KİŞİ ARKADAŞININ DÎNİ ÜZEREDİR

Doç. Dr. Mustafa CANLI canli20@hotmail.com

BİR HADİS:

عَنْ أَب۪ي هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللّٰهُ عَنْهُ أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ :

« اَلرَّجُلُ عَلٰى د۪ينِ خَل۪يلِه۪ ، فَلْيَنْظُرْ أَحَدُكُمْ مَنْ يُخَالِلُ »

Ebû Hüreyre -radıyallâhu anh-’ten nakledildiğine göre Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuştur:

“Kişi arkadaşının dîni üzeredir (onun yaşayış tarzından etkilenir). Öyleyse her biriniz arkadaşlık edeceği kişiye dikkat etsin.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 16)

BİR MESAJ:

“Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim.” (Atasözü)

«Dost edinmeseydim keşke filânı!»
Diyenler olacak görüp olanı,
Habîb’in yolundan ayrı kalanı,
Ateşe yârânı dost edinmeyin! 
(Bekir İsmet ÇİÇEK)

Arkadaş seçimi, kişinin dünya ve âhiretini ilgilendiren en mühim tercihlerinden biridir. Zira insanın duygu, düşünce ve dünya görüşü olarak en çok tesiri altında kaldığı kişi, arkadaşlık ettiği kişidir. Atalarımız;

“Kır atın yanında duran ya huyundan ya suyundan.” demişlerdir. Serlevhâ hadîsimizde geçtiği üzere Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, arkadaş seçimi hususunda çok hassas davranılması gerektiğini bizlere bildirmiş;

“Arkadaşlık edeceğin kimseye dikkat et!” diye biz ümmetini uyarmıştır.

Şu bir hakikat ki; kişi, arkadaşının yaşantısından çok etkilenir. Arkadaşı neyse ona göre bir hayat tarzını benimser, takip eder.

Bir gün Enes -radıyallâhu anh-; arkadaşlarıyla bir araya gelmiş iyi arkadaşın hasletlerinden, misâlinden bahsediyorlardı. Tam o arada Sevgili Peygamberimiz geldi ve onların konuştuklarına kulak misafiri oldu. Sonrasında bir misal ile iyi ve kötü arkadaşın hâlini onlara şöyle tasvir etti:

“İyi arkadaş, güzel koku satan kimse gibidir. Sana ondan hiçbir şey isabet etmese bile (en azından) güzel kokusu isabet eder.

Kötü arkadaş da bir körükçüye benzer. Onun ise; is ve kokusundan bir şey bulaşmasa da (en azından) sana dumanı isabet eder.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 16)

Onun için mü’min; arkadaş seçiminde çok hassas davranmalı, arkadaşını iyi seçmelidir.

Bu noktada şu hususun da altı çizilmelidir ki mü’min; ancak mü’min ile arkadaş olur, dost olur. Zira hadîs-i şerîfimizde geçen halîl (خليل) kelimesi; dost, arkadaş, yakın arkadaş, teklifsiz dost, yâr gibi mânâlara gelmektedir. Halîl; insanın en yakın dostu, kederde-sevinçte beraber olduğu kişidir. Burada gönül devreye girmektedir. Onun için mü’min, ancak mü’min ile dost olur.

Bu mânâda evet mü’min; mü’min olmayanlara karşı insâniyet gösterir, yardıma muhtaç bir durum olduğunda yardım etmeye çalışır ama asla onlarla dost olmaz, samimî arkadaş olmaz.

Allah Teâlâ Kur’ân-ı Kerim’de;

“Ey îmân edenler! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları dost edinmeyin.” (el-Mümtehine, 60/1)

“Mü’minler, mü’minleri bırakıp inkâr edenleri dost edinmesinler.” (Âl-i İmrân, 3/28) buyurarak, mü’minlerin mü’min olmayanları dost edinmemesi konusunda îkazda bulunmuştur.

Yine yüce Allah Mücâdele Sûresi’nin 22. âyet-i kerîmesinde mü’minlerin de asla böyle bir şeye yeltenmeyeceklerini şöyle dile getirmektedir:

“Allah’a ve âhiret gününe îmân eden hiçbir topluluğun; babaları, oğulları, kardeşleri yahut kendi soyları olsalar bile, Allâh’a ve Peygamberi’ne düşman olan kimselere sevgi beslediğini göremezsin.”

