AYDINLATAN KANDİL
Ali ÖZBEK aliozbek1997@outlook.com
Hicrî takvimler Rebîulevvel ayını gösterdiğinde bir bereket doğar hayatımıza. Bütün bir âlem sessizliğe bürünür, o kutlu vilâdetin sevincini yaşar. Mü’min yürekler o kutlu âna erişemediği için büyük bir âh çeker. Ama yine de O -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e kardeş olmanın sevincini yaşar.1
Rabbimiz kitâbında bize, Efendimiz -aleyhisselâm-’ın çeşitli özelliklerinden bahseder. Efendimiz -aleyhisselâm-’dan bahsedilen âyetlerden Ahzâb Sûresi’ndeki şu âyetler çok dikkat çekicidir:
يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ اِنَّٓا اَرْسَلْنَاكَ شَاهِدًا وَمُبَشِّرًا وَنَذ۪يرًاۙ ﴿45﴾ وَدَاعِيًا اِلَى اللّٰهِ بِاِذْنِه۪ وَسِرَاجًا مُن۪يرًا ﴿46﴾
“Ey Peygamber! Biz Sen’i bir şâhit, bir müjdeleyici, bir uyarıcı; Allâh’ın izniyle kendi yoluna çağıran bir davetçi ve aydınlatıcı bir kandil olarak gönderdik.”2
Burada Efendimiz -aleyhisselâm-’ın; şâhit, müjdeleyici, uyarıcı, davetçi ve aydınlatıcı bir kandil olduğu zikrediliyor. Burada özellikle Efendimiz -aleyhisselâm-’ın son kısımda yer alan «Aydınlatıcı Kandil» özelliği üzerinde durmak istiyoruz.
«Sirâcen» kelimesi; kandil gibi apaçık beyan eden, yolu gösteren, durumu açıklayan, insanları Hakk’a ve doğru yola ileten demektir.
Efendimiz -aleyhisselâm-’ın gönderildiği topluma baktığımız zaman; gerçekten de insanlığın unutulduğu, haksızlığın kol gezdiği, kız çocuklarının diri diri gömüldüğü, güçlünün güçsüzü ezdiği, zulmün hâkim olduğu, insan hayatının kıymetinin olmadığı, her türlü ahlâksızlığın meşrû kabul edildiği ve en önemlisi de Allah’tan uzaklaşmış bir toplum olarak görürüz.
Bundan dolayıdır ki;
Kur’ân ve Sünnet’te bu döneme «Câhiliyye Dönemi» denmektedir. İşte Efendimiz -aleyhisselâm- böyle bir topluma «Kandil» olmuştur, «Nûr» olmuştur. Onların kararan hayatlarını, pas tutan yüreklerini Allâh’ın nûruyla aydınlatmıştır. Putlarla dolu olan Kâbe’yi; «Lâ ilâhe illâllah» mührü ile aydınlatmıştır. Şirk dolu gönüllere tevhid nûrunu yerleştirmiştir. Onları zulmün karanlığından kurtararak, İslâm’ın aydınlığına kavuşturmuştur. Bu «Kandil»den ışık alan yiğitler, dünyaya insanlık dersi vermiştir. Dünyaya hak ve hakikatin ne olduğunu öğretmiş, güçlünün değil haklının hâkim olduğu bir dünyanın inşâsı için ömürlerini vakfetmişlerdir.
Şimdi kendi hayatlarımıza bir bakalım. Kararan dünyamıza, ibâdetten ve Allah demekten zevk almayan paslanmış gönüllerimize, bozulan ticârî hayatlarımıza, muhabbetin ve merhametin hâkim olmadığı aile hayatlarımıza, katılaşan kalplerimize, merhametsizlikten kuruyan göz pınarlarımıza, düşman kesildiğimiz kardeşliğimize, sadece kendi için yaşayan bencilliğimize, menfaat köprüsü ile birbirine bağlanan dostluklarımıza, velhâsıl hayatımıza bir bakalım… «Kandil»den mahrum kalmış hayatlarımıza… Kararan, paslanan hayatlarımıza…
O zaman gelin hayatımıza yeniden bu «Kandil» ile ışık saçalım. Kararan hayatlarımızı, dünyamızı bu «Kandil»in nûru ile aydınlatalım. Kardeşlik müsanebetlerimizi, aile hayatlarımızı, bozulan ticaretimizi ve toplumumuzu düzeltip bu «Kandil»den beslenen ve gökteki yıldızlar gibi pırıl pırıl parlayan ashâb-ı kiram gibi «Kandil»in rehberliğinde yol alıp, hem bu dünyada hem de âhirette «râzı olunan» kullar arasına girelim.
Rabbim bizleri bu «Kandil»in nûrundan mahrum etmesin… Âmîn.
-Sallâllâhu aleyhi ve sellem-
_____________________
1 Müslim, Tahâret, 39.
2 el-Ahzâb, 33/45-46.