190. SAYI TAKDİM

 

Kıymetli Okuyucularımız,

Zamanın reîsülkurrâsı merhum Abdurrahman GÜRSES Hocaefendi, hacca gitmiştir. O yıllarda İslâm âleminin çeşitli yerlerinden gelen meşhur hâfızlara Mescid-i Harâm’da Kur’ân okuma imkânı verildiğini bilen kişiler, hocaefendiye bunu teklif ederler. Merhumun ise cevabı şöyle olur:

“Biz buraya arz-ı hâl etmeye geldik, arz-ı endam etmeye gelmedik.”

Kur’ân Allah kelâmı. Onu okuyan aslında o kelâma sadece sesiyle hizmet etmek vazifesinde. Fakat nefs, her şeyde kendine bir pay çıkarabilir. En ulvî, en lâhûtî ve en mânevî bir vazifenin bile içine, benlik, riyâ ve enâniyet gibi bir fesat karıştırabilir.

Şeb-i Arûs sebebiyle tasavvufla irtibatlı gördüğümüz Aralık ayında tasavvufu; «Nedir? Ne değildir?» muhasebesiyle ele almak murâdımız.

Gerçek tasavvuf arz-ı endam değil arz-ı hâldir.

Çünkü gerçek tasavvuf, nefse muhalefettir. Nefs ise arz-ı endam içinde görünmek ister; arz-ı hâlin hiçliğine, mahviyetine ve tevâzuuna bürünmek istemez.

Gerçek tasavvuf arz-ı endam değil arz-ı hâldir.

Çünkü gerçek tasavvuf; yaşayıştır, hâl ilmidir, ameller ise ancak ihlâs ile değerli olur. İhlâs kalplerdedir, kalpler de kullara görünmez. Dolayısıyla; tasavvuf gibi bir mânevî deryâda, arz-ı endâm edebilecek hiçbir şey yoktur. Her şey ancak Hakk’a arz olunmaktadır.

Zikir halkaları; görüntüsüyle film dekoru ve sesiyle mûsıkî fonu ve hattâ folklorik bir raks figürü hâline geldiyse, semâ bir düğün gösterisi, hattâ semâzen bibloları bir vitrin süsü ve hediyelik eşya malzemesi olduysa, bu vadide alârm zilleri çoktan çalmaya başlamış demektir. Rengârenk kıyafetler, kisveler, üst üste bindirilmiş unvanlar, pâyeler, bir de üstüne dış dünyanın diline dolanan siyâsî, iktisâdî istismar söylentileri… Tasavvuf bu değil.

Tasavvuf, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ve ashâbının o derûnî, o fedâkâr, samimî yaşayışları… Allâh’a arz-ı hâlleri…

Genel Yayın Yönetmenimiz M. Ali EŞMELİ; arz-ı endâmın kötü âkıbetine Kārûn’u misal verdi. Arz-ı hâlin çerçevesini âyet ve hadislerle ortaya koydu.

Temizlik, mesafe ve maske kaidelerini; ahlâkî salgınların çaresi olarak yeniden yorumladı.

Muhterem Osman Nûri TOPBAŞ Hocaefendi; «Kur’ânî Tâlimatlar»da, «İslâm’da Takvâ Hayatı» mevzuunu, tasavvufun ne olup olmadığı üzerinden kaleme aldı.

Kıssalardan hisselerde; paranın, geliş istikametini gösteren sırlı gidiş kaderine dair infak ve tasadduk kıssaları var. Bakalım sadakalar nasıl kendini arz ediyor!..

Mürşid-i kâmil ihtiyacı; bugün hangi mentörler, hayat koçları ve gurularla tatmin edilmeye çalışılıyor? Cemaat olmanın fıkhı nedir? Çizgi dışına yani sırât-ı müstakîmin uzağına savrulma belirtileri nelerdir? Tasavvuf mektepleri dışında, zikrullah ibâdetini hakkıyla gerçekleştirme yolu var mı?

Dosyamızda salgın hastalıkla mücadelenin çetin geçtiği kış aylarında, içimizi ferahlatması adına «ümit aşısı» da var. Tevekkülün, firâsetin ve mâneviyâtın gelecek adına kaygıları izâle eden, korkuları izole eden ümit aşısı…

Kıymetli insanlar aramızdan bir bir ayrılıyor. Amelleriyle Hak Teâlâ’ya arz olunmaya gidiyorlar. Nebevî tavsiyeye imtisâlen hayattayken övmediklerimizi gıyaplarında hakkıyla anlatmalıyız ki, kalanlara selâm olsun ve hâlleriyle misal olsunlar.

Yıl sonu muhasebesi, aktüel mevzulara şairâne dokunuşlar ve şiirlerde arz-ı hâlimiz…

Yüzakıyla…