CENNET BEDELİ: ALTI ESAS

Sami GÖKSÜN

Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, zaman zaman ashâbına çok güzel tavsiyelerde bulunurdu. Bu güzel günlerden bir gün idi ki, ashâbına şöyle seslendi:

“Muhakkak ki mü’min iki korku arasında bulunur.

Birincisi; ömrün geride kalan kısmıdır ki; kul, Allâh’ın nasıl bir hüküm verdiğini bilemez.

İkincisi de ömrün yaşanacak olan kısmıdır ki; kul, gelecekte Allâh’ın kendisine ne göstereceğini bilemez.

Öyle ise kul, kendi menfaati için nefsinin arzu ve isteklerini dizginlesin. Âhireti için dünyasından, yaşlılık dönemi gelmeden önce gençlik çağlarından ve ölüm gelmeden önce hayattan fedâkârlık etsin.

Nefsim kudret elinde olan Allâh’a yemin ederim ki, ölüp gittikten sonra Allâh’ın rızâsını istemek mümkün değildir. Dünya hayatından sonra cennet veya cehennemden başka varılacak yer yoktur.” (Kastallânî, el-Mevâhibü’l-Ledünniyye, III, 279)

Ömrün sonunda cehennemden kurtulup cennete gitmek için ne yapmalıdır?

Rasûlullah Efendimiz’in bu hususta da şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir:

“Hayatınız boyunca şu altı şeyi muhafaza garantisini bana verin, ben de size cenneti garanti edeyim:

•Namaz,

•Zekât,

Emânet,

Namus (iffet),

•Karın (mide),

Lisân.” (Taberânî, Evsat, VIII, 268)*

Şimdi bunları kısa kısa açıklayalım:

Namaz: Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-; fazîlet bakımından en kıymetli ibâdetin, vaktinde kılınan namaz olduğunu belirtmiştir.

Yine, dînin direğinin namaz olduğunu buyurmuştur. Mü’minin mîrâcının namaz olduğunu anlatmıştır. Bu hususta daha birçok hadisler mevcuttur.

Namaz, kulun Allâh’ın huzûruna kabul merasimidir. Namazı anlayamayan, İslâm’ı anlayamamıştır. Namaz, insanı beş vakit tertemiz eder. Namaz, Allâh’ın huzûruna duruştur. Ömrün en mühim ibâdeti namazdır. Âhiret âleminin ilk durağı olan ve ilk hesap sorulma mekânı olan kabirde, en önce namazdan sorulacaktır. Eğer kişinin namazı tam ve düzgün ise diğer sorguları da düzgün gider, tersi durumda ise sorguları sıkıntılı geçer.

Cenâb-ı Hak da Ankebût Sûresi’ndeki bir âyet-i kerîmesinde bu konuda şöyle buyuruyor:

“Namazı dosdoğru kılın, çünkü dosdoğru kılınan bu namaz sizi bütün kötülüklerden ve fahşâdan uzak tutar.” (el-Ankebût, 45)

Zekât: Dînen zengin olan müslümanların üzerine farz olan bir ibâdettir. Yüce Rabbimiz; bizlere mal vermiş, servet vermiş ve buyuruyor ki; «Onun kırkta birini muhtaç kardeşine ver.» Sen muhtaç olanları zimmetinde bil, çünkü bu taksimatı yapan Cenâb-ı Allah’tır. Tersi de olabilirdi. Zekât, toplumda sosyal adâletin sağlanmasını temin eden çok güzel bir ibâdettir. Cenâb-ı Hak bu ibâdeti yerine getirenleri överek şöyle buyuruyor:

“Onlar ki; namazlarını kılarlar, zekâtlarını verirler.” (Lokmân, 4)

Emânet: Mü’min güvenilir olmalı. Müslüman her türlü emânete sahip çıkmalı ve onları muhafaza etmelidir. Emânet kelimesi çok yönlü mânâlar taşımaktadır. Her türlü mukaddes değer, bize emânettir. Uhdemize tevdî edilen bütün maddî değerler bize emânettir. Emânetin gereğini yerine getirmemek ona ihânettir. Bu mevzuda âyet ve hadislerin tâlimatı açıktır:

“Emâneti ehline veriniz.” (en-Nisâ, 58)

Namusu korumak: Namusu korumak farzdır.

