172. Sayı Takdim

 

 

 

 

 

 

 

Kıymetli Okuyucularımız,

Ölenler yeniden doğarmış; gerçek!
Tabut değildir bu, bir tahta kundak.
Bu ağır hediye kime gidecek,
Çakılır çakılmaz üstüne kapak?

Necip Fazıl, son yolculuğun «kapalı kutusu»nu bu ifadelerle tasvir ediyor. Sahi o «kapalı kutu»;

•Ağır bir hediye sandığı mıdır?

Yoksa;

•Adâlete teslim edilen bir mücrimin kafesi mi?

Bunun cevabı, kutu açılınca, yani «ba‘sü ba’de’l-mevt»te ve sonrasındaki uzun günde belli olacak. O zamana kadar bu hayat, fânî, geçici bir hazırlık âlemi:

Hayat, bu iki kundak arasında fânî bir koridor…

Âciz, hiçbir şeyi olmayan, hiçbir şey bilmeyen, çıplak bir bebek olarak geldiğimiz âlemden yine, hiçbir şey bilmeyen ve hiçbir şeye mâlik olmayan vaziyette ebedî âleme yolculuk.

Bir gurbet yolculuğu… Esas yurdumuza göçüş olsa da bir gurbet, çünkü mâhiyeti muammâ…

Fakat ipuçları var:

“Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz!..” (Münâvî, Feyzü’l-Kadîr, V, 663)

Bu fânîde, gelgeç sevgilerin, sevinçlerin ve sevdaların peşinde ömür çürütmek ise, «kapalı kutu»nun içinde mânen çıplak ve fakir kalmak olmaz mı: Çünkü cepsiz kefenin, görünmeyen tek bir haznesi var: Ameller… Salih âmeller ise ne mutlu!.. Kötü ameller ise, ne bedbahtlık!..

Fânî hayat çarşısının en asil giysisi olan kefen, bütün fânî alışverişlerin ve ihtirasların iptal noktası değil midir?

“Hayat nedir?” suâline verilecek en güzel cevap, bir kabristanın sessiz ve rutubetli taşlarıdır. Bu cevap; «Esas hayat âhirettir!» öyleyse; «Esas sevinç, son duraktaki saâdettir.»

ESAS BAYRAM SON NEFES BAYRAMIDIR.

Bu duygularla, Ramazan Bayramı’na tesadüf eden Haziran sayımızda, gerçek sevinçler üzerine bir dosya hazırladık.

İnsan neye sevinmeli, neye üzülmeli?

Fânî olana ne kadar, hangi ölçülerde sevinmeli?

Genel Yayın Yönetmenimiz M. Ali EŞMELİ; yaşanmış son nefes misalleriyle, âhiret sevincinin çaresini kaleme aldı.

Muhterem Osman Nûri TOPBAŞ Hocaefendi; «İslâm’da Âhiret Hazırlığı» başlığı altında, dünya bayramlarının nasıl değerlendirilmesi gerektiğini ve gerçek bayramlar olan ukbâ sevinçlerine hazırlanmanın ehemmiyetini kaleme aldı.

Hazret-i Mevlânâ’dan gönül iklimimize serpilen sır ve hikmet incileri ise, bu ay; «Hayatın Bütün Muhtevâsında; İSLÂM’I YAŞAMAK» mevzuu, derin muhasebelerle ele alındı.

Muharrirlerimiz;

•İnsan tabiatının sevinme ve üzülme duygularını teşrih ettiler.

•Ferdî ve içtimâî saâdetin pusulasını aradılar. Psikoloji, psikiyatri sahasına tasavvufî çözümler teklif ettiler. Gönül ikliminin zorlamayı kabul etmeyeceğini anlattılar.

•Bayramları ve Ramazân’ı takip eden günleri nasıl değerlendirmek gerektiği üzerinde tavsiye ve tecrübelerini kaleme aldılar.

•Gurbet yolculuğunda fakir kalmamak için; bu dünyadan oraya harçlık yollamanın yollarını, infâkı anlattılar. Başkasını sevindirmekle sevinme fazîletini dile getirdiler.

Atom altı âlem, edebiyatımızda berceste mısralar, Halîfe Me’mun’dan Sırrı Paşa’ya tarihî şahsiyetler ve tâziyeler…

Elbette şiirler…

Gerçek saâdeti ve gerçek melâli terennüm eden sahici şiirler…

Yüzakıyla…