KUDÜS

M. Faik GÜNGÖR m.f.g.023@hotmail.com

 

Ey mîrac yolcusuna gönlünü açan şehir,
Nebevî kokusunu ümmete saçan şehir.

Gündüzün aydınlığı daha ne kadar bekler?
Hangi zamanda güler kundakdaki bebekler?

Ey yüce Peygamber’i ağırlayan nazlı yâr,
Var mı küre-i arzda senin kadar bahtiyar?

Sıyrılsın dikeninden nâdanlar güle dönsün,
Sönsün küfrün ateşi, alevler küle dönsün!

Ey kutlu belde Kudüs, İslâm seni can sayar,
Çünkü binit Burak’ın sende mührü, izi var.

Mağara kapısını tutanlar hürmetine,
Acıyıp hâlimize, geçirsen zimmetine.

Ey Mekke’ye, Kâbe’ye müsâvî olan diyar,
Zâlimlerin eliyle gün be gün solan diyar.

Bu toz duman içinde sen bize firâset ver!
Düşmanla baş etmeye kuvvet ver, cesaret ver!

Ey Rasûl-i Ekrem’in yerdeki seccadesi,
Semâya yükselişin aralanan perdesi.

Sütü kesik keçinin sahibi hürmetine,
Bu mazlum Filistin’i kabul et himmetine.

Ey mü’minin döndüğü dînin ilk kıblegâhı,
Kimsenin bilmediği nice sırrın âgâhı.

Bir kurtuluş müjdesi çalsa da kapımızı,
Çıkarsa bu kuyudan kurtarsa hepimizi.

Ey Mescid-i Aksâ sen; Cibrîl’in namazgâhı,
Geri çevrilmez mahrem duâların dergâhı.

Avcıdan kaçan keklik bir çalıya sığınır,
Hak şehrin muzdaribi ol vâliye sığınır.

Ey Kubbetü’s-Sahra’nın pervazına konan kuş,
Neden gelmiyor kimse, bu yollar neden yokuş?

Karıncaları desin peygamber Süleyman’ın,
Kiminle Arş’a çıkar gür sedâsı İslâm’ın.

Ey dağları, taşları, tuncu eriten güneş,
Erit İsrail’i ki; zulmü Firavun’a eş!

Ne çabuk unutuldu hikâyesi Musa’nın,
Ölüleri dirilten can nefesli İsa’nın.

Ey kurumuş memeden süt sağdıran Allâh’ım!
Lût kavmine ateşten taş yağdıran Allâh’ım!

Sığındık biz de Sana imdat sahibi Sen’sin,
Sarma çalı çırpıya imbat sahibi Sen’sin.

Ey yedi kat göklerin seçilmişi, Habîbi,
Sitretü’l-Müntehâ’yla şereflenen nur Nebî.

Yüzümüz yok, biliriz dönüp bakmaya Sana,
Gözü yaşlı harflerle ağıt yakmaya Sana.

Ey gökleri ve yeri altı günde yaratan,
Yarattığını türlü nimetlerle donatan.

Hüznümüzü huzûra kefil eyle bir daha,
Celîl isminle cürmü, sefil eyle bir daha!

Harput