ZULÜM ÇARKI

ECRÎ (Huzeyfe YÜKSEL)

 

Ne hazindir; yaralanmış, medeniyyet bu asır,
Bombalanmış yine mânâ-yı adâlet bu asır.

Bir varil petrol için bunca mezâlim oldu,
Canı yaktıkça bu zâlim, daha zâlim oldu.

Rolcü düşman, sırıtıp sahnede pozlar verdi,
Hiç utanmaksızın ekranlara kalkıp derdi:

«–Biz ki ıslah ederiz, derdimiz âlemde barış.»
Görünen ortada kātil! Tek işin yıkmakmış.

«–Medenîyiz!» diyerek vurdu gavur hunharca,
Kustular vahşeti mazlumlara hep barbarca.

Bize ey sözde hayat dersi veren lafçı batı!
Ey zehir ruhlu güruh! Ey özü, vicdânı katı:

“–Onca yıldan beri zulmün ile hep inlettin,
Bunca vahşetleri, sen süsleterek setrettin.

Bir de; «Yetmez!» diyerek fitne çıkardın her an,
Müslüman kardeşi, has kardeşe yaptın düşman.”

Apaçık belli bu cânîlerin iğrenç niyeti,
Onların gāyesi yıkmak, yüce İslâmiyet’i.

Gelecek gökten, evet, dağ gibi bir gün sille,
Bu zulüm çarkı yeter! Durmaya mecbur ille.

Yekvücût olmalıyız biz inananlar, Ecrî,
Bitecektir o vakit zâlimin alçak şerri.

Yâ İlâhî! Bizi hiç eyleme mağlup, küfre,
Kan değil nûr-i hidâyetle boyansın bu küre.

vezni: feilâtün / feilâtün / feilâtün / feilün
(fâilâtün) (fa’lün)