Tasavvufta bir kaide vardır: «Nazar ber kadem» Yürürken gözün ayağın ucuna bakması lâzımdır. Yuvalarımızı ve yavrularımızı her türlü haramdan korumalıyız. Harama bakmak haramdır.

Namusumuzun korunması -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in sünneti olan nikâhladır. Özellikle evlenme yaşına gelmiş yavrularımızı hayırlı bir nasibi çıktığında evlendirmeliyiz ki, harama düşmesinler. Gizli hayatları olmasın. Namusu koruyabilmenin ilk merhalesi, bakışlarımızı koruyabilmektir. Bu noktada eşler, kendi vazifelerini hakkıyla yerine getirmelidirler. Nice eşler bu konuda cennetle arayı açmaktadır. Her namus mukaddestir. Kendi namusumuz nasıl mukaddes ise, başkalarının da namusları mukaddestir.

Karnın (midenin) korunması: Ağzımızdan giren her şeyin helâl olması gerekmektedir. Haram bir şey yiyip içmemek lâzımdır. Karnımızı haramdan koruyamaz isek, bir gün gelir orası -hafizanallah- ateşle dolar. İyi kulluğun ilk merhalesi, helâl lokmadır.

Lisanın (dilin) korunması: Dili her türlü haramdan korumak zorundayız ki, bunlar; gıybetten, dedikodudan, çirkin sözlerden, lâf taşımaktan korumakla olur. Bir de dili her türlü güzelliklerle meşgul ederek haramlardan korumuş oluruz. Meselâ; Kur’ân okuyarak, zikir çekerek, faydalı sohbetler yaparak.

Asr-ı saâdetten şu kıssa ne güzel anlatıyor:

Bir gün Efendimiz bir grup arkadaşıyla yolda yürürken Muâz bin Cebel -radıyallâhu anh-;

“–Ey Allâh’ın Rasûlü, yakınınıza gelmeme müsaade eder misin?” dedi. Efendimiz;

“–Yaklaş!” buyurdu.

Muâz -radıyallâhu anh-;

“–Ey Allâh’ın Rasûlü; eğer siz bizden evvel dünyanızı değiştirirseniz, biz sizden sonra hangi amelleri yapalım?” diye sordu.

Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bu suâle cevap vermedi. Muâz -radıyallâhu anh- bunun üzerine;

“–Allah yolunda cihad mı edelim?” diye sordu. Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-;

“–Allah yolunda cihad güzel bir ibâdet, ancak bundan daha kıymetlisi var.” dedi ve bunun üzerine Muâz -radıyallâhu anh- birçok ibâdet saydı. Hepsine de Efendimiz aynı cevabı verdi. Bunun üzerine;

“–Anam-babam Sana kurban olsun ey Allâh’ın Rasûlü, insanlar için daha hayırlı olan ibâdet nedir?” dedi.

Efendimiz bu defa ağzını gösterip dilini tuttu;

“–Hayır konuşmayacaksa susmak!” buyurdu.

Muâz -radıyallâhu anh-;

“–Konuştuklarımızdan dolayı hesaba mı çekileceğiz?” diye sordu.

Efendimiz Muâz’ın dizine hafifçe vurdu ve ona şunları söyledi:

“–Allah hayrını versin Muâz! İnsanları yüzüstü cehenneme sürükleyen, dillerinin kötü söylediklerinden başka nedir ki? Kim Allâh’a ve âhiret gününe inanıyorsa ya faydalı söz söylesin veya sussun, zararlı söz söylemesin.” buyurdu. (Hâkim, IV, 319/7774)

Rabbim bu hakikatleri anlayıp, idrâk ederek yaşamaya bizleri muvaffak eylesin inşâallah.

Âmîn…

_____________________________

* Benzer bir rivâyet de şöyledir:

“Bana şu altı şey hakkında söz verin, ben de sizin cennete gireceğinize kefil olayım:

•Konuştuğunuz zaman doğru konuşun!

•Vaatte bulunduğunuz zaman yerine getirin!

•Emânet hususunda güvenilir olun!

•İffetinizi muhafaza edin!

•Gözlerinizi haramdan koruyun!

•Ellerinizi haramdan uzak tutun!” (Ahmed, V, 323)