PAMUK BABA

Dr. Halis Ç. DEMİRCAN cetindemircan2@hotmail.com.tr

Banladı ol müezzin, durdu kāmet eyledi.
Hazret’e tuttu yüzün, döndü niyyet eyledi.

Duyunca ehl-i îman, hürmet ile dinledi.
Sonra namaza durup, Rabbe kulluk eyledi.

Hazret’e bağlı elim, Fâtiha okur dilim.
Hakk’a büküldü belim, hoş rükûât eyledi.

Şu benim hâcet-gâhım, Tûr dağı oldu meğer,
Mûsî’leyin bu gönlüm, hoş münâcât eyledi.

Bir sûret gördü gözüm, secdeye vardı yüzüm,
Yıkıldı tertiblerim, zühdümü mât eyledi.

Ne duâ kılam ne selâm, ne zikr ü tesbih kılam,
Bu beş vakt namâzımı, aşkın gāret eyledi.

Gör Yûnus’u n’eyledi, hoş haberler söyledi.
Âşık idi mâşûka, dâd u sited eyledi.
(Yûnus Emre)

Gece bekçiliğinden tekāüd olan Murtaza Efendi; sabah namazını kılmak üzere her zamanki gibi Tunus Bağı’ndaki evinden çıkmış, Çiçekçi Küçük Selimiye Camii’nde Rüstem Efendi’yi bekliyordu.

Murtaza Efendi’nin yerine vazifeye başlayan genç Rüstem Efendi; Ayazma mıntıkasındaki vazifesini bitirince, Murtaza Efendi’yle hasbihâl etmeye gelir, Murtaza Efendi sabah namazına girer, o da evinin yolunu tutardı.

Her gece yaptıkları bu hasbihâller sırasında Murtaza Efendi; çeşitli Kur’ân âyetleri ve hadîs-i şeriflerden istifade ederek, genç Rüstem Efendi’nin zayıf olan îtikādını artırmaya, ona namaz aşkı aşılamaya çalışırdı:

–Bak Rüstem Efendi, Allah Teâlâ, Kur’ân-ı Azîmüşşân’da ne buyuruyor:

“(Cehennemlik bir kişi mi) yoksa âhiret kaygısıyla ve Rabbinin rahmetine nâil olma ümidiyle gece vakitlerinde secde ederek, ayakta durarak kendini ibâdete veren kişi mi daha iyi?

De ki:

«Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?»

Doğrusu ancak akıl ve iz‘an sahipleri bunu anlar.” (ez-Zümer, 9)

Bir başka gece:

–Bak Rüstem Efendi, Allah Teâlâ ne buyuruyor:

“Mü’minler o kimselerdir ki, Allâh’ın adı anıldığında yürekleri titrer, kendilerine Allâh’ın âyetleri okunduğunda bu onların îmanlarını artırır. Onlar yalnızca Rablerine güvenirler. Namazlarını özenle kılarlar, kendilerine verdiğimiz şeylerden bir kısmını Allah yolunda harcarlar.” (el-Enfâl, 2-3)

Bir başka gece:

–Bak Rüstem Efendi, Allah Teâlâ Hazretleri şöyle buyuruyor:

“Ey îmân edenler! Allah’tan korkun ve O’na yaklaşmaya vesile arayın.” (el-Mâide, 35)

Bir başka gece:

–Bak Rüstem Efendi, Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz hadîs-i şeriflerinde ne buyuruyor:

“Bir müslüman; vakti geldiğinde güzelce abdest alıp, kendisini Allâh’a vererek rükû (ve secdesiyle) farz namazı kıldığında, -büyük günah işlemedikçe- bu onun önceki günahlarına keffâret olur. Bu, her zaman için böyledir.” (Müslim, Tahâret, 7)

“Her kim sabah namazını kılarsa, o kimse Allâh’ın koruması altındadır.” (Müslim, Mesâcid, 262)

Bu böyle devam ediyor; Rüstem Efendi Nuh diyor, peygamber demiyor, sohbet bitince namaza girmek yerine çok yorgun olduğunu bahane edip evinin yolunu tutuyordu.

Yine bir gece Murtaza Efendi; caminin önündeki sırada oturmuş tesbihâtını yapıp sabah ezanının okunmasını beklerken, nefes nefese Rüstem Efendi göründü:

–Üstâdım, üstâdım! Sorma neler oldu!

–Hayırdır Rüstem kardeşim, nedir bu telâş?

–Hani diyordun ya sen:

“Evliyâ görülünce, Allah Teâlâ hatırlanır.” (Bkz. İbn-i Mâce, Zühd, 4) Ben galiba bir evliyâ gördüm!

–Nasıl oldu bu?

–Mıntıkamdan avdet ediyordum ki; elleri, yüzü, sakalları, kıyafetleri, her tarafı bembeyaz Pamuk Baba gibi bir zât-ı muhterem karşıma çıktı.

–Eee?!.

–«Eee»si orada bayılmışım, kendime geldiğimde yanımda kimsecikler yoktu.

–Bak evlât, gördün mü işte! Allah nasibi olana bir vesile kılarmış, haydi gel seninle namaza girelim.

Sabah ezanı okunur, beraber namaza girerler…

Ertesi gün Rüstem Efendi yine soluk soluğa geldi:

–Bu gece de gördün mü Pamuk Baba’yı?

–Gördüm gördüm; uzaktan izledim, bembeyazdı mübârek.

Ve Rüstem Efendi namaza başlar, bu durum Murtaza Efendi’nin de oldukça hoşuna gider tabiî.

Birkaç gün sonra Murtaza Efendi evden biraz erken çıkar, Rüstem Efendi’den habersiz Ayazma mıntıkasına gider ve beklemeye başlar; o sırada Pamuk Baba ortaya çıkar, hakikaten ay ışığında bembeyaz bir silûet gibi süzülmektedir.

Murtaza Efendi Pamuk Baba’yı takip eder, Ayazma Camii’ne girdiğini görünce o da arkasından girer ve Pamuk Baba’yı camiinin bir köşesine oturmuş olarak bulur.

“–Selâmün aleyküm!” deyip yanına oturunca durum anlaşılır tabiî.

Meğerse adamcağız halk arasında abraşlık olarak bilinen albinizm hastasıymış, o sebeple bembeyazmış, gündüzleri güneş ışığından etkilendiği için akşamları dışarı çıkabiliyormuş.

Murtaza Efendi, o zât ile sabah namazını Ayazma Camii’nde edâ edip evine döner.

Ertesi gün yine Çiçekçi Küçük Selimiye Camii’nin önündeki tahta sırada Rüstem Efendi’yle buluşurlar.

Rüstem Efendi;

“–Üstâdım, dün yoktunuz, uyanamadınız herhâlde, ben de sizsiz kıldım namazımı…” deyince Murtaza Efendi gülümser ve şöyle der:

–Allah kabul etsin kardeşim!..

Artık Rüstem Efendi de büyük bir aşk ile namaz kılmaktadır.

Tabiî bir süre geçtikten sonra Murtaza Efendi durumu Rüstem Efendi’ye anlatır.

“–Eğer namaz kılsa idin, arkasından onu takip eder, camiye girer, hâdisenin aslını öğrenirdin. Ama dediğim gibi; nasibi olana, Allah bir vesile kılarmış, albino Pamuk Baba da sana vesile oldu, bak namaza başladın işte…” der beraber gülüşürler.