YABANCI

CELİL (Halil GÖKKAYA) halilgokkaya@gmail.com

 

Başlara yapışık telefonların,
Madeni mi bizden, pili mi yaban?
Sayısı tükenen taş fırınların,
Mayası mı bitmiş, kili mi yaban?

İsmi yok, Has Hâcib gibi pîrlerin,
İbn-i Haldûnlara bakış mı serin?
Hayvanat bahçesi olmuş yerlerin,
Turnası, leyleği, fili mi yaban?

Akşemseddin, Nâbî, Fuzûlî de pus,
Gazâlî, Nâimâ, Kuşçu’da fânus!
Ne kadar Mevlânâ, ne kadar Yûnus,
Eğitimin sade dili mi yaban?

Sînâ, Edebâlî, bilinmez adı,
Şanlı mekteplerin kalmadı tadı,
Ormanları yakan kimin evlâdı;
Onların kalbi mi, eli mi yaban?

Geçmişe, vatana ihânet ar mı?
Batıya, bâtıla saplanmak var mı?
Dere yatağına ev yapanlar mı;
Canları götüren seli mi yaban?

Kur’ân’dan başka bir kapı çalanın,
Sünnet saymaz dehlizlere dalanın,
İslâmî bilime perde olanın;
Kumaşı mı bozuk, tülü mü yaban?

Yolumuzda varken binlerce yıldız,
Hiç kimseye batırmayız çuvaldız,
Celil dost bağında kaldın mı yalnız;
Gönül bahçesinin gülü mü yaban?