Karabağ Azerbaycan’dır! Bu Sefer; «BİZ GELDİK!»

İlham SOVQATOV ilhamsovqatov@gmail.com

Fransız General Gouraud 1920 yılında Şam’ı işgal ettikten sonra; üçüncü haçlı seferini bertaraf etmiş olan müslümanların komutanı Salâhaddin Eyyûbî’nin türbesine giderek tekebbürle ve kinle;

“–Kalk Salâhaddin, biz yine geldik!” diyor.

Evet, 1095-1272 yılları arasında sekiz defa garptan şarka haçlı seferleri teşkil edilmiştir. 1095 yılında birinci haçlı seferi II. Papa Urbanus’un daveti ile yapılmıştır. Bunun maksadı; «mukaddes toprakları müslümanların elinden kurtarmak» ve şarkta (doğuda) yaşayan hıristiyanlara «yardım» etmek şeklinde söyleniyordu. Haçlı seferleri ile başlatılan oryantalist çalışmalarla, artık müslüman âleminin resminin çizilmesine fırsat bulunmuştur. İstedikleri gibi bu resme şekil vermeye başladılar, istedikleri gibi şerh etmeye başladılar. Böylelikle de İslâm hakkında oluşturulan tasavvurları, halkın zihninden akademik seviyeye çıkardılar.

Bugünlerde otuz yıla yakındır ki; masa başında müzâkereyle «sulh», «barış» yoluyla çözmeye çalıştıkları Dağlık Karabağ meselesinin bir neticeye varamaması sonucu; Azerbaycan kendi tarihî topraklarını askerî güçle geri almaya başlayınca yine «sulh», «ateşkes» çağırışları ile garp harekete geçmeye başladı.

Otuz yıla yakındır Karabağ işgalde ve buna göz yuman batı; öyle ki kendi hakkımızı talep etmeye başlayınca bizi «şiddete» başvurmakla suçlamaya başladı. Aslında kendi geçmişlerinin karanlıklarını görmüyorlar ya da görmezden geliyorlar. Bugün dünyada «sulh»ü, «barış»ı, «istikrar»ı «temin etmeye» çalışan devletler; dünün işgalci devletleridir. Onların yüzünden kaç milyon insan hayatını kaybetti. Onların hırsı uğruna kaç günahsız insan katledildi. Ama neticede yine onlar söz sahibi olmaya devam ediyorlar.

Osmanlı’nın zayıflaması ve bunu fırsat bilen batı dünyası, müslümanların başına belâ örmeye başladı. İlk önce «hürriyet», «demokrasi», «eşitlik» gibi sözde kaidelerle geldiler, sonra da kendi ideolojilerini bize benimsettiler ve sonunda bize silâh dayadılar. O gün bugün, biz hâlâ kendi yakamızı batının elinden kurtaramıyoruz.

Ermenilerin Azerbaycan halkına yaptığı soykırımı görmezden gelen Avrupa ve Rusya; şu an Azerbaycan’a haklı dâvâsında engel olmaya başladı. Otuz seneye yakın çözülmeyen bir meseleyi yine ateşkesle «çözmeye çalışıyorlar.» Aslında bu meseleyi çözmek değil, bu meseleyi uzatmak istiyorlar. Zaman kazanmak, tarihi sahteleştirmek, yalan bilgilerle geçmişi silmek ve gelecek nesillere yalan malûmatları ulaştırmaktır maksatları.

Karabağ’ı, Keşmir gibi düşünmeyin. Pakistan ile Hindistan arasında hâlâ Keşmir meselesi çözülmemiş olarak duruyor. Karabağ ayrı bir memleket değil, Karabağ ayrı bir eyâlet veya bir başka bir toprak arazisi değil. Karabağ Azerbaycan’ın bir hissesidir. Karabağ Azerbaycan toprağıdır. Yani Karabağ’ı oluşturan şehir, il, ilçe, kasaba ve köyler hepsi Azerbaycan Devleti’nin terkip hissesidir. Sovyetlerin dağılmasından sonra bağımsızlığını ilân eden Azerbaycan cumhuriyetinin bir parçasıdır.

Sovyetler dağıldıktan sonra Karabağ’ı işgal etmeye başlayan Ermeni devleti tarafından, Karabağ’da binlerle insan katledildi. İnsanlar yerlerinden, yurtlarından, köylerinden kovuldu. Oradaki bütün mescidler, dînî âbideler mahvedildi. Dede-baba mezarlarımızı yok ettiler. Her şeyi bir sözle Ermenileştirmeye çalıştılar. Aslında bu bir cinayettir.

Azerbaycan dünyada yegâne devlettir ki; kendi topraklarında kendi göçmenleri, mültecîleri yaşıyor. Otuz seneye yakındır ki, Azerbaycan; kendi topraklarını sulh, barış yolu ile geri almaya çalışıyor. Ermenilerin yaptığı insanlık dışı zulme, vahşîliğe rağmen yine barışsever bir mevkî tuttu. Ancak bunun hiç bir faydası olmadı. Çünkü vahşîlerin vicdanı yoktur. Biz müslümanız, bizim vicdanımız var. Ama kısasımız da var. Kısasımız büyük ve ihtişamlı olur. Nasıl? 27 sene sonra Ermenilere gösterdik bunu.

Sonunda kardeş ülke Türkiye’nin mânevî ve maddî desteği ile Azerbaycan kendi topraklarını işgalden âzâd etmiş oldu. Bu tarihî zaferimiz, unutulmayacak bir zaferdir. Karabağ Azerbaycan’dır! Bu sefer;

«Biz geldik!»

Allah şehidlerimize rahmet etsin, yaralı askerlerimize de şifâ versin.