Peygamber Efendimiz -sallâl­lâhu aleyhi ve sellem- de şöyle buyurmuştur:

“Mü’minden başkasıyla arkadaşlık etme, yemeğini de (Allah’tan) korkan takvâ ehli kimselerden başkası yemesin.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 16)

Sevgili Peygamberimiz -sallâl­lâhu aleyhi ve sellem- mü’minler arasında kuvvetli arkadaşlıklar, dostluklar kurulmasını tavsiye etmiş ve şöyle buyurmuştur:

“Bir kimse biriyle arkadaşlık kuracağı zaman ona ismini, babasının ismini ve kimlerden olduğunu sorsun. Çünkü bu, dostluğu pekiştirir.” (Tirmizî, Zühd, 53)

Arkadaşlık ve dostlukta en olması gereken hususlardan biri vefâdır. Vefâ, dostluğun özünü oluşturur. Dostlukta vefâ öyle bir boyuta ulaşır ki babanın dostunu ziyaret etmeye kadar gider. Bir hadîs-i şerifte şöyle buyurulmuştur:

“Babanın dostunu gözet, onunla ilgini kesme. Yoksa Allah senin nûrunu söndürür.” (Buhârî, el-Edebü’l-müfred, 29)

Bu bakımdan arkadaşlık, dostluk; emek ister, fedâkârlık ister. Onun için kalıcı dostluklar kurmak mühimdir. Dostluklar kurmaktan ziyade dostluğu korumak ve devam ettirmek daha mühimdir. Bu mânâda Fahr-i Kâinât Efendimiz bizlere şöyle nasihatte bulunmaktadır:

“Kardeşinle tartışmaya girme, onunla incitici biçimde şakalaşma ve ona yerine getiremeyeceğin sözü verme.” (Tirmizî, Birr, 58)

Allah Teâlâ, Kur’ân-ı Kerim’de;

“Ey îmân edenler! Allâh’a karşı gelmekten sakının ve doğrularla beraber olun.” (et-Tevbe, 9/119) buyurarak, mü’minlerin ancak doğru kişilerle, sâdıklarla beraber olmasını, dostluk kurmasını tavsiye buyurmuştur.

İnsan ülfet ettiği kişi ile dostluk kurar. Bu hakikati, Ebû Hüreyre -radıyallâhu anh-’ten nakledildiğine göre, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle dile getirmiştir:

“Ruhlar, bir araya gelmiş topluluklardır. Onlardan birbirleriyle uyuşanlar kaynaşır, uyuşamayanlar da anlaşamaz ayrılır.” (Müslim, Birr, 1 59)

Ancak şu da var ki dostlukta da düşmanlıkta da îtidâli elden bırakmamak esastır. Hazret-i Ali -radıyallâhu anh- bir sözünde şöyle buyurmuştur:

“Sevdiğini ölçülü sev, belki bir gün düşmanın olur.

Nefret ettiğinden de ölçülü nefret et, belki bir gün dost olur.” (Beyhakî, Şuabu’l-Îmân, V/260)

İyi arkadaş, iyi dost kişiyi doğruya götürür. Kötü dost da kötüye götürür…

Rabbimiz; dünyada iken kötü arkadaş, kötü dost edinenin mahşerdeki hâlini daha doğrusu pişmanlığını şöyle dile getirmektedir:

“O gün, (dünyada iken) haktan sapmış kişi ellerini ısırarak şöyle diyecek:

«Keşke Peygamber’le birlikte aynı yolda olsaydım! Eyvah! Keşke falancayı kendime dost edinmeseydim! Meğer bana uyarıcı mesaj geldikten sonra, o dost bildiğim kişi bu mesajdan beni saptırmış!»

İşte şeytan insanı (böyle) çaresizlik içinde yapayalnız bırakır.” (el-Furkān, 25/27-29)

Netice olarak mü’min, arkadaşlık ve dostluk kuracağı kişiyi iyi seçmeli. Dünya ve âhirette kendine faydalı olacak arkadaşlar edinmeli. Zira hakikî dost ve arkadaş öyle bir kimsedir ki; niyeti hâlis, konuşması dürüst, hâl ve hareketleri düzgündür. Her dâim üslûbunca doğruyu söyleyendir.

Dost; sırdaştır, fedâkârdır, vefâ sahibidir. Dost; kusurları görmezlikten gelir ama gerçekleri de yüzüne söyler, arkadan konuşmaz.

Hakikî dost, arkadaşına karşı iyi davranandır. Zira;

“Allah katında arkadaşların en hayırlısı, arkadaşına karşı hayırlı davranandır. Allah katında komşuların en hayırlısı ise komşusuna karşı hayırlı davranandır.” (Tirmizî, Birr, 28)

İşte böyle dost;

“Mü’min mü’minin aynasıdır.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 49) hadîs-i şerîfinin tezâhür ettiği bir dosttur.

Velhâsıl insanın şu fânî dünya hayatında; kederini, sevincini paylaşabileceği, vefâ sahibi ve gönülden seven bir dostu olmalı. Çünkü dost dediğin yük olmaz, yükleri hafifletir; dost dediğin insanın içini ferahlatır. Dost; doğruları söyler, yanlışları gösterir.

Bu bakımdan mü’min; arkadaşını, dostunu iyi seçmeli. Zira insanı; duygu, düşünce ve hayat şekli olarak en çok dostları etkiler. Ayrıca şu da gözden kaçırılmamalıdır ki, bir hadis-i şerifte de ifade edildiği gibi; kişi âhirette sevdiği ile beraber olacaktır. (Buhârî,Edeb, 96)

Rabbimiz, hakikî dost olmayı ve hakiki dostlar edinmeyi cümlemize nasip ve müyesser eylesin!

Âmîn…