…

TÂLÎ (Mustafa Asım KÜÇÜKAŞCI) Yesrib’di ismi, sıtması meşhurdu önceden, Gönderdi Can Tabîbi’ni, Mevlâ, Medîne’ye… Kardeş çekişmesindeki mağdurdu önceden, Gönderdi Gül Habîbi’ni Mevlâ Medîne’ye… Birden değişti tâlihi, nur yağdı her yere, Artık bir ismi Taybe’dir, unvan münevvere… Cân Ahmed’in mekânıdır, elbet, mutahhara… Yağmakta nûr yağmuru hâlâ Medîne’ye… Her zerresiyle aşk ile Kur’ân’ı dinledi, Ev ev, sokak sokak yüce vahyin müşâhidi. Sıddîk […]

Continue reading »

EY GÖNÜL!

Zahit GENÇ Âşık olan düşer dile. Bilmez misin sen ey gönül! Bülbül niçin âşık güle, Bilmez misin sen ey gönül! Gaflet sarsa iki koldan, Nefse uyup çıkma yoldan, Hayır gelmez âsî kuldan, Bilmez misin sen ey gönül! Ne güzeldir Hakk’a hizmet! Bize düşen biraz gayret, Çalışmadan olmaz himmet, Bilmez misin sen ey gönül! Kalbi temiz, yüzleri ak, Mü’minleri seviyor Hak, […]

Continue reading »

GÜLLE GELEN-DALLA GİDEN

Yusuf DURSUN Bâzen şaha kalkmış doru bir tayla gelir Bâzen tepesinden çıkan ok-yayla gelir Solmuşsa gülistandaki son güllerimiz Bâzen de menekşeyle manolyayla gelir Bâzen susuz ırmaklara bir salla gider Bâzen deli deryalara sandalla gider Dünyâda çeker bir zaman âheste kürek Son çağrıya yalnız kuru bir dalla gider Vezni: mef’ûlü/mefâîlü/mefâîlü/feûlün

Continue reading »

Şeyhülislâm Çelebizâde Âsım Efendi

Şeyhülislâm Çelebizâde Âsım Efendi ‘nin Medîne-i Münevvere’ye molla tayin olunup mahall-i maksûda giderken sarvan yani kafileyi çekip götüren deve sürücüsüne hitaben söylediği; GAZEL Ey sârbân zimâmı çek semt-i kûy-ı yâre… Vîrâne dilde zîrâ yer kalmadı karâre!.. “Ey kafilemizi götüren sarvan, bineklerimizin yularını çek de Sevgili’nin yurduna doğru yola koyulalım artık! Çünkü harap olan gönülde karar/beklemeye tahammül kalmadı.” Bîm-i zalâm-ı şebden […]

Continue reading »

RÂST KÂR-I NÂTIK GÜFTE

SEFERÎ (M. Nejat SEFERCİOĞLU) Âşığın maksûdu ey dil vuslat-ı cânân olur… Terk edersen râst râhın korkarım hicrân olur… Bir rehâvî bestedir Mecnûn’unun meşk ettiği, Duysa Leylâ gözyaşından subha-i mercân olur… Can yakar feryâd u zârın çıksa Nikriz’den yola, Mest eder her cânı ammâ dîdeler giryân olur… Sîne tambûrunda her tel zülf-i cânandır gönül, İnleyen her nağmesinden penc-gâh vîrân olur… Bir […]

Continue reading »

SEN OLMASAYDIN

Servet YÜKSEL Hak rahmet saçmazdı Sen olmasaydın. Sırrını açmazdı Sen olmasaydın. … Açışı, gülüşün; şebnemi, terin, Güller Sen kokmazdı Sen olmasaydın. Dicle-Fırat Sen’sizlikten buz keser, Cömert Nil akmazdı Sen olmasaydın. Ebediyyen ateşlerde yanardık, Bize af çıkmazdı Sen olmasaydın. Sînesine yaslandığın Nur Dağı, Mekke’ye bakmazdı Sen olmasaydın. Kölelikten sultanlığa Yûsuf’u, Kuyu bırakmazdı Sen olmasaydın. … Sohbetinde melekleşti vahşiler, Putlar kırılmazdı Sen […]

Continue reading »
1 858 859 860 861 862 1.002