Cemaatten Geri Kalmayan Âmâ ABDULLAH İBN-İ ÜMM-İ MEKTUM

Ömer OKUDAN okudan@yuzaki.com İlk îman edenlerdendi… Gözlerinin görmüyor olması, hakikati görmesine mânî değildi… Maddî gözden mahrum, fakat mânâ gözü açık bu zât, mü’minlerin annesi Hazret-i Hatice -radıyallâhu anhâ-’nın dayısının oğlu idi. Daha önce Husayn olan adını Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- değiştirmiş, ona Abdullah ismini vermişti. Kendisi annesine nisbetle Ümm-i Mektum’un oğlu anlamında İbn-i Ümm-i Mektum ismiyle meşhurdu. Hazret-i Abdullah […]

Continue reading »

«İŞTE OĞLUMA LÂYIK GELİN!»

İrfan ÖZTÜRK Mânâ âlemi; gören, görebilen gözlere şu maddî âlem gibi görünür. Temiz fıtratlar, temizliğini koruyabilen, haram lokmadan, kul hakkından uzak durup, Allâh’ın sevdiği sâlih amellerle, cömertlikle, hayır hasenatla hem Cenâb-ı Hakk’ın rızâsına, hem de kullarının hayır duâsına erişenler; mânevî hakikatleri, aynen müşahede ederler. Onlar bu dünyayı gerçek sûretiyle, çirkin bir kocakarı hâlinde görür, ondan ve onun süsünden, yalancı yaldızlarından […]

Continue reading »

GÜZEL İLE GÜZELLEŞENLER

Âdem SARAÇ ademsarac@yyu.edu.tr Mekke’nin çilekeş ilk müslümanlarından Amr bin Saîd ile Fâtıma bint-i Safvân… Ebû Uhayha künyeli Saîd bin Âs; oldukça büyük bir kabîleye ve çevreye sahip, zengin ve Mekke’nin en önde gelen liderlerinden biriydi. Her bakımdan yiğit birer genç olarak yetişen, bolluk ve refah içinde büyüyen ve her türlü rahatlığın zevkini tadan beş oğlu ile gurur duyarak, herkese karşı […]

Continue reading »

MİHNETE SABIR, NİMETE ŞÜKÜR

Mustafa Asım KÜÇÜKAŞCI tali@yuzaki.com Sabır… Nefsi, aklın ve dînin emrettiği hâl üzere tutmak, dizginlemek, frenlemek… Demek nefis, hareketlenmek istiyor. Onun yularını elinde tutan akıl ve nefse hâkimiyetini kurabilmiş kalbin îman ettiği din, onun hareket etmemesi gerektiğini söylüyor ve hareketine mânî oluyor. Umumî manzara bu… Fakat sahne sahne değişiyor sabrın mahiyeti, şekli ve zıttı… Sabır; Metânet olur… Musîbete, çileye, sıkıntıya katlanmak […]

Continue reading »

HAMD VE ŞÜKÜR

Yard. Doç. Dr. Harun ÖĞMÜŞ ogmusharun@yahoo.com HAMD Hamd, iradeli olarak elde edilmiş olan bir güzelliği övmek demektir. Övgünün hamd olarak isimlendirilmesi için bir nimete mukabil olması gerekmez. -Öven kimseye bir nimet vermiş olsun veya olmasın- övülen kişinin iradesiyle elde ettiği bir güzelliğin olması yeterlidir. Meselâ bilgi ve cömertlik iradeyle sahip olunan/yapılan bir güzelliktir. Dolayısıyla bilgisi ve cömertliği sebebiyle bir kişiyi […]

Continue reading »

Rûhun En Âsûde ve Muhkem Sığınağı SABIR VE ŞÜKÜR

B. Cahit ÖZDEMİR bcahit@hotmail.com Ricâl-i kibar; “İki cihan, bir gönül için yaratılmıştır.” buyuruyorlar; Allah Teâlâ -celle celâlühû-’nun insana lutfettiği değeri ifade sadedinde. Nitekim; Kur’ân-ı Kerim’de de insanın önüne serilen sonsuz nimetleri beyan muvâcehesinde; “O; göklerde ve yerde bulunan her şeyi, kendinden bir lütuf olarak sizin hizmetinize vermiştir. Şüphesiz, bunda düşünen topluluklar için ibret ve deliller vardır.” (el-Câsiye, 13) buyuruluyor. İlâhî […]

Continue reading »

Kur’ân’ın Feyz, Vecd ve Rûhâniyeti ile Mübârek Ayda; HAMD ve ŞÜKÜR, SABIR ve ZİKİR, MERHAMET ve AF…

M. Ali EŞMELİ seyri@seyri.com seyri@yuzaki.com Hayatın ateş dolu çalkantıları, telâşları, iptilâları, aksaklıkları, endişeleri, dertleri ve huzursuzlukları etrafında insanlık; öteden beri derin sancılarla kıvranır durur. Çok duyarsınız: “Bu kadar belâya can mı dayanır? Suçsuz yere başıma neler geldi neler!” “Dertlerime dağlar dayanmaz!” “Hele şu tersliklere tahammül, hiç mümkün değil!” “Çıldıracağım!” “Hâdiseler, kaynar kazan gibi.” “Kendimi bildim bileli gün yüzü görmedim.” “Artık […]

Continue reading »

DOLMAYAN TAS…

Sadettin KAPLAN sadettinkaplan@gmail.com Derler ki… Diyarlardan bir diyarda, halkını ihtirasına kurban eden, hazinesine yeni hazineler katmak için fakir fukarâdan en ağır vergileri alan zalim bir hükümdar varmış. Bir türlü gözü doymayan bu hükümdar, aynı zamanda çok kibirli bir adammış. “Benim kadar zengin, benim servetim kadar servet sahibi başka hükümdar var mı?” diye böbürlenirmiş… Günlerden bir gün, halkının arasına çıkmış. Vezirleriyle […]

Continue reading »

NİMETİN DEVAMI VE TAMAMI…

H. Kübra ERGİN hkubraergin@hotmail.com Rahmetli anneannem iğde ağaçları çiçek açtığı zaman birkaç çiçekli dal keser, penceresinin genişçe pervazına koyardı. Bilmem bilir misiniz, iğde çiçekleri mis gibi kokar. Ben de o kokuyu doya doya içime çekmek isterdim. Ama ne yazık ki ilk nefeste kokuyu hisseder; ikinci, üçüncü seferde koku almazdım. Hattâ kokuyu hissedemeyince çiçekler kokusunu kaybetti zannederdim. Ama dışarıya çıkıp dolaşıp […]

Continue reading »

EYVAH! BABALIK VE ANNELİK KALKIYOR!..

M. Ali EŞMELİ seyri@seyri.com seyri@yuzaki.com Ormanların kralı arslan ailesi, evlâtlarını kendileri gibi güçlü ve hükümdar edâlı olarak yetiştiriyorlardı. Böylece ormanlarda huzur ve sükûnet, normal istikrarı içinde devam edip gidiyordu. Fakaat; Sahtekârlık, hilekârlık ve düzenbazlıklarını keyfince gerçekleştiremeyen bazı sinsi hayvanlar gizli bir düşmanlık ittifakı içinde büyük bir hazımsızlık yaşıyorlardı. Sonunda hırs, kin ve nefretten kuduran tilkiler, çakallar, gergedanlar, leş kargaları, yılanlar […]

Continue reading »
1 783 784 785 786 787 1.032