ALLÂH’IN RAHMET ve GAZAB TECELLÎLERİ

M. Ali EŞMELİ seyri@seyri.com – seyri@yuzaki.com

İlâhî program çok şeffaf.

Yüce Allah, nelerin nelere sebep olduğu yönünde dünleri perde perde bizlere seyrettirirken bugünleri ve yarınları da olduğu gibi anlatıyor yüce kitabında. Bütün tecellîler;

Nesillerin nasıl şekil aldığına bağlı.

Onların hayırlı bir şekilde yetişmeleri hâlinde rahmetler yaşanıyor. Onların hayırsız kitlelere dönüşmesi durumunda da gazab tecellîleri devreye giriyor.

Yani imtihan günlerinin rahmet tecellîlerine dönüşmesi için en temel şart, nesilleri en hayırlı vasıflarla yetiştirmek. Hem bugünlere hem yarınlara en güzel mîrâs olarak onları, evlâtlarımızı, ciğerpârelerimizi Allah yolunda îman ve Kur’ân’ın feyzi içinde bir rahmet nesli hâlinde eğitmek. Tâ ki kıyâmet gününde gözbebeği yavrularımız bizlerden dâvâcı olmasın. Tâ ki, hep birlikte Cenâb-ı Hakk’ın;

سَلَامٌ قَوْلًا مِنْ رَبٍّ رَح۪يمٍ

“Onlara merhametli Rabbin söylediği selâm vardır.” (Yâsîn, 58) müjdesine mazhariyet yaşansın.

Aksi hâlde;

Mahrumiyetler büyük. Gazab-ı ilâhî çok şiddetli. Buyruk âşikâr:

وَامْتَازُوا الْيَوْمَ اَيُّهَا الْمُجْرِمُونَ

“Ey mücrimler / ey suçlular / ey günahkârlar! Ayrılın bugün!” (Yâsîn, 59)

Cennet kafilesinden sökülüp cehenneme doğru sürüklenmek, ne fecî manzara!

O günü;

Bugünden görebilmek, büyük basîret.

İdrâke göre şu fânî dünya, kimi için ebedî kaybedişin acı bir gaflet yeri, kimi için ise ebedî kazancın müstesnâ bir fırsatıdır.

Şanlı ecdâdımız, fânîyi fırsata çeviren bahtiyar bir nesildi. Onlar, evlâtları en hayırlı şekilde yetiştirmek için müesseseler kurdu, eğitim yuvaları açtı, vakıflar oluşturdu, her türlü gayreti sergiledi. Evlâtları, ilim yuvalarıyla müzeyyen kıldı. Böylece evlâtlar âbâd olarak yetişti ve onlarla bütün bir toplum ihyâ oldu. Nice fetihler, müjdeler, rahmetler yaşandı asırlarca. Kur’ân’a hürmetle kurulan Osmanlı, Edebâli silsilesinin müstesnâ eğitimiyle üç kıtayı kuşatan ulu bir çınar hâline geldi.

Bir bahçıvanı en sevindiren husus, hiç şüphesiz ektiği topraktan aldığı mahsullerdir. Kezâ, milletlerin ve ailelerin en büyük huzur ve süruru da, rahmet tecellîlerine mazhar edecek hayırlı nesillerdir. Bu, kuru kuruya «demekle» değil terleye terleye «emekle» meydana gelir. Cenâb-ı Hak, Hazret-i Peygamber’le beraberlik şuurunda olan mü’minleri bu özellikleriyle senâ eder:

“…

•Onlar, filizini yarıp çıkarmış,

•Gittikçe onu kuvvetlendirerek kalınlaşmış ve

•Gövdesi üzerine dikilmiş bir ekine benzerler ki,

‒Bu, ekicilerin de hoşuna gider.

Allah da;

•Böylece onları çoğaltıp kuvvetlendirmekle,

•Kâfirleri öfkelendirir…” (el-Fetih, 29)

Öyle değil mi?

Bugün İslâmofobi diye bir şey niye uyduruldu?

İnkârcılar, niye mü’minlere ve İslâm’a öfkeli?

Çünkü nefsânî hayatlarına uymuyor.

Görüyoruz:

Kapitalizm ve benzeri cereyanların tesiriyle bugün Hıristiyanlık bitti. Muharref olan kısmı bile bitti. Bâtıl olanı bile kayboldu. İçi boş bir markadan ibaret hâle geldi. Yahudilik zaten ırkî bir din hâline getirilmişti. Hangi mantığa dayanabilir!

Rahatı bozan sadece İslâm kaldı. O sebeple İslâm’a düşmanlık ediyorlar.

Bunu da;

Evlâtları ziyan etmek üzerinde yoğunlaştırıyorlar.

Pandemi karşısında tedbirli olmayı öğreniyoruz. Ne kadar müdebbir olursak o kadar iyi elbette. Lâkin nesillerin ahlâk ve îmanlarını öldüren mânevî pandemiler karşısında ise daha tedbirli olmayı mutlaka öğrenmek ve başarmak durumundayız.

Evlâtlar, evlâtlar, evlâtlar…

Çok mühim.

Vaktinde idrak etmeli:

Onlar için fânî ve gelgeç değil, ebedî bir selâmet mühim.

Vezîri, Halîfe Ömer bin Abdülazîz’e;

“–Efendim, çok az maaş alıyorsunuz. Emir buyurun; ilâve edilsin de, vefâtınızdan sonra evlât ve torunlarınız muhtaçlık çekmesin!” demişti.

Koca halîfe, şu mânidar cevabı verdi:

“–Eğer benim yolumda ve sâlihlerden olurlarsa, sıkıntıya düşmelerinden korkmam.

Çünkü;

وَهُوَ يَتَوَلَّى الصَّالِح۪ينَ

«…Allah sâlih kullarının velâyet ve vesâyetini bizzat deruhte eder.» (el-A‘râf, 196) buyruğu kâfîdir.

Allah, onların velîsi ve vasîsi olursa, benden sonrası için endişe etmeye ne hâcet!

Yok, sâlih değil de sefih kimseler olacaklarsa, o vakit;

وَلَا تُؤْتُوا السُّفَهَٓاءَ اَمْوَالَكُمُ

«Mallarınızı sefihlere vermeyiniz…» (en-Nisâ, 5) buyruğu var.

Buna rağmen sefihlere mal mı toplayacağım?” (Ebu’l-Ûlâ Mardin, Huzur Dersleri, İstanbul 1966, II-III, 769-770)

Hâsılı;

Aldananların, çılgınların, zâlimlerin de cirit attığı bir dünyada mağdurların ve mazlumların gözyaşlarına merhamet olacak nesiller, ne güzel nesillerdir!

Çanakkale’de, İstiklâl Harbi’nde ve en son olarak 15 Temmuz’da vatan müdafaası üzere kendilerini fedâ eden nesiller, ne güzel nesillerdir!

Ezan ve Kur’ân ile yetişen nesiller, ne güzel nesillerdir!

Fânî ile bâkîyi değiştirmeyen nesiller, ne güzel nesillerdir!

Bu millet ve memlekete, kıyâmete kadar o nesilleri,

Yâ Rab,

Nasîb et!

Âmîn…