SADECE KAYISI ALMAK İSTİYORUM

Fahri SARRAFOĞLU sarrafoglufahri@gmail.com

Genç adam hanımı ile birlikte bir cumartesi günü ünlü Mısır Çarşısı’na gitti. Gayeleri bu tarihî çarşıyı gezmek ve eşi hamile olduğu için onun istediği kuru kayısıdan bir miktar almaktı. Çarşıyı dolaşırken, buraya gelmek için isabetli karar verdiklerini düşündüler. Çünkü hem tarihî bir çarşıyı görme imkânı bulmuşlardı, hem de birçok kuruyemiş çeşidinin satıldığı kuruyemiş dükkânlarından zevkli bir alışveriş yapacaklardı.

Hayran hayran gezerken önlerine ilk çıkan kuruyemiş dükkânına girip, yarım kilo kayısı almak istediklerini söylediler. Tezgâhtarın oldukça tecrübeli olduğu konuşmasından belli idi. Önce kayısının faydalarından söz etti; sonra, istedikleri yarım kilo kayısıyı tartarak verdi. Satıcı, daha sonra makineli tüfek gibi hızlı bir şekilde konuşmasına devam ederek; arzu ederlerse kayısının içerisine ceviz veya fındık da ilâve edebileceklerini, eğer cevizle yenilirse daha da faydalı olacağını söyledi. Genç adam eşine bakarak;

“–Ne dersin?” diye sordu, eşi başıyla olur dedi. Satıcı cevizli kayısıyı tartıp teslim ederken elinde bir paket daha uzattı, genç çiftlere;

“–Bu da içi hem cevizli hem de üstü çikolata ile kaplanmış çok daha özel bir kayısıdır. Bunun da lezzeti hârikadır. Arzu ederseniz bundan da vereyim…” dedi. Genç adam çikolatayı çocukluğundan beri çok severdi. O da gülerek;

“–Olsun; içi cevizli, üstü çikolatalı olsun.” dedi. Bir miktar da ondan aldılar. Ellerinde üç paket kayısı olmuştu. Tam kasaya doğru gidip ödemeyi yapacakken tezgâhtar gayet rahat bir şekilde;

“–Efendim, Hindistan cevizi de insanlar için faydalıdır. Hele çikolatanın üstüne dökülürse lezzeti hârikadır. Arzu ederseniz içi cevizli, üstü çikolata kaplı ve onun da üstüne Hindistan cevizi serpilmiş kayısılarımız var. Ondan da az bir miktar vereyim mi?” diye sordu. Genç adam ne diyeceğini şaşırmıştı. Sade kayısı almıştı, içi cevizli kayısı almıştı. Çikolatalı kayısı almıştı şimdi de üstü Hindistan cevizli kayısı vardı; «Alsam mı acaba?» diye içinden düşündü. Birden;

“–Olsun canım, ondan da alalım evde dursun.” dedi, tezgâhtara. Bir miktar da ondan aldılar. Tam cebinden para çıkarıp toplam alışveriş miktarı kadar ödemeyi yapacakken; bu sefer kasada duran kişi gülerek, bu kadar çeşitli kayısıları koyacakları küçük bölümleri olan bir tepsi gösterdi. Bu sefer hanımı tepsiyi görünce çok beğendi ve;

“–Misafire ikram ederken hoş olur, onu da alalım.” dedi eşine.

Genç adam Mısır Çarşısı’nın çıkış kapısına doğru yürürken oldukça şaşırmıştı;

“–Yahu!” dedi, kendi kendine; “Sadece yarım kilo kayısı almaya gelmiştik buraya. Şimdi elimizde cevizli, çikolatalı ve Hindistan cevizli kayısı var. Üstelik hiç de ihtiyacımız olmadığı hâlde bir de kuruyemiş tepsisi aldık.”

Mısır Çarşısı’nın çıkış kapısında onları tanıyan baba dostu Talât Usta ile karşılaştılar. Çarşının girişinde küçük bir tuhafiyeci dükkânı vardı. Düğme, iplik kurdele satardı. Dükkân küçüktü ama âdeta tekke gibiydi. Onu sevenler gelir, onun mânevî sohbetlerinden istifade ederlerdi. Artık kaybolmaya yüz tutan İstanbul beyefendilerindendi. Talât Usta; genç evli çifti dükkânına buyur etti ve hemen oracıkta kendi hazırladığı sıcacık ıhlamurları ikrâm ettikten sonra, onlar bir şey demeden konuşmaya başladı:

“–Sevgili gençler! Dünya da bir Mısır Çarşısı gibidir. Çarşıya tek bir şey almak için çıkarsınız; ama çarşının kokusu, süsü, tezgâhtarın dili, vitrinin ışıltıları, satılan ürünlerin değişik renkleri sizi hiç de düşünmediğiniz şeyleri almaya sevk eder. Kur’ân-ı Kerim bakın bunu bize ne güzel anlatır:

«İblis; ‘Rabbim! Beni azdırmana karşılık, andolsun ki yeryüzünde kötülükleri onlara güzel ve süslü göstereceğim, içlerinde ihlâsa erdirilmiş kulların hâriç, onların hepsini azdıracağım.’ dedi.» (el-Hicr, 39) Allâh’ın süslemesi ile şeytanın süslemesi arasında elbette gaye farkı vardır. Ama bakın Allah, başka bir sûrede bunu ne güzel ifade ediyor:

«… Ve böylece Allâh’ın haram kıldığını helâl kabul ederler. Kötü işleri onlara süslü, güzel gösterildi. Allah kâfir topluluğu hidâyete erdirmez.» (et-Tevbe, 9/37)

Sevgili gençler! Dünyadan ayrılırken Mısır Çarşısı’ndan ayrılır gibi ayrılmamak istiyorsak. Muhlasîn olacağız. Yani ihlâslı, samimî bir kul olursak ancak, huzurlu bir hayat süreriz. Aksi takdirde hayatın nasıl geçtiğinin farkına bile varmayız.”

Kısaca:

Hani şeytan onlara yaptıkları işi güzel gösterip şöyle demişti:

«–Bugün insanlardan size galip gelecek kimse yoktur. Ben de yanınızdayım.»” (el-Enfâl, 8/48)

“Biz âhirete îmân etmeyenlere yaptıkları işleri süsledik, o yüzden onlar körelmiş bir vaziyette bocalayıp dururlar.” (en-Neml, 27/4)

Ebû Saîd -radıyallâhu anh- anlatıyor:

“Rasûlullah -aleyhissalâtü vesselâm- buyurdular ki:

«Dünya tatlı ve hoştur. Allah sizi ona vâris kılacak ve nasıl hareket edeceğinize bakacaktır.»” (Müslim, Zikr, 99, [2742]; Tirmizi, Fiten, 26, [2192])

Sehl İbnu Sa‘d es-Saîdî -radıyallâhu anh- anlatıyor:

“(Bir gün) Rasûlullah -aleyhissalâtü vesselâm-’a bir adam gelerek;

«–Ey Allâh’ın Rasûlü! Bana öyle bir amel gösterin ki; ben onu yaptığım takdirde Allah beni sevsin, halk da beni sevsin.» dedi.

Rasûlullah -aleyhissalâtü vesselâm-;

«–Dünyaya rağbet gösterme, Allah seni sevsin; insanların elinde bulunanlara göz dikme ki onlar da seni sevsin!»buyurdular.(İbn-i Mâce, Zühd, 1)